Ekonominin kaptanı Şimşek’in gündeminde neler var?

Şeref OĞUZ
Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in gündeminde iki ana konu var. Hiç şüphesiz “asıl işi” para bulmak.

İkinci temel konu ise; bütçe açığını yönetmek…

Dün konuğu olduğu İstanbul Sanayi Odası Meclis toplantısında, hedefin bütçe açığını GSYH’nın yüzde 3’ü düzeyinde tutmak olduğunu söyledi. Tabii bir şok gelişme olan depreme ilişkin harcamalar hariç. Bu mali disiplin kendine gelen talepleri uygun dille geri çevirmeyi gerektiriyor. Kaldı ki Ankara’da, İstanbul’da iş dünyası katıldığı her toplantıda bunu açık açık söylüyor. “Benden para istemeyin” diyor.

Teşbihte hata olmaz; eline aldığı değnekle kasaya uzananların elini geri çekmesini sağlamak.

Parasal sıkılaştırma dediğimiz şey de, bu durumda, hazineye el uzatanlara; “bir dakika durun, bu para bana lâzım” ricasına dönüşüyor. Bu tutum, kaynakların verimli kullanımını sağlamak ve mali istikrarı korumak adına elzem ve yararlı olabilir. Tabii, popülizme karşı kararlılıkla durulabildiğinde…

PARA NEDEN GELMİYOR?

Dış piyasalarda Türkiye’ye karşı bir güvensizlik iklimi var. Temel endişe, ülkeye verilecek para, yerini buluyor mu? Doğru kanallardan doğru adreslere dağıtılıyor mu? Bu kaygı, son dönemde dış piyasalarda güven inşa etmeye çalışan ekonomi yönetiminin yerel seçimler sonrası görevde kalıp kalmayacağına ilişkin sorularda vücut buluyor. Bu sorular seçim öncesinde yeni para girişini de engelliyor. Bu belirsizlik, potansiyel yatırımcılar veya fon sağlayıcılar açısından önemli. Nitekim, belki de Merkez Bankası ile ilgili ortaya çıkan enformasyon ile mesnetsiz dedikodu karışımı söylentilerle birlikte “acaba” sorularının alevlenmesiyle, para girişinde bir yavaşlama görülüyor.

Doğrusu bunda şaşılacak bir yan da yok! Eğer para akışı etkili bir şekilde yönetilemiyor ve veya şeffaf bir şekilde kullanılmıyorsa, bu durum yeni para girişlerini caydırabilir. Yatırımcılar ve diğer finansal destekçiler, kendi kaynaklarını riske atmadan önce bunların güvenli ve verimli yerlerde kullanıldığından emin olmak istiyor.

İKİ SORU İKİ CEVAP

Para bulursak nereye gider?

Kaygı, “para, elekle taşınacak yerlere gider” yönünde. Dünya Bankası Başkanı “biz gelişmekte olan ülkelere yardım ettikçe yoksulluk artıyor” demişti. Kaynakların o ülkenin muktediri üzerinden dağıtılması sebebiyle fayda sağlamıyordu. Bizdeki durum bu değilse de, algı maalesef benzerdir.

Muhataplarımız kimler?

Avrupa tarafında Avrupa Komisyonu, ABD tarafında JP Morgan… Bunun yanı sıra Katar, İngiltere, Fransa, Almanya... Ama hangi kapıyı çalsak; karşımızda hep o buruk şarkı var; “acaba U dönüşü olacak mı?” Veya “seçimden sonra ekonomi yönetimi yerinde kalacak mı?

NOT

IMF’YE GİTMEYİZ

IMF’ye gitmeyiz ama IMF farklı kanallarla bize geliyor. JP Morgan aracılığı ile IMF zaten bize mesajlarını iletiyor. Eskiden direkt Hazine ve Maliye Bakanlığı aracılığı ile her yere ulaşırken şimdi ise araya birçok konuda JP Morgan girmeye başladı.

Bu, IMF’nin doğrudan etkileşime girmeden de uluslararası ekonomik politikalarda belirli bir etkiye sahip olabileceğini gösteriyor. Örneğin JP Morgan gibi kurumlar, kredi derecelendirmeleri, yatırım tavsiyeleri ve ekonomik analizler aracılığıyla bir ülkenin ekonomik politikaları üzerinde dolaylı etki yaratabilir. Bu yaklaşım, IMF’nin daha geniş bir etki alanı ve esneklik sağlaması açısından kritik…

IMF’ye gitmesek bile enflasyonla baş edebilmek için kendimize IMF olmaktan başka çaremiz de yok. Kamu kaynaklarını daha verimli alanlarda kullanmak, üretimi teşvik ve tüketimi kısmak için popülizmin bitmesi şart. Bu açıdan yerel seçim sonrası referandum sandığı geliyor endişesi taşıyoruz.

Bundan çeyrek asır önce IMF, insansız ekonomi ister, kemer sıktırır, acı ilaç içirir ve insani duyarlılıklara önem vermezdi. Ancak IMF de değişti fakat “harcamaları ben denetleyeceğim” ilkesinden vazgeçmedi. İşte bu yüzden bu hükümet, kendi harcayamayacağı yapıları istemez.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar