Güzel soruların en güzeli: Nasıl?

Faruk TÜRKOĞLU
Faruk TÜRKOĞLU Dün, Bugün, Yarın

“İnsan yoluna çıkan engelleri hep soru sorarak aşmaya çalışmış, yeryüzünde düşünmeye başladığı zamandan bugüne değin karşılaştığı her problemi soru sorarak deşifre etmiş ya da çözmüştür” diyen felsefe profesörü Nejat Bozkurt görüşünü şöyle açıklamıştı: “Soru sorma eylemi, bilme, anlama, tanıma gereksinimiyle ortaya çıkan bir düşünce girişimi ve çabası olup bilinmeyene atılmış bir ağ gibidir. Soru sorma ayrıca düşüncenin nefes alması, bilginin genişleyerek güçlenmesidir.”          

Soru sormanın kıymeti tarihin her döneminde bilinmişti. Eski Yunan’da Sokrates bir konuyu hiç bilmiyormuş gibi ortaya bir soru atar, daha sonra kendi görüşlerini diyalog yöntemiyle açıklardı.         Hazreti Muhammed’in çok bilinen “Hüsn-üs suali, nısf-ül ilmi” hadisinde iyi sorunun değeri vurgulanmıştı: “Güzel soru, ilmin yarısıdır.”       

18 yaşındaki İbn Sina ve 28‘inde olan Biruni’nin birbirlerine yazdıkları mektuplarda, bugün de güncel olan sorular vardı: “Kainatta yalnız mıyız? Yıldızların arasında başka güneşler var mı?” Bu sorular ve benzerleri, Batı Asya’nın bilginlerine tıptan astronomiye, fizyolojiden coğrafyaya kadar çok sayıda bilim dalının kapılarını açmıştı.              

Şirazlı Sadi, Gülistan adlı eserinde Gazali’nin “Bilmediğimi sormaktan hiç utanmadım” sözünü aktararak gençleri şu mısralarla uyarmıştı: “Bilim onurunun yolu uzundur / Soru sormak senin kılavuzundur”.          

Bir atasözümüzde soru ile bilgi arasındaki bağlantı şöyle anlatılmıştı: “Bilmez ki sorsun, bilse soracak. Sormaz ki bilsin, sorsa bilecek.”         

Bilim insanları “ne”, “neden” ve “niçin” sorularına öncelik tanımıştı. Ünlü fizikçi Albert Einstein sorunun değerini şöyle anlatmıştı: “Bana yaşamsal önemi olan bir sorunu çözmek için 1 saat verilseydi, bunun 55 dakikasını soruyu tanımlamak ve formüle etmek için, beş dakikasını ise çözüm için ayırırdım.”            

Her dönemin tarihçileri anlatılarında “Ne, Nerede, Ne Zaman, Neden, Nasıl ve Kim” sorularına da cevap vermeyi amaçlamışlardı. Savcıların mütalaalarında, hâkimlerin kararlarında bu soruların cevaplarının bulunması muhakkak gerekli görülmüştü. Gazetecilerin haberlerinde de bu soruların tümünün cevabının bulunması istenmişti.           

Enformasyon ve bilginin önem kazandığı 21. yüzyılda da iyi ve güzel soru önemini korudu. Son dönemin teknolojik gelişmelerini yorumlayan bir kitabının son sayfalarında ABD’li fütürolog Kevin Kelly, “soru sorma” eylemini ve güzel soruları şöyle göklere çıkarmıştı:         

■ Güzel bir soru bir milyon güzel yanıt değerindedir.

■ Güzel bir soru, bilim, teknoloji, sanat, politika ve iş alanında inovasyon tohumudur.

■ Güzel bir soru bir makinenin öğreneceği son iş olabilir.

■ Güzel bir soru insanların varlık nedenidir.”

Ekonominin ve teknolojinin kaynak sorusu: Nasıl?

Soru kelimeleri geçmişte ne olduğunu aydınlatır. “Nasıl oldu?” sorusu da geçmişle ilgilidir. Ancak diğer soru kelimelerinin aksine nasıl sorusu bugünün ve yarının çözümlerine de ışık tutar. Çözüm nasıl olabilir, nasıl olacak ve nasıl çalışacak soruları sayısız icadın başlangıç noktasıdır.               

Stratejilerin ve yol haritaları gibi kılavuzların oluşumunun ilk adımı “Nasıl bir gelecek” ve “Nasıl bir Türkiye” sorularıdır.              

Türkiye ekonomisinin istikrarlı bir büyüme ivmesi yakalayıp sorunlarını çözmesi ise “Nasıl bir ekonomi” sorusunun çözümüne bağlıdır.             

“Nasıl bir ekonomi” sorusu, ekonominin bugünkü durumunun ve sorunlarının en gerçekçi ve tarafsız bir şekilde yansıtılması ile anlam kazanır. Ancak gazeteniz Nasıl Bir EKONOMİ sorunları yalnız bir ayna gibi yansıtmakla yetinmeyecek, yazarlarının ve okurlarının çözüm önerilerine de yer verecektir.             

“Nasıl” sorusu gazeteyi çıkaran yöneticilerin ve basın emekçilerinin pozitif gerçekçilik anlayışını tek kelime ile özetlemektedir.        

Nasıl Bir EKONOMİ gazetesi, Türkiye’de demokrasinin derinleştirilmesi, toplumda kutuplaşmanın azaltılması, teknolojik düzeyin yükseltilmesi ve istikrarlı bir büyüme ivmesinin kazanılması için verilen mücadeleye kendi çapında katkı vermeyi amaçlayacaktır.

■ NASIL BİR Ekonomi Politikaları Kurulu?

Günümüzde toplumların ve ekonomilerin sorunları giderek karmaşıklaşıyor. Tek bir liderin siyasi, sosyal, ekonomik ve teknolojik sorunlara çözüm üretemeyeceği için günümüzde danışmanlar ve danışmanlık kurumlarının verimli çalışması gerekiyor. Başkanı mevcut durumu anlatacak danışmanlar, alternatif çözüm yollarını da geliştirmek zorundadır. Böylece başkana hazırlanan etki analizlerini ve olayların olası seyrine göre oluşuturulan farklı senaryoları inceleyerek, en olumlu bulduğu çözüm yolunu seçebilir. Cumhurbaşknlığı sistemine 2018’de geçilirken önemli konularda danışmanlık kurulları kurulmuştu. Bu kurullardan biri de Ekonomi Politikaları Kurulu idi. Bu kurul, ilgili Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde belirtilen görevleri tam olarak yerine getiremediği için dört yıl içinde döviz kurları ve enflasyon yükselişe geçerek ekonomik dengeleri zorladı. Bu kurulun etkisizliği aşağıdaki sorunlardan kaynaklandı:                

Kurulun bileşimi: Ekonomi Politikaları Kurulu oluşturulurken bir şirket yönetiminde veya yerel yönetimde başarılı olan kişilerin, ülke ekonomisinin yönetiminde de yeterli bir performansa ulaşabileceklerinin varsayıldığı görülüyor. Bu nedenle kurul üyelerinin önemli bir bölümünde işletmecilik öğretimi görenlere yer verildiği gözlemleniyor. Esasında bilimin her dalı değerlidir. Ayrıca bir işletmeci bazen kendisini yetiştirerek veya ikinci bir yükseköğretim kurumunda öğrenim görerek makroekonomi konusunda bilgi sahibi olabilir. Ancak bu tür örnekler nadirdir. G-20 üyesi ülkelerin ezici çoğunluğunda ekonomi politikaları kurullarında makroekonomi konusunda birikimi olan öğretim üyelerine veya yıllarca ekonomi yönetiminde görev almış deneyimli iktisatçılara görev verilmiştir. Makroekominin kendine özgü teorik yaklaşımları, paradoksları, politika demetleri vardır. Başarılı bir işletmecinin bunların tümü ve ekonomi tarihinin önemli olayları hakkında bilgi ve deneyim sahibi olması kolay değildir. Mevcut kurulda hem lisans, hem de yüksek lisans ve doktora eğitimini makroekonomi alanında yapmış kişilerin sayısının üçü geçmemesi, kurulun etkili çalışmasını zorlaştırmıştır.        

Bu nedenle kurulun üyelerinin çoğunluğunun makroekonomi konusunda uzmanlaşmış olmaları zorunludur. Aşırıya kaçmamak şartıyla uzmanlık, hayatın her alanında önemlidir. Siz aileden birinin önemli bir ortopedi ameliyatına bir beyin cerrahının girmesini ister miydiniz?           

Üye sayısı: Dünyanın ekonomisi güçlü ülkelerinde danışmanlık kurulları ve komitelerinin üye sayısı üç ile yedi arasındadır. Ekonomi danışmanlarının sayısı örneğin ABD’de üç, Almanya’da beştir. Üye sayısı yediyi aştığında başkana sunulacak öneriler konusunda tartışmalar uzar, görüş birliği sağlamak zorlaşır. Bazen hizipleşme ve klikleşme eğilimleri bile uç verebilir. Temmuz 2018’de yayınlanmış olan ve Kurul’un görevlerinin açıklandığı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde de zaten “en az üç üye” denilerek üye sayısı konusunda ölçülü davranmanın işareti verilmişti. Ne var ki ilk Hazine ve Maliye Bakanı kurulun sayısının bir futbol takımı gibi 11 kişi olmasını tercih etmişti. Kurul’un verimli çalışması üye sayısının ancak üçe veya beşe indirilmesi ile mümkün olabilir.        

Üretkenlik: Danışmanlık kurullarının başkana eylem önerisi surmak yanında kamuoyunu aydınlatma görevleri de vardır. Bazı ülkelerde başkanın danışmanları belirli aralıklarla kamuoyuna bilgi veren raporlar ve “etki analizleri” yayınlar. Nitekim Cumhurbaşkanlığı Sosyal Politikalar Kurulu çalışmalarını bir kitapta toplamak üzere hazırlık yürütmektedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Geleceğe bakış 29 Ekim 2023