Huzurunuzda Kurukahveci mahdumları…

Mustafa Kemal ÇOLAK
Mustafa Kemal ÇOLAK Kökler ve Kanatlar

Türkiye’nin bir buçuk asırı geride bırakıp, 151’inci yaşından ay alan bir markası var. Hepimiz onu çok yakından tanıyoruz. Tanımakla kalmıyoruz, fincan fincan tüketiyoruz.            

Türk kahvesinin ikonik markası Kurukahveci Mehmet Efendi’den söz ediyorum. Harmanladığı ilk Türk kahvesini satmaya başladığı 1871’den günümüze kadar girmediği evin kalmadığına eminim. İmparatorluktan Cumhuriyete geçilmesi, çağların değişmesi, yolculuğunda bir kesinti yaratmadı, yıllar içinde daha çok sevdirdi kendisini. İstanbul Mısır Çarşısı’nın arka yönünde 1930’da hizmete açtığı perakende mağazasında o yıllarda da uzun kuyruklar oluşuyordu, bugün de.           

Belki herhangi bir akademik çalışmaya konu olduğunda, yıllara meydan okuyan başarısını daha bilimsel metodlarla öğrenebileceğiz. Bana göre Kurukahveci Mehmet Efendi’nin sırrı birkaç noktada gizli. 151 yıldan bu yana marka ne kadar gözümüzün önündeyse, kurucu Kurukahveci Ailesi de o kadar gözlerden ırak kalmayı tercih etti.          

Ürünleri ve marka yapısıyla 151 yıldır hep 'genç' kalmayı başardı. Döneminin en ileri üretim ve satış tekniklerini kullandı. İnovatif ambalajlar, arabayla satışlar, kampanyalı pazarlamalar, yerli/yabancı gazetelere ilanlar, şirketi yöneten ailenin imzasını taşıyan döneminin öncü ve iddialı uygulamalarıydı. Teknolojiyi yakından takip etti. Kahveyi pakete ilk koyandı, alanında reklama ilk çıkan da o oldu. 150 yılda iki kez değişen logosunu, ülkenin en iyi tasarımcılarına uygulattı. Zaman içerisinde çeşitlendirdiği ürünlerini, küresel pazarlarda da sevdirdi.            

Tüm bu stratejiler, markayı da ürünleri kadar 'taze' tutarken, aile fertleri bahsettiğim gibi geride, hatta gizem içerisinde kalmayı tercih etti.      

Biz onların, konsantre şekilde işleriyle meşgul oluşlarını markadaki dinamizmden hissettik. Ta ki bu satırlara kadar.

Kurukahveci soyadını 1934’te alan ailenin üçüncü kuşak temsilcilerinden Mehmet Kurukahveci ve Hulusi Kurukahveci kardeşler, ilk mesajlarını DÜNYA aracılığı ile verdiler.      

Sorularımızı, şirketi Yönetim Kurulu Başkanı kardeşi Hulusi Kurukahveci ile birlikte yöneten Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mehmet Kurukahveci yanıtladı:

Yazılı anayasamız yok, 3-T anlayışı ile hareket ettik

Mehmet Kurukahveci, ailenin işe bakışına ve şirket kültürlerine ilişkin şu açıklamayı yaparak başladı sorularımızı yanıtlamaya: “Yazılı bir anayasa olmamakla birlikte babamız Ahmet Rıza Kurukahveci’den kalma güçlü bir kurum kültürümüzün var olduğunu söyleyebilirim. Babamızın “3-T kuralı” olarak özetlediği ve eski dilde “teemmül, teenni, tefekkür” olarak ifade ettiği bu anlayışı “dikkatlice düşünüp taşınma”, “acele davranmama” ve “Allah’ın yarattığı varlıklardan, kainattaki düzenden ders çıkarma” olarak günümüz diline çevirebiliriz. Bu anlayış babamıza kendi babası Mehmet Efendi ve Tahtakale’de aktariye işiyle uğraşan dedesi Hacı Hasan Efendi tarafından aktarıldığını düşünüyorum. Babamız, 1980’lere kadar fiilen işin başındaydı. Ben henüz okuldayken 15 yaşında kahve tartarak Eminönü mağazamızda çalışmaya başladım. Lise tahsilim bitince bu kez firmamızda muhasebe yardımcılığım başladı. Tecrü be kazanıyordum ama aklım kahve kavurmada idi. Kısa bir sü re sonra arka binadaki kahve kavurma bölü mü ne hızlı bir geçiş yaptım. Bu arada İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulu’nu bitirdim. Askerliğim sonrası 1978’de tam zamanlı olarak firmada çalışmaya başladım. Aynı yıl İstanbul Teknik Ünversitesi’nde makine mühendisliğini bitirir bitirmez kardeşim Hulusi de bizle çalışmaya başladı. Babamız 1985 yılında vefat ettikten sonra üçüncü kuşak olarak aile şirketimizin yönetimini devraldık. İşi devraldığımızda ikimiz de gençtik. Aramızda doğal bir iş bölümü oluştu. Ben üretimden sorumlu oldum, kardeşim Hulusi de geçen yıl kaybettiğimiz bize kıymetli katkıları olan Özdemir Ayer ağabeyimiz ile birlikte satış-pazarlama ve finansman görevlerini üstlendi.

Perakende kahve zinciri neden kurulmadı?     

Biz sadece son tüketiciye kahve satmıyoruz. Pek çok kahve zinciri aynı zamanda bizim müşterimiz. Dolayısıyla onlara rakip olmak istemedik. Ayrıca kahve zinciri işletmenin dinamiği de bambaşka. Bizim hedefimiz, Türk kahvesinin dünyada aranan bir kahve kategorisi olarak yerleşmesini sağlamak. Enerjimizi bu yönde harcamayı tercih ettik.

Odağımıza daima sadık kaldık    

Mehmet Kurukahveci anlatıyor: “Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları’nın üçüncü ve dördüncü kuşak yöneticileri olarak yaptığımız belki en önemli şey, odağımıza sadık kalmaktı. Bugün espresso, filtre kahveler de üretiyoruz, sahlep üretiyoruz, çok kaliteli kakao satıyoruz. Bunu müşterilerimiz talep ettiği için yapıyoruz. Filtre ve espresso çeşitlerimiz de çok beğeniliyor ama marka olarak, Türk kahvesi markasıyız. Türk kahvesi deyince Mehmet Efendi, Mehmet Efendi deyince de Türk kahvesi akla gelir. Gayretlerimizin de etkisiyle Türk kahvesi 2013’te UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras listesine alındı".

Makamlar farklıdır, onurları eşittir

Mehmet Kurukahveci, “344 çalışma arkadaşımızla birlikte çiğ kahve tedariğinden, üretime ve pazarlamaya kadar tüm süreçleri yürütüyoruz. Çalışma arkadaşlarımızın 50’ye yakını 20–30 yılı aşkın süredir bizimle çalışıyor. Çalışanlarımızla bu kadar uzun soluklu yol alabildiğimiz için çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum” derken, istihdam politikalarına ilişkin yaklaşımlarını da naif ifadelerle ortaya koyuyor: “Sanıyorum karşımıza iyi insanlar çıkıyor. Şirketimizin sahip olduğu aile kültürü, çalışanlarımız tarafından da sahipleniliyor. Çoğu genç yaşta aramıza katılıyor ve uzun süre birlikte çalışıyoruz. Biz de çalışanlarımızı Kurukahveci ailesinin bir parçası olarak görüyoruz. Burada da temelde karşılıklı saygı ve takdir anlayışı var. Babamızın nezaketi meşhurdu. Herkese eşit yaklaşırdı. İnsanların makamları farklıdır ama onurları eşittir derdi. Bu yüzden ekibinin aidiyet duygusu en yüksek seviyedeydi. Şirketimizin kurumsal hafızası her zaman güçlü olmuştur, çünkü kimse bizden ayrılmayı düşünmezdi. Sonuçta yıllar içinde kazanılabilen bir noktada ve uzmanlığa dayanan bir sektördeyiz”.

Dördüncü kuşak da devreye girdi

“Kahve işinde bilgi birikimi ancak iş üstünde, uzun yıllar içinde öğreniliyor. Bu işimizin doğasında var. Bizde bunların aktarımı eskiden olduğu gibi nesilden nesile, usta-çırak ilişkisi içinde gerçekleşiyor. Bugün Dudullu’da üretim ve kalite kontrol görevini ablam Semra Göney’in oğlu Hakan Göney ile birlikte yürütüyoruz. Diğer yeğenim Doruk Kurukahveci de okul tatillerinde kahve fuarlarında ve tanıtım stantlarında görev alıyor. 'Kalite' kavramı bizim için her gün tecrübe edilen somut bir kavram; kahvenin rengi, dokusu, kokusu, tadı. Üçüncü ve dördüncü nesil yöneticiler olarak aile şirketimizin geleneksel iş anlayışını tüm yönleriyle yaşatmaya ve sürdürmeye gayret ediyoruz”.

Türkiye üretimi kahve bu yıl tadılacak

ICO, yani Uluslararası Kahve Birliği’nin yayımladığı raporlara göre 30 yıl içerisinde bugün kahve tarımı bölgelerinin yüzde 70’inde sıcaklık ve yağışlardaki değişimler nedeniyle kahve tarımı yapılamayacak. Bu gerçeklik Kurukahveci Mehmet Efendi yönetimini de harekete geçirmiş. Sürdürülebilirlik esaslarına yönelik farkındalık çalışmaları içerisinde yer alan şirket, Türkiye’deki kahve tarımı projelerine de destek veriyor. Kahve çekirdeği tarımının öncü girişimleri 5 yıldır devam ediyor. Mehmet Kurukahveci, “Anamur Gazipaşa’da kahve yetiştiriciliği denemelerine başlandı. Biz de kurum olarak bu girişime destek oluyoruz. Bu yıl ilk mahsulü tatmış olacağız. Bunlar daha ilk denemeler, miktar olarak bizim ihtiyacımızı karşılaması mümkün değil, ama bu denemelerin yapılması önemli” diyor.

KURUKAHVECİ'DEN SATIR BAŞLARI

AMBALAJDA İNOVASYON…

1989–1993 yılları arasında Eminönü’nde kahvenin uzun süre taze kalmasını sağlayan yeni ambalaj teknolojisini hayata geçirdik. Yeni folyo ve teneke ambalajlarla ülke çapında geniş bir dağıtım ağı kurduk.

 

DUDULLU’DA MODERN ÜRETİM TESİSİ…

1993’te imalat yönünden Eminönü sürecinin sonuna geldiğimizi hissettik. Üretimin büyük bölümünü Dudullu Organize Sanayi Bölgesi’nde kurduğumuz son teknoloji üretim, paketleme ve lojistik tesisine taşıdık. Sonraki yıllar içinde Dudullu’daki tesisimizi daha da genişlettik ve yeniledik.

ARÇELİK’İN TELVE’Sİ TETİKLEDİ…

2003’te Arçelik’in ilk Türk kahvesi makinesi Telve’yi geliştirmesi sadece kahve tutkunları için değil, kafe ve lokanta sahipleri için de sevindirici bir gelişme oldu; Türk kahvesinin yeniden her yerde ikram edilmesini sağladı.

 

60 ÜLKEYE İHRACAT…

2002’den itibaren yurtdışı satış ve pazarlamaya yöneldik, beş kıtada 100’ün üstünde fuar ve kongreye katıldık, Türk kahvesi ikramı ve tanıtımı yaptık. Bugün 60’a yakın ülkeye ihracat yapıyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar