Küresel arz şoku

Fatma MELEK
Fatma MELEK PİYASA GÖZÜYLE

Rusya-Ukrayna savaşı ile şahit olduğumuz yıkım devam ediyor. Batı dünyası da geniş kapsamlı ve hedefli yaptırımlar yoluyla Rusya’ya karşı ekonomik bir savaş başlattı. Esasen, Rusya’nın Mart 2014’de Kırım’ın ilhakı sonrasında başlatılmış ilk safha yaptırımlar ve 2017’de CAATSA ile gelen ek yaptırımlar, Ukrayna müdahalesi sonrasında 3. ve yeni bir safhaya girdi. Yaptırımlar, Rusya’nın sermaye piyasalarına erişiminin kısıtlanması ve temel teknolojik ürünlere erişiminin engellenmesi ile Rusya ekonomisinin büyüme potansiyelinin zedelenmesini amaçlıyor.

Rusya’nın Batı dünyası ile olan ekonomik/siyasi ilişkileri de kalıcı olarak değerlendirilebilecek yıkıcı bir darbe aldı. Savaş, küresel ölçekte bazı yapısal konularda kalıcı değişikliklere de yol açacak görünüyor: Enerji arzının çeşitlendirilmesi ve öz yeterliliğe odak, ülkeler arası daha güçlü jeopolitik bloklaşma, savunma harcamalarında küresel artış, uluslararası ticarette korumacılık eğiliminin güçlenmesi, enflasyonda yükseliş ve gelir dağılımı bozukluğu ile popülist politikaların güç kazanması bunlardan bazıları olarak sayılabilir.

Savaşın finansal piyasalarda en yoğun etkisi ise emtia fiyatlarında gözlendi. Küresel bir arz şoku içindeyiz. Gıda, değerli metal, sanayi metalleri ve enerji fiyatlarının tamamında eşzamanlı artış görülen ender dönemlerden birini yaşıyoruz: Dünya Gıda Örgütü verilerine göre savaşın gıda fiyatları üzerinde yarattığı baskı 2008 dünya gıda krizi ve 2010-2011 Arap Baharı dönemlerinin de üzerinde seyrediyor. Örneğin, buğday fiyatları 2017-2021 ortalamasının 21 Şubat’a göre yaklaşık yüzde 50 üzerindeyken, savaş ile birlikte ek yüzde 34 daha arttı. Temel tahıl ürün fiyatlarında (buğday, arpa, mısır) yıl sonu veya yıl sonuna en yakın vadeli kontrat fiyatları da yaklaşık şu anki seviyelerinde olup uzun dönem ortalamasının oldukça üzerindedir.

Rusya büyük bir coğrafyada, maden zengini bir ülke; birçok temel mineralde dünya üretimindeki payı en az yüzde 2’de. Belli başlı tahıl ürünlerinde Rusya ve Ukrayna’nın dünya ihracatındaki toplam payı yüzde 20’nin üzerinde.

Enerji ürünleri ve metal fiyatlarına bakıldığında Hollanda doğal gaz kontratı, Brent petrol ve Nikel fiyatları, 2017-2021 ortalamalarına göre 21 Şubat’ta sırasıyla yüzde 226, yüzde 57 ve yüzde 77 yukarıda olup, halihazırda sırasıyla yüzde 42, yüzde 6 ve yüzde 37 ek artışlar görülüyor. Yıl sonu kontrat fiyatları da bu seviyelere yakın. Bu görünüm tüm emtialar ve değerli metaller için de genel olarak geçerliliğini koruyor. Bu gelişmeler de enflasyonist baskıların devam edeceğini ve uzun süreli kalıcı olacak bir küresel enflasyon dinamiğinin içinde olduğumuzu gösteriyor.

Başlıca merkez bankaları da daha şahin; zira savaş ortamı var olan enflasyonist baskıları daha da artırıyor; bu baskıları hafifletmek için merkez bankaları sıkılaştırıcı adımlarla reaksiyon gösteriyor. Fed 9 trilyon dolar tutarındaki bilançosunu azaltmayı planlarken 2018’den beri ilk faiz artırımına gitti. Mayıs başındaki Fed toplantısından 50 baz puan faiz artışı bekleniyor. Piyasa beklentisi politika faizinin 2022 sonunda yüzde 2,25-yüzde 2,50 arasında; 2023 sonunda ise yaklaşık yüzde 3,25 arasında olmasını öngörüyor. Daha şahin bir Fed ile dolar endeksi değer kazanıyor. Dolar endeksi Mayıs 2021’den itibaren değer kazanıyor. Fed’in kasım toplantısında karar metninden enflasyonun geçici olacağı söylemini çıkarmasıyla bu eğilim daha da yukarı yönlü gitti: Kasımdan bu yana değer kazancı: yüzde 4.

Diğer taraftan ABD tahvil piyasalarında 2 yıllık ve 10 yıl tahvil farkları; Fed’den güçlü faiz artırım rehberliğinin etkisiyle 2 yıllık faizlerdeki parabolik artışla, sıfıra yaklaşmış vaziyette. Bu fiyatlama geçmiş dönem resesyonlarında görüldü. Ancak, halihazırdaki enflasyonun son 20 yılın enflasyon düzeyinden oldukça yüksek olması birebir karşılaştırma için uygun olmayabilir. Burada kritik konu enflasyonun hangi vadede gerilemeye başlayacağı olup, uzun süre yüksek seviyede kalması stagflasyon riskini doğurabilecek. Piyasalar da bu riski fiyatlama çabasında.

Euro bölgesinde de yıllık enflasyonun yüzde 7,5’e gelmesi Para Kurulu’ndaki daha şahin üyelerin görüşlerini güçlendiriyor. Varlık alımlarının 3. çeyrekte sonlandırılması ve bunun da faiz artırımlarının önünü açması bekleniyor. Euro bölgesinde gösterge (mevduat) faizi - yüzde 0,5 ile tarihi düşük seviyelerde. Piyasa 2022 sonunda 70 baz puan faiz artışını fiyatlıyor. Bu da faiz oranını ilk kez 8 yıl sonra pozitif alana getirecek

Sonuç olarak 2022 yılı, küresel enflasyonun her senaryoda yüksek seyredeceği, küresel finansal koşulların sıkılaşma eğiliminde olacağı, ekonomik aktiviteye olan risklerin de göreli yüksek seyredeceği bir yıl olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
2022’ye girerken 11 Ocak 2022
Yeşil bir dünya 14 Eylül 2021
Sürdürülebilir Kalkınma 29 Haziran 2021