“Mersin Narenciyedir, Narenciye Hayattır.”

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK

20 yıldır her sene en az bir veya iki kez koşa koşa gidiyorum. 8 bin 500 yıl öncesinden başlayarak günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış tarihi Kilikya bölgesindeki ki Mersin, en sevdiğim şehirlerimizden birisi. Her şey var: 321 kilometre sahil, harika plajlar, yılın 300 günü güneşli bir hava, müzelerde sergilenen 82 bin arkeolojik ve etnografik eser, uluslararası klasik müzik festivali ve bir liman kenti olması bunlardan sadece birkaçı.

Mersin’in bulunduğu bölge, Anadolu’da Hıristiyanlığın ilk yayıldığı yerlerden. İnançlar, diller, kültürler geçen asırlar içinde birbirine karışıp kaynaşmış, bir mozaik oluşmuş. Şehir, müzik festivali, opera ve balesi, tiyatrosu, koroları, resim galerisi ve müzeleri ile kültürel altyapısını da geliştirmiş.

Mersin’i insanlarıyla da seviyorum. Zaten birinci ölçüm, dünyanın neresinde olursam olayım, bulunduğum yerin önce insanlarını seveceğim. Aslında bu her şey için geçerli. Ne diyor Sait Faik, “bir insanı sevmekle başlar her şey.”

Mersin’e gitme nedenlerimden birisi Narenciye Festivali. Bu sene sekizincisi yapıldı ve ben, yoğun bir Almanya seyahatinden bir gün erken dönüp hiç olmazsa son gününü yakalayabildim. Sloganları, “Mersin Narenciyedir, Narenciye Hayattır.” Çünkü, ülkemiz dünya narenciye üretiminde sekizinci, ihracatında üçüncü sırada. Mersin’in bunda payı çok büyük, tam bir narenciye deposu. Ülkemizdeki üretimin dörtte birini tek başına karşılıyor. Örneğin limonda Türkiye geneli üretim 1 buçuk milyon ton iken Mersin’in payı 860 bin ton; yüzde 55'i.

Adnan Menderes Bulvarı Kültür Park'ta yapılan festival nedeniyle yaz günlerini anımsatan havada Mersinliler sahili doldurmuştu. Narenciye ile yapılan 30 dev heykel göz alıyordu, süslemelerde 100 bin kilogramı bulan 500 bin adet narenciye kullanılmıştı. Alanda, 300’e yakın da stant kurulmuştu.

Mersin Ticaret Borsası ve 8. Mersin Narenciye Festivali Başkanı sevgili Abdullah Özdemir’le de sohbet etme fırsatı buldum. Abdullah Bey, festivalin Fransa’nın Menton kasabasında yapılan “Fête du Citron”dan (Limon Bayramı) esinlenilerek ilk kez 2010 yılında yapılmaya başlandığına dikkat çekti ve “darbe girişimi, pandemi süreci vb. kesintiler dolayısıyla ara verilse de bu sekizincisi gerçekleştirildi” dedi. Özdemir şöyle devam etti:

“Mersin Narenciye Festivali’ni ‘Fete du Citron’dan ayıran özellik ise, Fransa narenciye dış ticaretinde net ithalatçı durumda. Tüm bu figürleri ortaya koymak için kullandıkları narenciyenin yüzde 62’sini İspanya’dan ithal ediyorlar. Oysa Türkiye narenciye üretiminin yüzde 26’sını ve ihracatının yüzde 36’sını gerçekleştiren kentimiz, kendi ürettiği ürünler ile böyle bir festival gerçekleştiriyor. ‘Fete du Citron’da festivale katılım 8 Euro ile 29 Euro arasında ücret gerektirir iken, Valiliğimiz himayesinde kentimizin tüm dinamikleri olarak ziyaretçilerimizi ücretsiz ağırlıyoruz.”

Sonra, benim de tanık olduğum bir gerçeğe parmak bastı Abdullah Bey:

“Mersin bir mozaik gibidir. Ancak, bir mozaiğin kalıcı olabilmesi, bütünü oluşturan her parçayı bir arada tutan harcın güçlü olmasına bağlıdır. Bu bağlamda, festivalimiz birlik ve beraberlik içinde, imece ruhu ile, el ele hareket ettiğimiz taktirde neler başarabileceğimizin en güzel örneği haline gelmiş, Mersin mozaiğini ayakta tutan en önemli birleştirici unsurlardan biri olmuştur.”

Sevgili Başkan’ın anlattıkları kısaca böyle.

Mersinli dostlarımdan Ticaret Borsası Basın Danışmanı Ercan Güneş, Sokak Yayın Grubu’ndan yeni çıkan kitabını verdi: “Ah Medya Vah Medya.” 90’lardan başlayan bir dönemin tanıklıklarından oluşuyor. Gazeteci sevgili Uğur Özgür de Ercan Bey gibi kaldığım süre boyunca beni hiç yalnız bırakmadı.

Mersin’i doya doya yaşamaya çalıştım kaldığım kısa sürede. Kasım ayının ortalarında yaz hâlâ sürüyor, insanlar denize giriyorlardı… Kışı hemen hemen olmayan bir kentte yaşamanın ayrıcalığına özendim doğrusu…

Ancak, Mersin bütün özelliklerine rağmen gerek yurtiçinde gerek yurtdışında ne yazık ki hak ettiği kadar tanınmıyor. Mersin’i daha çok tanımamız, gitmemiz, sevmemiz gerekiyor. Orası, bunu çoktan hak ediyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Muş izlenimleri… 17 Mayıs 2024
Esnaf lokantaları 05 Nisan 2024