Mustafa Kemal’in komutanı; komutanın Mustafa Kemal’i

Kerem ÖZDEMİR
Kerem ÖZDEMİR KEREM İLE İŞİN ASLI

Ülkesinin kaynaklarını korumak, Gazi Mustafa Kemal’in komutanlarının belirleyici ve tanımlayıcı özelliğidir. Komutanlarının rollerini de buna göre belirlemiştir. Komutanlarının ihtiyaçlarını da eldeki kaynaklarla mümkün mertebe karşılamıştır.

Cumhuriyetin ilanının 100. yıldönümüne ilerlerken, temel kavramları ve ilişkileri modelleyip bu değerimizin bir dijital ikizini oluşturma isteği duyuyorum. Şimdilik bazı ayrıntıları yakalamakla yetiniyorum.

Teknolojik gelişmelerin hızının artması, kitleleri bunları kullanarak problem çözmekten uzaklaştırıcı bir etki yaratıyor. Yeni teknolojiye odaklanmak diğer her şeye olan konsantrasyonu ortadan kaldırıyor. Özel araç yerine toplu taşıma kullanma tercihim, bunu bir kez daha ve daha iyi görmemi sağladı. Üniversitelerin açılmasının ardından daha yoğunluğu artan trafiği izlerken herkesin elindeki akıllı telefonda başları öne eğik bir şeyler izlediğine tanık oluyorum. Bunun diğer tarafında, içerik üretme, konuşma yapma ve video yanı güçlü sunum yapma gelişiyor. Mesajlaşma çok yoğun. Bu, benim gençliğimdeki “insan konuşan hayvandır” ya da “hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa” gibi tanımlamaları çağdışı bırakıyor.

Böyle olunca, “insan ekonomik hayvandır” nitelemesi öne çıkıyor. Üniversite yıllarımda bir panelde bu terimi kullanarak soru sorduğumda solcu arkadaşlardan her şeyin ekonomi olmadığı ve insanların hakları olduğuna kadar bir sürü vaaz dinlemiştim. Halbuki terim, insanların kendileri için en düşük maliyetli olanı seçmeye olan eğilimini anlatıyordu. Bu arkadaşların inandıkları sosyalizm ve komünizmde sıkça karşılaştıkları ve tekrarladıkları ancak anlamadıkları ifadeyle bir toplumdaki maddi değer yargıları manevi değer yargılarını da belirliyordu.

Daha sonraki yıllarda “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganını bunun devamı olarak gördüm ve neden bu genç arkadaşların aklında Mustafa Kemal’in komutanı olmanın bulunmadığını kendime sordum. Böylesi daha ekonomikti. Başa dönünce bugün olsa, o paneldeki soruyu asla soramayacağımı gördüm. Artık bu tür toplantılarda, önceden verilen sorularla grubun kendisinden olan bir moderatörün yönetiminde süreye sadık kalarak operasyon tamamlanıyor.

Bu ortamda, İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Erkan Özkan ile bir yuvarlak masa toplantısında biraz da uzunca süren sohbetimizin değerli olduğunu düşünüyorum. Özkan’ın Gazi Mustafa Kemal’in komutanı ile ilgili yazmak istediğim yazıya çok uygun bir prototip oluşturduğunu düşünüyorum.

Kendisinin dikkatimi çeken ilk tavrı, kartvizitini isteyen bir gazeteci arkadaşımıza yıllardır kartvizit kullanmadığını söyleyip QR kodu kopyalaması için akıllı telefonunu uzatması oldu. Ben de kendisine herkesin böyle yaptığı bir dünyada kâğıt ihracatını nasıl yapacaklarını sordum. Daha önemli bir konu olduğunu söyleyip, kâğıdı ithal ettiğimiz için bastırılacak her kartvizitin ülkenin kıt kaynaklarının israf edilmesi anlamına geleceğini açıkladı. “Ben ülkemin kaynaklarını koruyorum” diye sözlerini tamamladı.

Komutan, ülkesinin kaynaklarını korur

Ülkesinin kaynaklarını korumak, Gazi Mustafa Kemal’in komutanlarının belirleyici ve tanımlayıcı özelliğidir. Gazi, Kurtuluş Savaşı’nı kazandıran bilgeliğinin parçası olarak mücadele alanını net çizmiş ve gücünü iyi tartarak bu sınırlar içinde aksiyon almıştır. Komutanlarının rollerini de buna göre belirlemiştir. Komutanlarının ihtiyaçlarını da eldeki kaynaklarla mümkün mertebe karşılamıştır. Özkan’ın finansmana erişim gibi çok önemli bir konuyu -belirleyici gücü olmadığı için- kısa kesip ihtiyaçlarını insan kaynağı, ihtisas organize sanayi bölgesi ve fuar alanı olarak açıklaması da yaptığım tanıma yakışır bir tavırdır.

Her komutanın bir Gazi Mustafa Kemal’i vardır

Ülkede yaşanan deprem felaketine karşın hedeflerini tutturmak için çalışan Özkan’ın temsil ettiği sektörlere baktığımızda cari açık vermeyen mobilyadan külliyen cari açık olan kâğıdın garip bir bileşim oluşturduğunu görüyorum. Gazi burada olsaydı, Özkan’ı dinledikten sonra muhtemelen onun bu ihtiyaçlarını karşılayacak gerekli organları ve kişileri görevlendirip kendisi bir adım ileri giderek kâğıttaki sorunu çözmek için nasıl bir tesis kurması gerektiğine odaklanırdı. Ve başarırdı. Tıpkı, 1936’da SEKA’nın kurulmasında olduğu gibi… Onun komutanlarının başarısının kaynağı, böyle bir komutana sahip olmalarıdır ve şimdilik eksik olan halka budur. Bunu Türkiye’nin dijital ikizini yapmak için not düşüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar