Neden helva yapamıyoruz?

Kerem ÖZDEMİR
Kerem ÖZDEMİR KEREM İLE İŞİN ASLI

Medyada bizim yıllarımızda bültenden ya da yabancı ajanstan çeviri ile haber yapmak işten sayılmaz ve imza atılmazdı. Yıllar sonra veri analitiği teriminin ortaya çıkması ile birlikte bunun saçma olduğu ortaya çıktı. Bugün yapay zekâ ile ilgili gelişmeler bu paradigmayı bir kez daha ele almamız gerektiğini gösteriyor.

Başlığa konu olan fıkrayı bilmeme karşın düzgün anlatabilmek için Google’a sordum. Karşıma çıkan sonuçlar arasında en rahat kullanabileceğim aşağıda. 

Akşehir’in çarşısında dolaşırken, Hoca’nın canı helva çekmiş. Canı çekmiş çekmesine de, ne yapsın, cepte metelik yok. İlk dükkâna girip sormuş:

– Un var mı?
– Var.
– Şeker?
– Var!
– Yağ?
– O da var.
– Eee, mübarek, ne duruyorsun, helva yapsana!

İnovasyonun temeli aslında eldeki kaynakları gören birinin bununla ihtiyaçlar arasında bir köprü kurması ile gerçekleşiyor. Nasreddin Hoca bu anlamda ürünleştirmeyi teşvik eden biri olarak inovasyonu teşvik ediyor. Bir fıkradan çok fazla sonuç mu çıkardığımızı düşünüyorsunuz. Nasreddin Hoca’nın Mevlana’nın müritlerinden biri tarafından öldürüldüğüne ilişkin içeriğe bir göz atın. Ya da Hacivat ile Karagöz Neden Öldürüldü? filmini izleyin. Bunları yaptığınızda hayatımızda eksik olanın bilim, teknoloji ya da refahtan ziyade bunlara ulaşmamızı sağlayacak gülme yeteneğinin eksikliği olduğunu anlayacaksınız. Yukarıda refere ettiklerime benzer içeriklere göz attığınızda gülmekten yaşaran gözlerinizden ağlamaya bağlı gözyaşları da akmaya başlayabilir. 

İnovasyon ve buna bağlı değişim ancak inovatif yapılar ile gerçekleştirilebilir. Bu yapılmadığında süreç optimizasyonu ile eski yapıların daha verimli hale getirilmesi ve yok olması gereken şeylerin hayaletlerinin ortada gezmesi dışında bir sonuç elde etmek mümkün olmaz. Bunun sonuçlarını görmek için de “The Haunted House” gibi hayaletlerin bastığı konak, köşk ve evlerle ilgili edebiyata göz atabilirsiniz.

Bu girişi yapmamın nedenini, Türkiye’nin bu kadar inovasyon ve teknoloji vurgusu yapmasına karşın insansız hava aracı üretmek dışında çarpıcı bir işimizin olmaması oluşturuyor. Bunun kaynağı, maliyet yapısını kurgulamadan büyük hayallerle başladığımız işlerin kısa bir süre başımıza bela olması ve kamu kaynakları ile beslenmek zorunda kalması. Bu yaklaşım, Türkiye içinden çıkıp kendi dinamikleri ile büyüyen şirketler yaratmamızı engelliyor. Bu yüzden üzerine yazmak istiyorum.

Durumu şöyle de açıklayayım: Bu ara Wyndham Grand Levent’te fazlaca toplantıya katılıyorum. Yolun hemen karşısında yeni yaptığımız yeni bir cami bulunuyor. Onun kenarından aşağı doğru baktığınızda ve ne göreceğinizi biliyorsanız artık çukurda kalan bir cami görüyorsunuz: Parkın yanındaki o küçücük cami hem güzel hem de kullanışlıdır çünkü çarşıya yakındır ve namaz kılmak isteyen esnaf ile mahalle halkı orada çok kolay toplanabilir. Başlıktaki sorunun “Neden yedi katlı pasta yapamıyoruz” şeklinde değil de “neden helva yapamıyoruz” şeklinde sorulmasının nedeni budur.

Çoğunuzun adını bilmediği şirketler, bu ülkenin değerini oluşturuyor

Türkiye kendisini büyük işler yapmak zorunda hissediyor ve bütün kurgularını buna göre yapıyor. Herkes bu kadar büyük olunca gelişme duruyor çünkü işlevsel olan küçük parçalara dayanan bir ilerleme mümkün olmuyor. Ülkemizde faaliyet gösteren şirketlerle ilgili bülten ve bilgi notlarını okuduğumda neden helva yapamadığımız sorusu sürekli aklıma geliyor. Herkes kendi anlatımıyla müthiş işler yapıyor; amiyane tabirle uçuyor. Her şey var ama ortada helva yok. Bunun iki nedeni olabilir: Ya tencere/kazan yoktur ya da Nasreddin Hoca’nın canı helva çekmiyordur. 

Kaynaklarım ülkeye helva tenceresi bağışlamak için yeterli değil ama Nasreddin Hoca gibi canım helva çekiyor.

Son dönemde okuduğum bilgi notu ve bültenlerden dikkatimi çeken bazılarından alıntılarla önce helva malzemesini ortaya koyayım:

- KLOIA: Derya Sezen ve Rommel Tinoco’nun 2015’te yazılım geliştirmede tekrar eden ve iş sürecine değer katmayan görevleri ortadan kaldırma amacı ile kurduğu Kloia’nın Google’daki çıkan ilk sonuç olan internet sayfasında “Yeni Çağın DevOps’u, Bulut ve Mikroservis Çözümleri” ifadesi İngilizce olarak yer alıyor. Bunlar günümüzün teknoloji dinamikleri düşünüldüğünde şirketlerimizin dijitalleşmesi için çok önemli konular. Henüz 10 yaşını doldurmamış şirketin tanıtımındaki “Zaman içerisinde bu misyon ile tamamlayıcı nitelikte olan yazılım modernizasyonu, test otomasyon, izlenebilirlik (observability) ve üretici yapay zekâ (generative AI) departmanları şirket içine eklendi” ifadesi de Kloia’nın değişen dinamiklere uyum sağlama yeteneği konusunda iyi bir fikir veriyor. Webrazzi’de yer alan “2021'de ise Kloia, AIOps ve yapay zekâ çözümleriyle öne çıkan Holizon R&D'yi satın alarak Hollanda ofisini açtı. Bu satın alma ile birlikte Holizon kurucusu Yetişkan Eliaçık, Kloia bünyesine katıldı” ifadesi, şirketin bu uyum sürecinde nasıl ilerlediğini gösteriyor. Amazon Web Services (AWS) platformu üzerinde geliştirilen çözümleri ve şirketleri bu platforma taşıyan Kloia, aralarında Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Almanya, İsviçre, Finlandiya, İspanya, Dubai ve Güney Afrika’nın da olduğu 17 ülkeden, tanışmış kurumlara hizmet sunuyor. İngiltere, Hollanda, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye'de ofisleri bulunan Kloia, Türk mühendis ekipleri ile büyüme hedefi doğrultusunda ilerliyor. Türkiye pazarında yeterince müşterileri olduğunu belirten yönetici ortaklar Burak Koyuncu, Orhan Burak Bozan ve Yetişkan Eliaçık, amaçlarının kesinlikle Türkiye’de değil yurtdışında müşteri kazanmak olduğunu vurguluyor. “Türkiye pazarında yeterince müşterimiz var. Amacımız iyi mühendisleri Kloia ya çekmek" olarak belirtiyorlar. Türkiye’de yerli mühendis kadrosunu bünyesine katmak isteyen Kloia, DevOps, bulut bilişim, yazılım modernizasyonu ve yazılım testi gibi alanları içeren geniş hizmet ağı ile global arenada Türk mühendisliğinin gücünü ve yetkinliğini göstermesini sağlayan bir platform kimliğine sahip.

- MİA Teknoloji: Yaklaşık bir yıldır hakkında yazmayı sürekli ertelediğim MİA Teknoloji, geçen haftalarda Eskişehir’e gittiğimde gördüğüm, sokakta park etmiş Tripy bisikletler ile yeniden aklıma geldi. Alanı regüle edilmemiş scooter’lardan farklı olarak regüle elektrikli bisiklet ile mikromobiliteye hizmet eden MİA Teknoloji, yazılım alanında faaliyet göstermek amacıyla 2006 yılında Ankara’da kurulan bir şirket. 2024’ün ilk çeyreğinde cirosunu yüzde 184’lük bir artışla 322 milyon TL’den 945 milyon liraya ve toplam net karını yüzde 752 artırarak 669 milyon liraya yükselten şirket, sadece mikromobilite alanında değil, savunma sanayi ve savunma teknolojileri, güvenlik, sağlık bilişim teknolojileri, akıllı ulaşım sistemleri, yenilenebilir enerji, elektromobilite, sürükleyici teknolojiler, siber güvenlik ve entegrasyon yazılım çözümlerini kapsayan geniş bir yelpazede çözüm geliştiriyor. MİA Teknoloji, Amerika Birleşik Devletleri, Katar ve Fas’ta proje faaliyetlerini sürdürürken MİA Teknoloji Yönetim Kurulu Başkanı Ali Gökhan Beltekin, “MENA bölgesi ve ABD gibi stratejik pazarlara odaklanarak global etkimizi genişletmeyi hedefliyoruz. Tripy’yi Avrupa’nın ve ABD’nin en büyük şehirlerinde işleterek, trafik sıkışıklığının azaltılması ve ulaşım maliyetlerinin düşürülmesi amaçlıyoruz” diyor.

- PEAKUP: 25-27 Nisan’da İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleşen Mobilefest Teknoloji Fuarı ve Konferansı kapsamında Hizmet İhracatçıları Birliği’nin düzenlediği yarışmada teknoloji sağlayan firmalar için “Bilgi Teknolojileri Hizmetlerinde Çeviklik” kategorisinde birincilik ödülünü alan PEAKUP, bilişim altyapı hizmetlerinden yazılım geliştirme faaliyetlerine kadar uçtan uca çözüm ve ürün sunmak üzere yüzde 100 yerli sermaye ile kurulmuş bir teknoloji şirketi. Faaliyete başladığı ilk günden bu yana 1 milyonun üzerinde son kullanıcının bulut bilişim teknolojilerine geçişini sağlayan PEAKUP, 1 milyonu aşkın müşterisi ile Londra ve Dubai ofisleri ile Avrupa, Orta Doğu ve Afrika bölgelerinde teknoloji çözümleri üretiyor. PEAKUP, kendi misyonunu “Güçlü ve dinamik ekibi ile oluşturduğu sürdürülebilir inovasyon kültürü ve Ar-Ge çalışmalarıyla yüksek teknoloji ürünleri geliştirerek toplumumuzu geleceğe taşımayı hedefler” sözleriyle ifade ediyor.

- OBSS: 2005’te bir yazılım ve danışmanlık şirketi olarak kurulan Open Business Software Solutions, uygulama geliştirme, yazılım mimarisi, DevOps ve ALM, yazılım kalite güvence testleri başlıklarında 700 kişilik genç ve uzman ekibi ile hizmet veriyor. Şirketin referansları arasında Türkiye'nin önde gelen finans ve bankacılık kurumlarının yanı sıra savunma sanayii kuruluşları ve sigortacılık şirketleri yer alıyor. Ortaklıklar listesinde Azure, AWS, GitLab, Atlassian ve Red Hat’in yer aldığı OBSS’yi eşyanın interneti (IoT) alanında uydu takım ağıyla hizmet vermeyi sağlayacak cep uydu projesi ve kendisi startup iken startupları güçlendirmeye çalışmasıyla başlayan girişim fonu işleri ile hatırlıyorum. 

- Adesso Türkiye: 14 ülkede 10 binden fazla çalışana sahip olan Almanya merkezli bilgi teknolojileri hizmet sağlayıcılarından adesso Grubu’nun yüzde 100 iştiraki olarak 2013’te İstanbul’da kurulan adesso Türkiye, son beş yılda ihracat oranını 16 kat artırmasını ve gelirinin yüzde 55'ini yazılım ihracatından elde etmesini sağlayan bir modelle faaliyet gösteriyor. Ar-Ge yatırımını son beş yılda yaklaşık 25 kat artıran adesso Türkiye, “Türkiye’nin mühendislik gücünü ve yazılım dünyasında öncü rol oynama potansiyeline” vurgu yapıyor. ABD, Almanya, Hollanda, İngiltere, Romanya, Azerbaycan, Kazakistan ve BAE gibi dünyanın farklı bölgelerinde yer alan 10 ülkede yüzlerce proje gerçekleştiren adesso Türkiye, 2020’de 88,5 milyon lira olan gelirini 2023’te 603 milyon liraya çıkarmış bulunuyor. 

İnovasyonda istediğim yerde değilsek, bunun nedeni bu ve benzeri şirketlerin adını yeterince duymadığımız ve Türkiye’nin içtimai hayatını bu şirketler yönlendirmemesi olabilir mi? Bir düşünün bakalım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar