Şehirlerin hikâyesi demokrasinin hikâyesidir

Muhterem İLGÜNER
Muhterem İLGÜNER MARKA ŞEHİR; Gün Bugün!

"Demokrasi sadece seçimler için, siyaset için, siyasi partiler için mi var sanıyorsun sevgili dostum? Demokrasi, tüm toplumsal ve kişisel yaşamda insan ile inançları arasında ilişkinin en yüce şeklini var etmek, onu taçlandırmak için var. Henüz tam ve kusursuz şekilde, tutku ve imanla toplumlar tarafından kabul görmedi, bu doğru. Ancak, her şeye rağmen, gelecekte büyük ölçüde amacına ulaşacaktır.” (Walt Whitman, Democratic Vistas - 1871).

Walt Whitman (1819- 1892), insanlığın ortak yaşamına ve demokrasi ruhuna övgüde bulunan, çığır açan bir Amerikan şairi ve gazeteci. Yukarıdaki sözler “Demokrasi Hayali” adlı kitabından. Ülkemizde en çok bilinen kitabı ise “Çimen Yaprakları”.

Tek bir şehirden tutun da şehirler birliğine (megaregion) varasıya kadar, şehirlerin hikayesi anlatılmak istense bu hikaye şehirlinin yurttaşlıktan uygarlığa geçişinin hikayesi olacaktır. Şehir yaşamı demek ortak yaşam demektir. Ortak yaşamsa, ortak irade ve genel hukuk demektir ki bu ikisi zaten siyasi demokrasinin özüdür. Ancak, demokrasi, siyasetten daha fazlasıdır. Bir yaşam tarzıdır. Demokrasiye giden yol bir süreçler bütünüdür, bir oldu – bitti değildir; güç nasıl paylaşılacak, eşitlik nasıl sağlanacak, özgürlükler nasıl gerçekleşecek ve tüm bunlar topluma rağmen değil toplumla birlikte nasıl hayata geçirilecek, bunlara cevap aramak ve bulmaktır. Sürece dahil olanlar - ulus devlet, sivil toplum kuruluşları, uluslararası organizasyonlar ve elbette şehir – kesintisiz değişip dönüştüğü için onların demokrasi ile ilişkileri de hep sorunlu olacaktır.

Konuyu şehir özelinde, zamanımızın yaşam ortamında, ele alırsak eşitlik ve özgürlük ile olan ilişkisi hep evrim geçirmekte ve hep değişmektedir. Eğer demokrasi küresel ölçekte ve gerçekten kabul görecekse bunu şehirlere borçlu olacaktır. Devletlerin değil fakat şehirlerin, küresel anlamda demokrasinin inşasında yapı taşlarını döşediğini hayal etmek pek mümkündür:  

Anahtar şehirlerdir. Her ne kadar Tevfik Fikret “Sis” şiirinde yaşadığı şehri ağır bir dille suçlasa da, her ne kadar Jean-Jacques Rousseau başşehri Paris’i demokrasinin baş düşmanı ilan etse de yine de demokrasinin yeşerdiği, hayat bulduğu yer şehirdir. Demokrasinin solunabileceği yer şehirdir. Onun için yerel seçimler önemlidir. Her yerel seçim demokrasi için bir sınavdır, bir sınıf geçmedir.

Bizde yerel seçimlerin ilk örneği sayılabilecek uygulama tanzimat ile başlamış. Osmanlının her daim gözü gibi korumaya çalıştığı İstanbul’a istenmeyen göçü önlemek üzere Üsküdar, Eyüp ve Galata’da muhtarlık teşkilatı kurulmuş. Bu dönemde kurulan muhtarlık teşkilatı, halkın kendi yöneticilerini seçmesinin de başlangıcını teşkil etmiş ve ahalinin katıldığı ilk seçim 1834 yılında Bolu'da yapılmış. Muhtar kelimesi aynı zamanda özerk anlamına gelmekte.

Biraz da seçimlerin tarihine ve ilginç notlara göz atalım: Milattan önce 508 yılından bu yana eski Yunanlıların seçim yaptığı biliniyor. Yalnız bu ilk seçimler “en istenen” için değil “en istenmeyen” için yapılırmış. Toprak sahibi erkeklere gelecek on yılda kimi görevde görmek istemedikleri sorulurmuş. Oy vermek için kırık çömlek parçaları kullanılırmış ve bunun adı eski Yunanca’da ostraka imiş. Ostrakizm (dışlanma), çok güçlü veya tehlikeli olduğu düşünülen bireylerin halk oylamasıyla şehirden 10 yıl sürgün edildiği siyasi bir süreç olmuş.

18. ve 19. yüzyıl İngiltere’sinde yapılan seçimler oldukça zorlu geçermiş. Olumsuz hava koşulları ile baş etmek bir yana, siyasi mitinglerde konuşması onaylanmayan siyasetçiye taş, ölü kedi ve dışkı atmak olağan kabul edilirmiş. 1872 yılında seçimler açık oy ile yapılmış. Yani kim kime oy veriyor belli oluyormuş. Siyasetçiler de seçmenleri kararlarından caydırmak için dövüşçüler ve cüsseli ürkünç tipler arasından seçtiklerini sandık başına getirmişler; “Sen kime oy vereceksin, bakayım?”

Bireylerin seçme hakkını kısıtlayan yasalar yürürlükte iken 1840 yılına kadar seçim şarkıları ve müzikleri pek önemsenmezmiş. 1840’dan sonra kısmen sınırlamalar olsa bile seçme hakkı daha yaygınlaşmış. İlk kez oy kullanacaklar eğtimsiz ya da az eğitimli olmaları nedeniyle şarkı ve müziğin etkili olacağına inanılmış. Seçim mesajlarının akılda kalıcı biçimde iletilmesi müzikle daha kolaylaşmış ve o günden bu güne bazen yaratıcı ve cezbedici, çoğunlukla da rahatsız edici seçim şarkılarıyla tanışmış olduk.

İşte böyle sevgili okurlar. Bu yazının yayınlanmasından 4 gün sonra şehrinizin geleceğini belirleyecek bir seçimde oy kullanacaksınız. Şimdiden hayırlı olsun!

 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sosyal şehir 17 Nisan 2024
Eğitim şart! 20 Mart 2024
Yerli 13 Mart 2024
Yumuşak güç-2024  06 Mart 2024
Değişimin ayak sesleri 21 Şubat 2024
Tas aynı, hamam aynı... 07 Şubat 2024
Kıraathane vs. kafe 31 Ocak 2024
Dört yıl oldu... 27 Aralık 2023