Yerli

Muhterem İLGÜNER
Muhterem İLGÜNER MARKA ŞEHİR; Gün Bugün!

“Kendisi oranın yerlisidir.” Türk Dil Kurumu’na göre “yerli” oturduğu bölgede doğup büyüyen, ataları da orada yaşamış olan kimse. O yere ait hikâyelerin ya kahramanları ya birinci ağızdan dinleyenleri. Şehirler göç aldıkça, kalabalıklaştıkça onlara daha az rastlar olduk. Örneğin, İstanbul’da gözde ben gibiler; ara ki bulasın! Daha az nüfuslu yerlerde rastlamak mümkün. Fırsat buldukça eski günleri yad eder, o yerin bir zamanlar nasıl bir yer olduğunu, kimlerin nasıl yaşadığını, eski alışkanlıkları, gelenek ve görenekleri dile getirirler: “Şimdi şu AVM’nin olduğu yerde bir yazlık sinema vardı. Kapısında ay çiçeği çekirdeği satıcısı, gazete kağıdından külahla çekirdek satardı. Hiç unutmam, bir gece sinema lebaleb dolu, filmin çok heyecanlı bir sahnesinde sinemada hiç insan sesi yok. Onun yerine yoğun bir çekirdek çıtlama sesi...” O yere sonradan yerleşmiş birisi o anı nasıl hayal eder, onu bilemem.

Bir yerleşimin yerlisi ile oturup konuşmak aslında o şehrin sesine kulak vermek demek. O şehrin hikâyesini dinlemek şehirle ilgili yaratıcı çözümler peşinde koşanlar için bulunmaz bir nimet! Hikâyeler ilgi çeker, kolay hatırlanır; dinleyenlerin hayal gücünü besler. Şehirlerin hikayelere ihtiyacı vardır; ilgi çekici, heyecan verici, hayal ettirici. Etkin gücü tekrar anlaşılan hikayeleştirme yeni çağın anahtar becerilerinden biri haline gelmiştir; sözleri etkin kullanarak, dinleyenleri etkileyerek pazarlama başta olmak üzere bir çok alanda başarı sağlanmaktadır. Dijital dünyada etkiciler (influencer) ne kadar etkin hikayeleştirirlerse o kadar başarılı olmaktalar.

Bir de o yerlerin ilk yerleşimcileri var. “Beyaz adam” tarafından yerinden, yurdundan edilenler var. Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre istihdam edilen yerlilerin yüzde 47’si eğitimsiz. İş bulanların yüzde 86’sı da kayıt dışı işlerde çalışıyor. Yerli halk diğerlerine göre çok daha fakir. BM 9 Ağustos tarihini farkındalık oluşturmak için “yerli halklar günü” olarak kabul etmiş. Bir yerin yerlisinin dile getirdiklerini gelecek kuşaklara aktaracak bir yol mutlaka bulunmalı. O hikâyeler derlenmeli, arşivlenmeli. Bir gün bir yaratıcı kişi o anlatılanlardan mutlaka bir çıkarım sağlayacak ve belki de o yerin, şehrin kaderi bu çıkarımla değişecek. Aşağıdaki örnek gibi.

 

Haftanın Yeri: TASMANYA

“Küresel Yumuşak Güç 2024” zirvesinin ilk günü, 28 Şubat günü, ilginç bir o kadar da başarılı yer, yöre markalaşma hikâyeleri paylaşıldı. Onlardan birisi de Tasmanya.  Tasmanya, Avustralya kıtasının güneydoğu ucunda yer alan bir ada. Nüfusu 570 bin. Avustralya kıtasının en gelişmiş, en çok ziyaretçi cezbeden güneybatı bölgesinin tam zıt köşesinde yer alıyor. Her yer gibi oranın da ziyaretçiye, yatırımcıya ihtiyacı var. Ne ederiz, nasıl ederiz diye düşünüp taşınmışlar ve ilginç bir markalaşma stratejisi geliştirmişler. O gün bu stratejiyi büyük bir heyecanla bizlere aktardılar. 

Projenin adı “Tasmanyalı”. Stratejiye göre, ayırt edici en önemli unsur olarak oranın yerli halkı öne çıkarılmakta. 60 bin yıl önce başlayan ve 2 bin kuşaktır devam eden bir hikaye. Aslında çalışmalara 2018 yılında başlanmış. Tasmanya yerel hükümeti adanın yerlilerini kapsayan bir araştırma yürütmüş, bu araştırmaya da “Yalın Devlet” adını vermiş; giyimsiz, kuşamsız, doğal, olduğu gibi. Coğrafi konumlarına ve sosyo-ekonomik durumlarına göre rastgele seçilen yerli halkla 200 mülakat gerçekleştirilmiş, tutulan notlar 335 sayfayı bulmuş; 147,959 kelime dijital kayda alınmış. Anlatılan hikâyeler tutarlı mı değil mi, anlamak için farklı 200 kişiyle bir dizi mülakat daha yürütülmüş. Sonunda hikâyelerin gerçekliğine ikna olunmuş ve “bir zamanlar Tasmanya...” kaleme alınmaya başlanmış. Yer, yöre markalaşmasında adaların bir avantajı olduğu kabul edilir. “Adalı” olmak iletişimi kolaylaştırır, farklılık yaratır. Bu projede bir adım ileri gidilmiş ve “Tasmanyalılık” öne çıkarılmış. Yokluktan varlığa, azlıktan çokluğa nasıl geçildiği dile getirilmiş. Tasmanyalılar Sinderella’ya benzetilmiş; saklı kalmış, yanlış anlaşılmış, güzel fakat gözden kaçmış. Hikâyenin devamında bu zorlukların nasıl aşıldığı anlatılıyor; çok çalışmak, umut etmek, tutku ve kararlılık ile sıra dışı bir başarı! Çok “insani” bir hikâye olduğu ayrıca vurgulanıyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sosyal şehir 17 Nisan 2024
Eğitim şart! 20 Mart 2024
Yumuşak güç-2024  06 Mart 2024
Değişimin ayak sesleri 21 Şubat 2024
Tas aynı, hamam aynı... 07 Şubat 2024
Kıraathane vs. kafe 31 Ocak 2024
Dört yıl oldu... 27 Aralık 2023