Tüketici neyi tüketiyor?

Kerem ÖZDEMİR
Kerem ÖZDEMİR KEREM İLE İŞİN ASLI

Profesör Doktor Osman Müftüoğlu geçenlerde televizyonda mitokondri bağlantısını anlattı. Google’ın “yazar” olarak tanımladığı Müftüoğlu, vücudun enerji yakma kapasitesini çok güzel ele aldı. Kaslardaki yüzde 50 ve üzerinde olan mitokondri oranının vücuttaki yağ tabaskasının içinde yüzde 1’e kadar düştüğünü anlattı. Yani yağlanma, vücudun besinden enerji üretim gücünü düşürerek daha fazla yağlanmanın kapısını açıyor.

Google’ın biyokimyacı olarak tanımladığı Ayşegül Çoruhlu da metabolizma konusunda kalori hesabının yanıltıcı olabileceğini ve niteliğe bakmak gerektiğini yazıyor. Vücudun “iş süreçlerine” alkali beslenme üzerinden odaklanmasını çok daha eskiden beri takip ediyorum. Müftüoğlu ile tatlı tatlı atışmasını da...

Ancak Müftüoğlu’nun yıllar önce Philips’in sağlık araştırması sonuçlarının açıklandığı toplantıda kullandığı ifadeler, asıl anayasa olarak zihnime kazınmış durumda. Hanımların yoğun bir biçimde probiyotik beslenme üzerine sarf ettiği sözleri hatırlıyorum. Mealen şöyleydi: Probiyotik yoğurt üretip dağıtmaya dayanan iş modelinde ürünün raf ömrü çok yüksek olmadığı için fiyatların üçe dörde katlanması söz konusuydu. Marketten aldığınız yoğurt ise en azından protein ihtiyacının karşılanmasını sağlıyordu.

İşin metabolik ve ekonomik süreçlerini bir arada sunan bu açıklamadan büyülendim. Benim de gençliğimde yoğun hareket ile üç haftada güneş altında 19 kilo vermiş biri olarak kafamı yorduğum bir konudur, bu kalori ekonomisi. Herkes sağlıksız olduğunu söyledi ama sabahın köründe yüzme ile başlayıp, kendimden 20 santim uzun birinden ribaund alma zevkini yaşadığım basket maçlarıyla devam edip akşam diskoda tamamlanan günler, ben özel bir şey yapmadan beni farklı bir noktaya taşımıştı.

Finansal verilerime bakınca, ciddi bir daralma yaşadığım görülüyordu ancak kendimi bahçe hortumundan gelen soğuk yeraltı suyu ile ancak serinletebildiğim bir yüksek enerji dönemiydi bu. Sonrası okula dönüş ve 20 santim uzun insanlarla basket oynamadığım bir dünyada her şeyin zorlanmadığında asgari enerji düzeyine ulaşmaya çalışmasına dayanan sistemde kiloların geri alınması...

Bilkom’un tüketici avantajı

Bu kadar uzun giriş, sözü, Bilkom Genel Müdürü Fikret Ballıkaya’nın tüketici analizinin başında olduğu şirket için önemli bir dinamik oluşturduğuna getirmeyi hedefl iyor. İki İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) mezunu olarak yüksek frekansta gerçekleştirdiğimiz sohbetin girişini bugün yapmak istiyorum.

Ballıkaya, “Tüketici alışkanlıkları dönem dönem çok değişiyor. Bu dönemde tüketicinin iyi ve yeni teknolojiye ciddi bir yatırım yaptığını görüyorum. Pandemi ile birlikte önemli yatırım yapıldı ve bunun arkası da geliyor. Tüketici, yarını beklemek yerine bugünün iyi teknolojisini kullanmayı tercih ettiği için harcama yapıyor” diyor.

Pandeminin güçlendirdiği “iyisini bugün alıp bugün kullanma dinamiği”, iyi tanınan markalar için hem bir fırsat hem de tüketicinin uygun fiyata satın alma arayışı nedeniyle bir sınama yaratıyor. Günün sonunda tüketicinin parasının yettiği ürüne yönelme zorunda kalacak olması, buradaki oyunu doğru kurmanın önemini artırıyor. Bu önem, tüketicinin markayı kendisini ifade eden bir öğeye çevirmesi yani bir anlamda markanın yüzü olması nedeniyle daha da artıyor. Ballıkaya, “Kendini ifade aracı eskiden ev ya da otomobildi ancak günümüzde bunlar yerini teknolojiye bıraktı çünkü teknoloji daha erişilebilir. Bu nedenle teknolojik ürünler giderek daha güçlü birer kendini ifade aracına dönüştürüyor” diye ekiyor.

Pandemi döneminde büyük miktarda dijital içerik tüketmeye başlanmasına bağlı olarak telefon ve tablet gibi mobil erişim araçlarına ilgi artarken saatler de yükselen dalgaya dahil oluyor. Bir yanda eğitim içeriği güçlü bir sürükleyici olurken diğer yanda sağlık verisini takip etmenin de benzer güçte bir dinamik oluşturduğu görülüyor. Eğitim, çalışma, sağlık kadar eğlence de bu dünyanın önemli bir unsuru olarak karşımıza çıkıyor. Bu yükseliş, sadece mobil cihazları değil, akıllı televizyonları ve oyun tarafında oyun bilgisayarları ve aksesuarlarının da yükselişini getiriyor.

Yıllarca durağan giden tablet ve bilgisayarın pandemi sürecinde yüzde 50 büyüdüğünü söyleyen Ballıkaya’nın anlattıklarından kıssadan hisse çıkarırsam tüketicinin tüketim biçimi, Bilkom’un kaslarını sağlıklı tutması için çok önemli bir etki yaratıyor. Yıllardan beri katma değerli distribütörlük üzerine sohbet ettiğimiz Ballıkaya, Bilkom’un iş ortakları ve ekosistem tarafında yaptıkları ile kat ettiği mesafeyi pandemi ile birlikte daha fazla katma değer talep eden bu tüketici kitlesi sayesinde çok daha ileri taşımış görünüyor. Bütün bu değişim, Bilkom’un mitokondrilerini güçlü tutuyor.

PÜF NOKTASI

Dağıtım işindeki uzmanlığını 2020’de TCL ile birlikte Türkiye’de üretim yapılan android televizyonlarla daha ileri taşıyan Bilkom, Türkiye’nin büyüme dönemlerinde gördüğümüz ticaretten sanayiye geçişin güncellenmiş bir örneğini ortaya koyuyor. Ballıkaya, “Türkiye’nin ilk android QLED televizyonunu biz sattık, hem de Türkiye’de üretip sattık” diyor. Biz 1 Eylül’de bu görüşmeyi yaparken Bilkom, Google TV’ye geçme hazırlıkları yapıyordu. Bu, sağlıklı bir ilerleme hattı ama daha büyük bir değişim yakalama fırsatını sunuyor. Ballıkaya, bu büyük değişimi televizyonun tarihi ile birlikte uzun uzadıya anlattı ama ben, önemli olan, teknolojik gelişmenin tüketicinin seçme hakkını artırması olduğunu anladım. Uygulama dünyası dijitalleşmeyi ve akıllı cihazları yeniden tanımlarken Ballıkaya’nın söyledikleri Togg’un katma değerli gelişim süreci için de fikir verir mi diye düşünüyorum. Son takip ettiğimde Elon Musk’ın Tesla’da 15 bin dolara (yaklaşık 275 bin lira) satmaya başladığı tam otomatik sürüş uygulaması ve Ballıkaya’nın anlattıkları, bu konuda düşünmeyi gerektiriyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar