Sanayide robotlar için hatlar ‘yerli ve milli kurulsun’ çağrısı

Özellikle otomotiv ana sanayilerin 2022 ve 2023’te devreye girecek yeni modelleri için yapacağı yatırımların, robotik entegrasyonda da hareketlilik yaratması bekleniyor. Kurulacak robotlu hatların Türk robot entegratörleri tarafından devreye alınması çağrısında bulunan ROBODER Başkanı Gürel Yılmaz, “Yatırımcıların Türk robot entegratörlerine güvenmesi gerekiyor” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Sanayide robotlar için hatlar ‘yerli ve milli kurulsun’ çağrısı

Esra ÖZARFAT
BURSA - Türkiye’de her yıl yaklaşık 3 bin ünite yeni robot kurulumu yapılırken, ülke genelinde kurulu robot sayısı 15 bini buluyor. Yüzde 40’lık pay ile otomotiv endüstrisi ilk sırada yer alıyor. Robotik ve Yüksek Teknolojili Üretim Sistem Entegratörleri Derneği (ROBODER) Yönetim Kurulu Başkanı Gürel Yılmaz, endüstride robot kullanımının henüz yeterli seviyede olmadığına işaret ederek 10 bin çalışan başına düşen robot sayısının imalat sanayinde 30, otomotivde 210, diğer sektörlerde ise 19 olduğunu vurguladı. 2021 itibariyle yatırım ikliminin başladığını, başta otomotiv endüstrisi olmak üzere yeni yatırımlar için adımlar atıldığını belirten Gürel Yılmaz, özellikle robotlu hat kurulumunda yatırım yapacak firmaların yerli entegratörlerin tercih etmesi gerektiğini, bu tavrın genç mühendislere moral ve motivasyon sağlayacağını söyledi.

Gelişmiş ülkeler, entegratörlere ‘özel statü’ ile önem veriyor

Ülke sanayilerinin gelişimi ile o ülkenin geliştirdiği üretim teknolojisi arasında önemli bir bağ olduğuna dikkat çeken Yılmaz, kullanılacak üretim sistemlerinin, insan kaynakları ve üretim kültürü ile yerli ve milli olması gerektiğine işaret etti. Dünyada gelişmişlik seviyesi yüksek ülkelerde robot teknolojileri ve bu alanda faaliyet gösteren entegratörlere “özel statü” ile önem verildiğini dile getiren Yılmaz, “Türkiye’de tesis edilecek tüm endüstriyel yatırımları ülkemizde yer alan “Robotik ve Yüksek Teknolojili Üretim Sistem Entegratörleri” üretebilirler. Gerekli teknik donanımımız, ulusal teknoloji ve milli sanayi şuurumuz, motivasyon ve arzumuz tamdır. Ülkemizin devlet idaresi, bakanlıkları ve bilim teşkilatları bize inanmalı. Sanayiciler, müteşebbisler ve yatırımcılar bizlere güvenmeli. Bilhassa işletmelerin üretim teknolojilerini seçerken, yerliden yana tavır almaları ve bunu milli bir dava haline getirmeleri, ithalatın daralmasını ve buna bağlı cari açığın azalmasını, yanı sıra yetenekli mühendisler ve ara elemanlar yetişmesini sağlayacaktır.”

“Devlet teşviki ile ithalat olmaz”

Devlet tarafından sağlanan yatırım teşviklerinde de yerli ve milli ürün ve hizmet kullanımının özellikle şart koşulması gerektiğini ifade eden Gürel Yılmaz, “Devletten teşvik alıp, bu para ile yabancı sistem entegratörlerine tesis kurdurmak milli şuur ile bağdaşmıyor. Bu ülkemizin yerli üreticilerinin önünü kesmek anlamına gelir. Devletin ilgili mercilerinin iyi niyetli ama neticeye güzel gidecek şekilde stratejilerden uzak olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin yol haritası ile dünyanın teknolojik trendleri arasında düşünce farklılıkları oluşuyor. Bu nedenle bazı yatırım teşviklerinin doğru yere gitmediğini düşünüyorum. Türkiye’nin robot ve robotlu sistem üretimi konusunda strateji planı olmalı. Yerlileşme hamlesi içinde ihtiyaç duyulan ve ithal edilen mal ve hizmet kalemlerinin birçoğunu üretebiliriz” değerlendirmesini yaptı.

“Yerlinin payını yüzde 35’in üzerine çıkarmalıyız”

Türkiye’de yerli entegratörlerin tüm endüstrilerdeki payının yüzde 25 civarında olduğunu bildiren ROBODER Başkanı Yılmaz, “Bu düşük bir rakam. Pazardan almamız gereken payı alamıyoruz. Örneğin Almanya neredeyse hiç dışarıdan robot entegrasyonu almıyor. Diğer gelişmiş ülkeler de bu işi kendi içinde çözüyor. Türkiye’de robotik entegrasyon sektörü son yıllarda çok gelişti. Hatta globalde rekabet edebilecek güçlü entegratörler ortaya çıktı. Ayrıca bu konuda yerliden yana tavrı prensip edinen ve cesur davranarak yerli entegratörlere güvenen bir sanayici grubu da oluştu. Zira yerli robotik sistem entegratörleri olarak daha büyük gelişim göstermek adına yatırım yapmaktan korkmuyoruz. Özsermaye sorunlarımıza rağmen Ar-Ge ve teçhizat yatırımlarına devam ediyoruz. Hizmet ettiğimiz üretim sektörlerini karanlık fabrikalara doğru ilerletirken kendi tesislerimizi de otomasyonla donatıyoruz. Altyapılarımızı ileri teknolojiye göre oluşturuyoruz. Kısa vadede endüstrideki yerli robotik entegratör tercih edilme oranını yüzde 35’in üzerine çıkarmamız gerekiyor” diye konuştu.

“Küçük firmalar, rekabet etmeye çalışırken batıyor”

Yerli robotik sistem entegratörlerinin sermaye sorunu yaşadığını, sadece siparişle büyüyebildiklerini ve bundan başka seçeneklerinin bulunmadığını kaydeden Yılmaz, bu yapının sürdürülebilir olmadığını, uygun finans kaynaklarına erişmekte güçlük çeken pek çok firmanın zor duruma düştüğünü söyledi. Büyümenin bu nedenle yavaş olduğunun altını çizen Gürel Yılmaz şunları söyledi, “Küçük firmalar, büyüklerle rekabet etmeye çalışırken batıyor. İflas etmemek için çaba sarf ederken ciddi ticari hatalar yapıyor. Yapılan bu hatalar diğer yerli robot entegratörlerinin küçülmesine yol açıyor. Büyüme hedefiyle başlanan yılın iflas veya küçülme haliyle sonuçlanması maalesef kısır döngü haline geliyor. Bu durum, biz sistem entegratörlerinin tek başına çözebileceği bir konu değil. Devletimizin nokta atışı yaparak, gelecek vaad eden firmaları desteklemesi ve küçük firmaları çatı holdingler altında birleşmeye teşvik etmesi lazım. Hatta finansal verileri zayıf firmaları birleşmeye zorlaması lazım.”

“Türkiye’yi, robotik tesislerde Avrupa’nın üretim üssü haline getirebiliriz”

Otomasyon sistemlerinin genelinde ithalata bağımlılığın çok fazla olduğunu da bildiren Yılmaz şöyle konuştu: “Bazı otomasyon ürünleri var ki bu ürünlerin üreticisi Türkiye’den çekilse 3 ay içinde ana endüstrinin yüzde 40’ı, 6 ay içinde genelin yüzde 80’i durur. Kurulan tesislerde kullanılan otomasyon bileşenlerinin girdi maliyet açısından yüzde 80’i ithal ürünler. Bu hepimiz için büyük ayıptır. Bunun önüne geçebilmek için Türkiye’deki yatırımcıların Türk mühendisliğine güvenmesi ve Türk firmalarının büyük fedakarlıkla geliştirdiği ve ürettiği optoelektronik, elektromekanik, pnömatik ve elektronik ürünleri kullanmaya cesaret etmesi gerekiyor. Bizler de daha fazla çeşit sürücüler, servo motorlar, robotlar, mekanik sistemler icat etmeliyiz ki ithal girdi oranını yüzde 45-50’lere indirebilelim. Bu sektörü büyütüp ülkemizi Avrupa’nın robotik tesisler üretim üssü haline getirebilelim. Zira sektörümüz çok değerli. Eğer bunları yapabilirsek 20-30 Euro arasında değişen ihracat kilogram değerimizi de artırmayı başarabiliriz.”

“Salgın boyunca Türk sanayicisinin yanındaydık”

OEM’lerin birinci seviye tedarikçilerinin önemli bir kısmının Türk entegratörlerinin rahatlıkla yapabileceği projeleri ya global ortaklarının isteği ya da nihai müşterilerinin yönlendirmeleriyle daha yüksek fiyata yabancı robot entegratörlerine yaptırmayı tercih ettiğine vurgu yapan Yılmaz, “Ayrıca ülkede ciddi bir ithalat lobisi var. Büyük projelerde yabancı firmalar sahip oldukları robot markalarının Türkiye’deki pazar pozisyonlarını sağlamlaştırmak için ciddi fiyat kırıyor. Açıkçası kaybettikleri bir para yok. Zira sonrasında yedek parça servis ve bakım hizmetlerinden büyük paralar kazanıyorlar. Ancak salgın sürecinde “üretim tesislerine bakım onarım yaptırmak” isteyen fabrikalar, yabancı robot entegratörlerinden istifade edemedi. Oysa biz yerli robot entegratörleri, bu tesisleri kurmamış olsak bile “ülkemizin bir değeridir” şuuru ile hepsine sahip çıktık, bakımlarını, onarımlarını yaptık üretimin devamına katkı sağladık. Bilhassa OEM tedarikçilerinin bu gibi şeyleri göz ardı etmemesi ve bu konuda her iki tarafın da milliyetçi düşünceyle hareket etmesi lazım. Bugün 100 – 150 robotlu hat sistemlerini kurma kabiliyetine sahip yerli firmalarımız var” açıklamasını yaptı. Yılmaz otomasyon ve dijitalleşmenin etkisiyle Türkiye’de 2030 yılında yaklaşık 33,3 milyonluk bir işgücü ihtiyacı olacağına işaret etti.

Robot kurulumunda ilk beş ülkenin payı yüzde 74

Uluslararası Robotik Federasyonu (IFR) verilerine göre, dünya genelinde 2,4 milyondan fazla endüstriyel robot fabrikalarda işbaşında bulunuyor. İlk sırada yüzde 30 pay ile otomotiv endüstrisi yer alıyor. Dünya genelindeki robot kurulumlarının değeri 16,5 milyar doları aşıyor. Robot kurulumunda ilk 5 ülke olarak Çin, Japonya, ABD, Güney Kore ve Almanya yüzde 74’lük payla öne çıkıyor. Hindistan’da son 5 yıl içinde endüstriyel robot sayısı ikiye katlanırken, Asya pazarı, tüm küresel tedarikin üçte ikisini karşılıyor. Cobot pazar payı, 2019’da kurulan toplam 373 bin ünitelik endüstriyel robotun yüzde 4,8’ine ulaşırken, yüzde 11’lik bir büyüme kaydetti. 2022 yılında cobot adedinin 234 bin olması öngörülüyor. 2018-2022 yıllık büyümenin ortalama yüzde 66,5 olacağı, 2025 yılında kullanım oranının yüzde 35 ila 40 arasında olması bekleniyor.

Sektör Haberleri