İsrail-İran Savaşı'nı durdurabilecek tek aktör Türkiye ve Araplar olabilir

İsrail'in 13 Haziran'da İran’da stratejik noktaları ve önemli isimleri hedef alarak başlattığı savaşın yedinci günü. Operasyonlar İran’ın nükleer altyapısı, rejim liderliği ve enerji tesislerini hedef alırken, Tahran balistik füzelerle karşılık verdi ve Washington ile yürütülen nükleer müzakereleri askıya aldı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
İsrail-İran Savaşı'nı durdurabilecek tek aktör Türkiye ve Araplar olabilir

Foreign Affairs’in analizine göre, İsrail’in İran’a yönelik geniş çaplı saldırılarıyla birlikte Ortadoğu, hızla bölgesel bir savaşa sürükleniyor. 12 Haziran’da başlatılan operasyonlar İran’ın nükleer altyapısı, rejim liderliği ve enerji tesislerini hedef alırken, Tahran balistik füzelerle karşılık verdi ve Washington ile yürütülen nükleer müzakereleri askıya aldı.

Bu süreçte, Körfez ülkeleri ve Türkiye savaşın daha da yayılmasından endişe ediyor. Çatışmaların kendi topraklarına sıçrayacağına dair kaygılar artarken, artık “eğer” değil “ne zaman” sorusu soruluyor.

Diplomasi için son pencere

ABD’nin diplomatik çabalarının zayıfladığı bir dönemde, arabuluculuk rolü artık bölge ülkelerine düşüyor. Hem İsrail hem İran ile diplomatik ilişkilerini sürdüren Türkiye ve Körfez ülkeleri, acilen bir de-escalation (gerilimi azaltma) süreci başlatmalı.

Bu çabalar, Arap Birliği veya daha küçük bir Körfez temas grubu üzerinden yürütülebilir. İsrail ve İran arasında dolaylı müzakereler için gizli kanallar açılmalı. Aynı anda enerji altyapısını korumaya yönelik diplomatik girişimler yürütülerek çevresel ve insani riskler azaltılabilir.

Bölgesel savaşın ağır sonuçları olabilir

Olası İran saldırıları, Körfez ülkelerindeki enerji altyapısını ve ABD üslerini hedef alabilir. Bu durum, sadece petrol ihracatını değil, bölge ekonomilerinin tümünü tehdit eder. Suudi Arabistan’ın Vision 2030 programı gibi projeler sekteye uğrayabilir.

Yemen’deki Husiler, Kızıldeniz’deki deniz ticaretine saldırılara yeniden başlayabilir. Gıda ve suya erişim zorlaşabilir, siber saldırılar halk sağlığını tehdit edebilir.

Hem İsrail hem İran kazanacak yol arıyor

İsrail, bazı Körfez ülkeleriyle kurduğu ilişkileri tehlikeye atmak istemiyor. Suudi Arabistan ile normalleşme süreci ise savaş nedeniyle riske girmiş durumda.

İran ise, iç kamuoyu baskısı ve artan yıkım karşısında geri adım atmaya açık. Körfez ülkeleriyle daha önce yürütülen diplomatik süreçlerde elde edilen başarılar, bu kez de umut vadediyor.

Trump’ın tutumu fırsat olabilir

Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşünden sonra Körfez’e yaptığı ziyaret, bölge liderlerine umut vermişti. ABD’nin çekimser kaldığı bu süreçte, Körfez ülkeleri ve Türkiye kendi diplomatik gücünü ortaya koymalı.

Koordineli bir bölgesel girişim, daha büyük bir felaketin önüne geçebilir.

Dünya, bu krizi durduracak ciddiyette bir diplomatik çabaya muhtaç. Ve bu çabanın adresi artık Washington değil, Riyad, Ankara ve Doha olabilir.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız
Dünya