Büyüyen pazarlar Afrika, Orta Doğu, Orta Asya, sektöre fırsat sunuyor
EKONOMİ Gazetesi'ni ziyaret eden Türkiye İş Makinaları Distribütörleri ve İmalatçıları Birliği (İMDER) Yönetim Kurulu, sektörlerinin mevcut durumunu, sorunlarını ve beklentilerini anlattı. Türkiye, iş ve inşaat makineleri sektörünün ‘orta segmentte’ güçlü bir konumda, Avrupa’ya göre fiyat avantajı, Çin’e göre ise kalite ve güven avantajı olduğunu belirten sektör temsilcileri, büyüyen Afrika, Orta Doğu ve Orta Asya pazarlarında Türkiye’nin elinin güçlü olduğunu söyledi.
MÜBERRA TAŞÇI GÜREŞ
Türkiye iş ve inşaat makineleri için inşaat, madencilik, altyapı ve lojistik alanları başta olmak üzere tüm endüstrilerin en önemli destekleyici sektörü olduğu tarifini rahatlıkla yapabiliriz. Köklü bir geçmişi var. 1950’lerden bu yana değişen ve dönüşen Türkiye’ye, altyapı inşaatlarından, üst yapıya, kurulan tüm fabrikalara, yollara, barajlara, yüksek katlı binalara hizmet üretiyor. Az sayıda sektörde gördüğümüz şekliyle, iş ve inşaat makineleri, çok sayıda holdingin de faaliyet yürüttüğü alan olarak öne çıkıyor.

İş ve inşaat makineleri hem iç pazar talebini karşılama performansı, hem de ihracat kapasitesiyle sürekli büyüyen, stratejik bir sektör olarak faaliyet yürütüyor. Bu alanda dünya pazarlarına hâkim Türkiye’nin rakibi olan ülkeler de var kuşkusuz. Sektörün uzmanları, Türkiye’yi konumlandırırken, Avrupa’ya göre fiyat avantajı, Çin’e göre ise kalite ve güven avantajı olduğunu dile getiriyor.
Bunun bir sonucu olarak da Türkiye’nin elinin, özellikle büyüyen bölgelerden Afrika, Orta Doğu, Orta Asya pazarlarında çok güçlü olduğuna vurgu yapılıyor.
Sektör, köklü geçmişe sahip Türkiye’de iş makineleri sektörü 1950’lerden itibaren gelişmeye başladı. Özellikle 1980 sonrası altyapı yatırımlarının artmasıyla hız kazandı. Günümüzde Türkiye’de 400’den fazla üretici ve yan sanayi firması bu alanda faaliyet gösteriyor. Sektör hem yerli üretim, hem de ithal ürünlerin satışı ile ayakta duruyor. Sektörün önemli bir gücü de, sektörde uzun süredir faaliyet yürüten şirketlerin bu alana gönül veren holdinglerin çatısı altında olmalarından geliyor.
Sektörün ürün gruplarını; ekskavatörler, yükleyiciler, dozerler, greyderler, silindirler gibi büyük inşaat makineleri, beton pompaları, vinçler, forkliftler, yedek parça, ataşman ve hidrolik sistemler gibi ürünler oluşturuyor. Son dönemde elektrikli ve hibrit iş makinelerine yönelik yüksek hızda ilerleyen Ar-Ge çalışmaları yapılıyor. Bu alandaki yoğun faaliyetlerin, iş ve inşaat makine sektörünü, hacim ve hizmet kalitesi açısından, yanı sıra verimlilik konusunda dünya çapında daha ileri taşıyacağı vurgulanıyor.
Sektör; ihracat, üretim ve istihdam yönünden güçlü bir potansiyele sahip. Bu gelişimde, en kritik destekçi kurumlardan biri olan İMDER, sektör temsilciliği, devlet ile sektör arasında bir köprü olma, düzenleyici diyalog ve uluslararası entegrasyon alanlarında aktif bir rol üstleniyor.
EKONOMİ gazetesi, iş ve inşaat makineleri sektörünün çatı kuruluşu Türkiye İş Makinaları Distribütörleri ve İmalatçıları Birliği’nin (İMDER) Yönetim Kurulu Üyeleri’ni misafir etti. EKONOMİ Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar ve Haber Koordinatörü Mustafa Kemal Çolak’ın ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıya İMDER Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Akgün, İMDER Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serkan Karataş, İMDER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Tolga Polat, İMDER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Özer Şahin, İMDER Yönetim Kurulu Üyeleri Boğaç Ertekin ve Hayati Kösoğlu ile İMDER Genel Sekreteri Oğuz Yusuf Yiğit katıldı.
İMDER Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Akgün ve İMDER Yönetim Kurulu Üyeleri, iş ve inşaat makineleri sektörünün Türkiye için yalnızca inşaat faaliyetlerini destekleyen bir alan olmadığına aynı zamanda yüksek katma değerli üretim, ihracat, istihdam ve teknoloji gelişimi açısından da stratejik bir sanayiye dayalı olduğuna dikkat çekti. İMDER Yönetimi, sektörün mevcut durumunu, potansiyelini, yarattığı ekonomik değeri, gündemdeki konu başlıklarını, fırsat alanlarını ve olası tehdit alanlarını kamuoyu ile paylaştı.
Deprem felaketi sonrası büyük sorumluluk alındı
İMDER Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Akgün, sektör olarak ihracatta güçlü bir ivme yakaladıklarını söyledi. Akgün, "2024 yılı boyunca ve 2025’in bu dönemine kadar yurt içi satış adetlerinde de rekor seviyelere ulaşıldığını vurguladı." Geçmişte, sektörün en hareketli dönemlerinde İMDER üyeleri yıllık olarak 10 ila 12 bin adet arasında satış rakamlarına ulaşmıştı. Özellikle şubat depremi sonrasında sektörümüz çok fazla sorumluluk aldı. Bölgenin ayağa kalkması noktasında spesifik makinelere talep arttı. 20-30-35 ton ekskavatör sınıfından çok büyük bir talep oluştu. Çin, iç pazarında çok büyük daralma yaşanması da taleplerin artmasının nedenlerinden biri oldu.
Nitelikli eleman sorununa çözüm bulunmalı
Merdiven altı ürünlerin pazarda ciddi sorun oluşturduğunu aktaran Nadir Akgün, aynı zamanda nitelikli eleman sıkıntısının firmalara olduğu kadar ülke istihdamına da zarar oluşturduğunu dile getirdi. Akgün, “Bu sektörün ana ürünü ekskavatördür. Verilere baktığımızda ekskavatörde bir daralma var. Beko Loder’de yok. Özellikle yerli üreticilerimiz ve distribütörlerde dahil olmak üzere çok büyük rekabet yaşanıyor. Maliyetler artmakta ve giderleri karşılama oranı ise düşük. O da çok ciddi bir problem olarak önümüzde duruyor. Dünya iş makineleri pazarı 1 milyon adet civarında geziyor. Çin’de sadece ekskavatör üretim kapasitesi 600 bin, yükleyici üretim kapasitesi 200 binlerde. Bir de merdiven altı ürünlerin Türkiye’ye gelişiyle ilgili büyük problemler var. Türkiye’de iş makinelerinin ithalatı belli regülasyonlarla sınırlandırılmış durumda. Piyasaya, regülasyona uymayan makinelerin girmesini engellemek için bakanlık yetkileri ile çok fazla temas kurduk ve sorunları dile getirdik. Önceden sadece piyasada denetim vardı. Yani makine içeri giriyor, satılıyor, sonra uygunsuzluğu fark edilirse müdahale ediliyordu. İMDER olarak gümrükten itibaren denetim mekanizmasının getirilmesini T.C. Ticaret Bakanlığı desteği ile gerçekleştirdik. Böylelikle uygunsuz makine Türkiye’ye hiç girmeden engelleniyor. Problemlerden bir diğeri ise nitelikli eleman sorunu. Özellikle şantiyelerde çalışan pahalı ekipmanları emanet ediyoruz fakat sektörün zor çalışma şartlarından dolayı nitelikli eleman sektörde çalışmak veya uzun süreli kalmak istemiyor. Nitelikli eleman sorunu yüzünden makinelerde çok fazla yanlış kullanım oluyor. Bu ürünlerin hem firmaya hem de ülkeye çok büyük maliyetleri var” diye konuştu.
“Dışa bağımlılıktan kurtulursak onlarca yılı kurtaracağız”
Nadir Akgün, sektörün dizelden elektriğe doğru teknolojik bir dönüşüm yaşadığını ve Türkiye’nin de bu dönüşüme ayak uydurması gerektiğini belirtti. Akgün, “Devir değişiyor. Eskiden iş makinelerinin neredeyse tamamı dizel motorluydu. Fakat son yıllarda, karbon emisyon kısıtlamaları, yeşil dönüşüm hedefleri, yakıt maliyetlerinin artması ve şehir içi şantiyelerde sessizlik ve sıfır egzoz ihtiyacı gibi nedenlerle üreticilerimiz elektrikli iş makinelerine yatırım yapmaya başladı. Sektör ve oyuncular bu alana yatırım yapıyor ancak devletin bu politikaları bütün gücüyle desteklemesi lazım. Şantiyelerin hattan elektrik almadan, kendi imkanlarıyla tüm şantiyeyi çevirebilecek yenilenebilir enerji çözümleri tüm dünyada sergilenmeye başladı. Elektrikli ürünlerle ilgili denetim sistemleri, batarya sistemleri ve elektrik motorlarıyla ilgili yeterince yatırım yaparak, dışa bağımlılıktan kurtulursak onlarca yılı kurtaracağız” dedi.

Çukurova Ziraat Genel Müdürü İMDER Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serkan Karataş
İthalatın ihracatı karşılama oranında bir düşüş var
Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle Türkiye'deki üreticilere ilk yıllarda yoğun bir talep olduğunu ancak sonrasında bölgenin Çin pazarına yöneldiğini vurgulayan Karataş:
“Türkiye iç pazarının da büyüme potansiyeli vardı ancak Çin firmalarının gelişiyle büyüme daha da hızlandı. Türkiye pazarında ithalatın ihracatı karşılama oranında bir düşüş var. 2024 yılında ithalat 2.2 milyon USD seviyelerindeydi. Geçen yılın ilk 6 ayıyla kıyasladığımızda, ithalatta %5’lik bir düşüş görülüyor. Nitelik olarak baktığımızda ihracatın büyük kısmını beton ekipmanlarının ve beton santrallerinin sağladığını söyleyebiliriz; buna karşın kazı makinelerinde ihracatın ithalatı karşılama oranı daha düşük.”
Savaşın ilk dönemlerinde Rusya’nın ürün tedarikinde sorun yaşaması Türkiye’deki üreticiler için Rusya pazarında önemli bir açılım sağlamıştı. Birçok Türk markası orada pazar liderliğine kadar yükseldi. Ancak ABD’nin uyguladığı ambargolar ve para transferi sorunlarıyla birlikte tablo değişti. Türk ürünlerinde yaşanan tedarik sıkıntısı Çin firmalarına alan açtı ve pazarın lideri konumuna geldiler.
Yurt içindeki artan işletme ve üretim maliyetleri de rekabet gücünü olumsuz etkiliyor. Bugün makine sektöründe ihracat tarafında ciddi zorluklar var. Karataş:
“İş makineleri üreticileri genelde üretimlerini yüzde 50 ihracat-yüzde 50 iç pazar veya dönemsel olarak yüzde 60 ihracat-yüzde 40 iç pazar şeklinde planlıyor; ancak mevcut koşullar bu dengeleri de zorlaştırıyor.”
Ascendum Makina CEO’su İMDER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Tolga Polat
Ara eleman altın değerinde
Sri Lanka, Endonezya ve Hindistan’da kullanılan makineleri çok güzel koruduklarına değinen Polat, Avrupa ile Türkiye’deki makineleri karşılaştırdıklarında ise Türkiye'deki makinaların uzun yıllar kullanılmış makinalardan oluştuğunu belirtti. Elektrikli iş makineleri konusunda Batı ile Çin arasında bilek güreşi olabileceğini vurguladı:
“Bugüne baktığınızda pazarın şu anda ortalama yüzde 40’ı Çin firmalardan. Çinlilerin yüzde 40 pazara girmesi pazardaki rekabet şartlarını komple değiştirdi. Henüz üretici yok ama çalışmalar olduğunu duyuyoruz. Bence Çin firmalarının varlığı yüzde 40'lardan yüzde 50 seviyelerine yükselecek. Çünkü Birleşik Arap Emirliklerini ve Suudi Arabistan Çinliler için çok büyük pazarlar. Nitelikli eleman konusunda sıkıntılarımız var. Artık bu sektörde mühendis bile çalışmak istemiyor. Aslında bizim için ara eleman altın değerinde. Örneğin bir hidrolik komponent tamir ediyorsunuz ve yanlış bir şey yaptığınızda onbinlerce tonluk makinalar çöpe gidiyor. Sri Lanka’dan, Endonezya ve Hindistan’da makineleri çok güzel koruyorlar. Bu nedenle büyük projelere o ülkelerden operatörler geliyor. Buradaki operatörlerin maliyetleri de artmaya başladı. Türkiye'de 8 bin saat kullanılan makinayla Avrupa'da aynı süre kullanılan makina arasında ciddi farklar var; maalesef ülkemizde makinalar çok dikkatli kullanılmamaktadır. Çin, elektrik konusunda lider ülke konumunda. Her ne kadar Avrupa ve diğer ülkeler elektriğe yatırım yapsalar da bence elektrik bir ara çözüm. Belli tonajlardan sonra Avrupa'nın elektrik konusunda şu andan itibaren Çin ile başa çıkması oldukça zor; o yüzden başka bir teknoloji geliştirmek zorundalar. Hidrojenin daha iyi bir seçenek olduğunu düşünüyorum. Zaten bugün bile belli bir tonaja kadar elektrik çözüm oluyor. Şu anda hala fosil yakıtlar dominant ama hidrojen buna kaynak olabilir. Ben artık Avrupa ve Amerika'nın elektrikli ürünler konusunda çok başarılı olabileceğini düşünmüyorum.”
İMDER Genel Sekreteri Oğuz Yusuf Yiğit
Altyapı imkanına sahip büyük fuar alanlarına ihtiyaç var
Türk müteahhitlerinin yurt dışından iş aldıkları zaman Türk makinesi götüremediğine değinen Yiğit:
“Türk ürünlerinin yurt dışı müteahhitlik firmalarının hizmetlerine verilmesinin önünü açacak uygulamalar devreye sokulmalıdır. Son 2-3 yıl öncesine kadar cari fazla veren bir sektörüz. Pandeminin bitişi ve deprem felaketi bizim sektörel olarak cari fazla vermemizin biraz önüne geçti. Aslına bakarsanız kafa kafaya gidiyoruz. Her zaman makine sektöründe ihracatı en kuvvetli ilk sektörler arasındayız. Türkiye, gezer köprü vinç üretimi tarafında çok kuvvetli. Yerli üreticilerden bahsediyorum. Türkiye, beko loder ürünlerinde ülkemizde oldukça fazla üretime sahip. Özellikle beton santrallerinde çok kuvvetli, beton pompalarında yeni yeni kuvvetleniyoruz. Kırma eleme tesislerinde, maden ekipmanlarında kuvvetlenmeye başlıyoruz. Bunların hepsi peşi sıra gelecektir. Bunu Çin gibi veya diğer yüksek devlet desteği olan ülkelerdeki gibi çok fazla desteği olmadan sanayicimiz yapıyor. Devletimiz her zaman yanımızda, bizi hep seviyor ama bir takım konularda da sanayicimiz daha güçlü destekler almak zorunda. Sektör 130’a yakın ülkeye ihracat yapıyor. Dünya'da 10’uncu, Avrupa’da 4’üncü sıradayız. Bizde hem tüketim hem de üretim var. Dönemsel olarak İtalya ile yarışıyoruz. İspanya’dan çok daha iyiyiz. Önümüzde Fransa, Almanya ve İngiltere var. Üretim gerçekleştiren Çin firmalarıyla rekabet edebilmemiz için, sübvansiyon seviyesinde olmasa da maliyetlerimize katkı sağlayacak güçlü desteklere ihtiyaç duyuyoruz. Sektörümüz açısından bir diğer önemli ihtiyaç ise; Ankara’da fuar düzenleyebileceğimiz uygun bir fuar alanı. Bugün sektör paydaşlarımızdan gelen taleplere baktığımızda, fuar için en çok tercih edilen lokasyonun Ankara olduğunu net bir şekilde görüyoruz. Aslına bakarsanız çok büyük bir fırsat var. Orta Doğu, Türk Cumhuriyetler ve Kuzey Afrika’da Avrupa’ya gitmek için vize alamayan insanlar Türkiye’ye rahat gelebiliyor. Bizim burada uluslararası fuarlarımız olsa şirketler Bauma’ya gidemediklerinde bizim fuarımıza gelip bizim makinelerimizden alırlar. Çin, Amerika ve Avrupa arasında bir fuar ihtiyacı var ve bunu Türkiye doldurabilir.”
Borusan CAT Küresel Büyüme Lideri ve İMDER Y.K. Başkan Yardımcısı Özer Şahin
Dijitalleşmenin sürdürülebilirliğini önemsiyoruz
İş makineleri sektöründe dijitalleşmeye yönelik artan ilginin hem verimlilik hem de sürdürülebilirlik açısından kritik rol oynadığını ifade eden Şahin:
“Bugün sadece güçlü ve dayanıklı makine üretmek yetmiyor; aynı zamanda dijital teknolojilerle donatılmış, verileri toplayıp analiz edebilen, gerektiğinde uzaktan erişim ve kontrol imkânı sunan çözümler gerekiyor. Makine üreticileri artık sensörler, telematik sistemler ve yapay zekâ tabanlı yazılımlarla donatılmış çözümler geliştiriyor. Bu teknolojiler operatörsüz çalışma senaryolarına kadar uzanan geniş bir vizyon ortaya koyuyor. Bugün bir ekskavatörün çalışma süresi, yakıt tüketimi, bakım ihtiyaçları ve hata kodları anlık olarak takip edilebiliyor. Bu sayede şantiyelerde iş planlaması daha güvenilir, operasyonlar ise daha az kesintiyle ve daha düşük maliyetle yönetilebiliyor. Dijitalleşmeye yapılan yatırımlar sadece bugünkü verimlilik için değil, aynı zamanda gelecekteki rekabet gücü için de belirleyici olacak. Müşteriler makinelerden sadece işlevsellik değil, performans verilerini dijital olarak takip edebilme imkânı da bekliyor. Emisyon standartlarının sıkılaşması üreticileri daha çevreci ve akıllı çözümler geliştirmeye yönlendiriyor. Uzaktan kumanda edilen makinelerden otonom çalışma modellerine kadar genişleyen bu ekosistem, iş makineleri sektöründe yeni bir dönemin kapılarını açıyor. Evden veya farklı bir merkezden şantiyedeki makineleri kontrol etmek kısa süre içerisinde gerçek bir ihtiyaç haline gelecek. Bu yüzden dijitalleşmeye kalıcı ve stratejik bir açıdan yaklaşmak gerekiyor.”
SİF İş Makinaları Genel Müdürü İMDER Yönetim Kurulu Üyesi Hayati Kösoğlu
Döngüsel ekonomiye katkı sağlıyoruz
Leasing konusunda şu anda sorun yaşamadıklarını belirten Kösoğlu:
“Hidrojende çok yüksek depolama kapasitemiz var. Hidrojenin kendine ilişkin problemleri var; çok yüksek basıncı var ve saklaması zor. Artık bunlar Türkiye’nin değil insanlığın sorunları. Kredi imkânlarının daralıp daralmayacağı konusu önemli. Satışlarımızın yüzde 80-90’ı leasing ile. Şu anda leasing ile alım yapılabiliyor ve zorluk çekmiyoruz; ancak sene sonunda zorlaşmaya başlarsa beklediğimiz ivme düşer ve pazar ciddi şekilde daralır. Leasing ve finans konusu hayati bir durum. Türkiye riski arttıkça leasingler yurt dışı kaynaklı oldukları için fonlamaları çekip korkuyorlar. Riskli gördüklerinde leasingler durur ya da seçici davranılır. Bu risk her zaman vardır. Biz sektör olarak bundan hep korkarız. Üreticilerimizin şu anda karşı karşıya olduğu en büyük tehlike ölçek ekonomisidir. Çin’in muazzam bir potansiyeli var. Buradaki en önemli konu Çin’e nasıl engel olabileceğimiz. Biz firmalar olarak her parçayı sıfır ile değiştirmeyip tamir ediyoruz. Bu da döngüsel ekonomiye katkı sağlıyor.”
TürkTraktör İş Makineleri Lideri İMDER Yönetim Kurulu Üyesi Boğaç Ertekin
Çinli markalar Türkiye pazarında ağırlığını artırıyor
Boğaç Ertekin:
“2020’lerden sonra Çin ekskavatörde Türkiye’de ağırlığını artırarak büyük bir paya sahip oluyor. 2020’lerin başına kadar Çinli firmalar Türkiye pazarına etkin bir şekilde giremediler. Hem üretim hem de emtia açısından zincirlerin en çok etkilendiği dönem, Çin’in kendi iç pazarında daralma yaşadığı döneme denk geliyor. Bu daralma, tedarik zincirindeki açıkla birlikte pazara girmek için elverişli bir ortam oluşturdu. 2023 depremi sonrası iş makinelerine olan ihtiyaç daha da arttı. Türkiye’deki birçok kurumsal firma stoklu çalışıyor olsa da yüksek talebi karşılamak kolay değildi. Bu noktada Çinli firmalar etkin oldular. Dünya pazarında sanayicinin rekabetçi olması gerekiyor. Traktöre baktığımızda şirket olarak ihracat öngörümüz tam yarı yarıya değil ama belli oranda var. İhracatımızın büyük kısmı Kuzey Amerika ve Avrupa başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesine ulaşıyor. Sanayicimiz ürün ihraç etmek istediğinde dünya genelindeki fabrikalarla rekabet ediyor. Çin’i dikkate aldığımız kadar, Hindistanlı üreticilerin de fabrikalarımıza alternatif olabileceğini değerlendiriyoruz. Toplam traktör ihracatının yüzde 71’ini Türk Traktör olarak biz yapıyoruz. İş makineleri uzun ömürlü üretilen ürünler. Sadece iş makinesi değil, komponentlerin kendisini de alıp revizyon yaparak ekonomiye kazandırıldığı birçok başlık var.”