Dünya Bankası Türkiye Direktörü Kouame'den, enflasyona karşı sıkılaştırma mesajı

Dünya Bankası Türkiye Direktörü Kouame, “Enflasyonla başarılı bir şekilde mücadele edilebilmesi için enflasyon kontrol altına alınana kadar daha sıkı para politikasının sürdürülmesi gerekir” dedi. DÜNYA’ya konuşan Kouame, enflasyonun TL'nin zayıflaması, artan uluslararası emtia fiyatları ve talep yönlü baskılarla yükselmeye devam ettiğini, buna rağmen TCMB'nin politika faizini indirdiğini belirtti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Dünya Bankası Türkiye Direktörü Kouame'den, enflasyona karşı sıkılaştırma mesajı

Elif KARACA

Dünya Bankası Türkiye Direktörü Auguste Tano Kouamé, hükümetin COVID-19'a ekonomi politikalarıyla yanıtının hızlı olduğunu, ancak gevşek para politikasına ve hızlı kredi genişlemesine odaklanıldığını söyledi. DÜNYA’nın sorularını yanıtlayan Kouame, baz etkisi ve canlanan dış talebin bu yılın ilk yarısında ekonomiyi ve istihdamı kriz öncesi seviyelere döndüren çift haneli büyümeyi desteklediğini belirtti.

Enflasyonun TL'nin zayıflaması, artan uluslararası emtia fiyatları ve talep yönlü baskılarla yükselmeye devam ettiğini, buna rağmen, Merkez Bankası’nın politika faizini indirdiğini ifade eden Kouame, “Bu da reel faiz oranlarının negatif olmasına ve yatırımcılar arasında politika belirsizliğinin artmasına neden oldu” dedi.

Enflasyonla başarılı bir şekilde mücadele edilebilmesi için enflasyon kontrol altına alınana kadar daha sıkı para politikasının sürdürülmesi gerektiğinin altını çizen Kouame tedarik sıkıntılarını ortadan kaldırmayı amaçlayan politikaların da yardımcı olacağını belirtti. 

-Aşılama pandeminin seyrini değiştirse de ekonomik aktivitenin önünde pek çok sorun var. Küresel ekonomide mevcut durum için nasıl bir portre çizersiniz? 

Küresel Ekonomik Beklentiler raporunda da belirtildiği gibi, küresel ekonomik aktivitede bu yıl nispeten güçlü bir toparlanma gerçekleşti, ancak bununla birlikte aşağı yönlü riskler görünüme hakim olmaya devam ediyor. Son derece dengesiz aşılama eğilimleri göz önüne alındığında, bu yıl birçok ekonomide faaliyeti kesintiye uğratan Delta varyantı gibi yeni varyantlara ilişkin riskler, özellikle aşılama oranlarının düşük olduğu ülkelerde iyileşme üzerinde baskı oluşturabilir. Tedarik zinciri kesintileri ve nakliye sorunları öngörülenden daha büyük veya daha uzun sürebilir, bu da küresel ticareti olumsuz etkileyerek fiyat baskılarını artırabilir. Ayrıca, küresel finansman koşullarındaki ani bir sıkılaşma, özellikle kısa vadeli dış ve döviz cinsinden borçları daha yüksek olan ülkeler için toparlanmaya zarar verebilir.     

- Türkiye ekonomisine ilişkin genel görünümü nasıl değerlendiriyorsunuz?   

Türkiye ekonomisi, G20 ve OECD'de 2020'de pozitif büyüme yaşayan birkaç ekonomiden biriydi. Artan makroekonomik istikrarsızlık pahasına da olsa G20'deki diğer ekonomilerin çoğundan daha hızlı büyüdü. Hükümetin COVID-19'a ekonomi politikası yanıtı hızlıydı ancak gevşek para politikasına ve hızlı kredi genişlemesine odaklanıldı.

Olumlu bir baz etkisi, aşılamayla birlikte kısıtlamaların kalkması ve yeniden canlanan dış talep, bu yılın ilk yarısında ekonomiyi ve istihdamı kriz öncesi seviyelere döndüren çift haneli büyümeyi destekledi. Ancak enflasyon yüzde 19'un üzerine çıktı, TL 2021'de yüzde 18 civarında değer kaybetti. Dış finansman ihtiyaçları yüksek kalmaya devam etti ve büyük ölçüde kısa vadeli portföy akışlarıyla karşılandı. Enflasyon TL'nin zayıflaması, artan uluslararası emtia fiyatları ve talep yönlü baskılarla yükselmeye devam etti. Eylül’de tüketici fiyatları enflasyonu yüzde 19,6, gıda fiyatları yüzde 28,8, üretici fiyatları enflasyonu yüzde 44 arttı. Buna rağmen, Merkez Bankası politika faizini indirdi, bu da reel faiz oranlarının negatif olmasına ve yatırımcılar arasında politika belirsizliğinin artmasına neden oldu. Enflasyonla başarılı bir şekilde mücadele edebilmek için, enflasyon kontrol altına alınana kadar daha sıkı para politikası sürdürülmelidir. Tedarik kısıtlamalarını ortadan kaldırmayı amaçlayan politikalar da yardımcı olacaktır.

- Yüksek enflasyon eğilimlerinin Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler üzerinde ne gibi etkileri olacak?

Gelişmiş ekonomilerde, son enflasyon eğilimlerinin genellikle geçici olduğu düşünülüyor ve piyasa temelli uzun vadeli enflasyon beklentileri, yatırımcıların küresel talep gelişmeleri, tedarik zinciri sorunlarının hafiflemesi ve emtia fiyatlarının önümüzdeki aylarda istikrar kazanmasıyla birlikte baskıların azalmasını beklediklerini gösteriyor. Avrupa ve Orta Asya'daki gelişmekte olan ekonomilerde (EMDE) artan gıda ve enerji fiyatlarının yanı sıra para biriminde değer kaybı ve güçlü ekonomik toparlanma pek çok ülkede enflasyonu hedefin üzerine çıkardı.   

- Yabancı yatırımcıların Türkiye'ye ilgisi nasıl artar? 

Yabancı yatırımı çekmek ve verimliliği canlandırmak için politika güvenilirliği ve makro istikrarın yeniden inşasına, işgücü, ürün ve finansal piyasalara odaklanan reformlar ve kurumsal yeniliklere ihtiyaç var. Ticaret engellerinin azaltılması ve yurtdışındaki Türk firmalarına yeni kapılar açmak için AB-Türkiye Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, gençlerin özellikle kadınların işsizlik sorununun ele alınması, takipteki alacakların çözümü, iflas ve borç yeniden yapılandırma çerçevelerinin güçlendirilmesi; yatırımcı korumalarının güçlendirilmesi yapılabilecekler arasında sayılabilir.  

Tapering aşağı yönlü risk oluşturuyor

-Fed’in tahvil alımlarını azaltmasına küresel ekonomi ne zaman hazır olur? O dönemde Türkiye için hangi riskler söz konusu olacak?    
   
Aralarında Fed’in de bulunduğu gelişmiş ekonomilerdeki büyük merkez bankaları, önümüzdeki aylarda varlık alımlarının kademeli bir biçimde azaltılacağının işaretini verirken, finansal koşullar genel olarak olumlu görünüyor. Gelişen ülkelere yönelik portföy akışlarının yavaşlamasına ve finansman koşullarının bir miktar sıkılaşmasına rağmen, bu ülkelerdeki uluslararası tahvil ihraçları nispeten sağlamlığını koruyor. 
Küresel finansman koşullarında ani bir sıkılaşma beklenmese de gelişmekte olan ekonomiler için önemli bir aşağı yönlü risk olmaya devam ediyor. Gelişmiş ekonomilerin para politikalarının beklenenden daha hızlı normalleşmesiyle tetiklenen ani bir sıkılaştırma, düzensiz finansal piyasa hareketlerine neden olabilir, gelişen ülke merkez bankalarını para politikasını sıkılaştırmaya sevk edebilir ve özellikle yüksek borç seviyeleri göz önüne alındığında, borç çevirme ve para birimi uyumsuzluğu riskleri yaratabilir.

“Temiz kaynaklar enerji güvenliğine destek olacak”

- Şu anda dünyada ciddi bir enerji krizi yaşanıyor ve önümüzdeki kış dönemi için beklentiler o kadar da parlak değil. Sizce Türkiye ekonomisi bu sorundan ne kadar etkilenecek?  
  
Doğal gaz ve petrol fiyatları, Covid sonrası toparlanma ve artan talep nedeniyle küresel olarak yükseliyor ve Türkiye'nin enerji maliyetlerinin 2021'in başından bu yana hızla arttığını görüyoruz.     İthal kaynakların (petrol, doğal gaz ve kömür) payının yüzde 80'lere ulaşmasıyla bu artışların Türkiye ekonomisini olumsuz etkileyeceği muhakkaktır. Bu artışın en büyük nedeni, elektrik üretiminde daha pahalı olan ithal doğal gaz ve kömürün payının artarak Eylül 2021'de yüzde 54'e ulaşmasıdır. 

Türkiye'nin arzının yaklaşık yüzde 99'unu ithal ettiği doğal gaz piyasası için durum o kadar da kötü değil, çünkü Türkiye'nin toplam gaz ithalatının yüzde 83'üne tekabül eden uzun vadeli petrole endeksli tedarik sözleşmeleri küresel fiyatın etkilerini hafifletmeye yardımcı oldu. Ancak, Bu sözleşmelerin yaklaşık yüzde 30'unun yılsonuna kadar süresinin dolması beklendiğinden, yerel gaz ve enerji fiyatları üzerindeki potansiyel etkiler artabilir. Hane halkı ve diğer tüketici grupları üzerindeki etki için BOTAŞ tarafından da sübvansiyonlar sağlandı; ancak küresel fiyatlar yüksek kalırsa orta vadede bu tür sübvansiyonlar sürdürülebilir olmayacaktır.

Genellikle küresel enerji fiyatlarındaki artışların yerel ekonomiler üzerindeki etkileri, bir ülkenin tedarik sözleşmelerinin yapısına, spot fiyatların tüketiciye aktarılma düzeyine ve tüketicilerin diğer yakıtlara geçme veya tüketimi azaltma yeteneğine bağlıdır. Türkiye için bu yenilenebilir enerjiye yatırımlarını artırmak, hidroelektrik gibi diğer yerel temiz üretimi rehabilite etmek ve enerji verimliliğini artırmak anlamına geliyor ve bunların sağlanması Türkiye'nin enerji güvenliğini, ödemeler dengesini ve temiz enerji hedeflerini geliştirmesine yardımcı olacak. Dünya Bankası, bu alanlarda finansman ve teknik destek sağlamak için hükümet ve paydaşlarla birlikte çalışmaktadır.