Dünya Bankası’ndan Türkiye’nin ekonomi programına destek

IMF’nin ardından, Dünya Bankası’ndan da Türkiye’nin uyguladığı programa destek açıklaması geldi. Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, makroekonomik istikrarı sağlamaya yönelik programda “adım adım gidilmesi” tercihinin doğru olduğu görüşünü dile getirdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Dünya Bankası’ndan Türkiye’nin ekonomi programına destek

Maruf BUZCUGİL - Mehmet KAYA/ANKARA

Türkiye’nin uyguladığı istikrarı sağlamaya yönelik programda adım adım gidilmesinin doğru olduğunu söyleyen Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Lopez, yüksek enflasyon ve yüksek faizin yarattığı zorlukları gördüğünü ancak bütüncül bir programa geçişin istikrarı sağlamanın ardından mümkün olabileceğini söyledi.

Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, Türkiye’nin uyguladığı makroekonomik istikrar politikalarının “adım adım ilerlemesinin” doğru bir tercih olduğunu söyledi. EKONOMİ’nin sorularını yanıtlayan Lopez, Dünya Bankası’nın verdiği desteğin, ekonomide dengeleri sağlamaya yönelik girişimi doğru bulduğu anlamına geldiğini, uluslararası piyasalardaki ve yine uluslararası kuruluşların tavırlarının da aynı yönde olduğunu; geniş kapsamlı bütüncül bir programın ancak makroekonomik istikrarın sağlanmasıyla mümkün olabileceğine işaret etti.

"İSTİKRAR İÇİN HIZLI VE SERT MÜDAHALE GEREKMİYOR"

Dünya Bankası'nın devam eden yaklaşık 17 milyar Dolarlık programına ilave olarak yaklaşık 18 milyar dolarlık ilave bir kaynağı içeren programı onayladığını hatırlatan Lopez, bu programların depremin etkilerin giderilmesi, yenilenebilir enerji dönüşümü, Türkiye’nin ekonomi programına inancı gösterdiğini vurguladı.

Son dönemde, makroekonomik istikrara yönelik programın başlangıcında hata yapıldığı, yüksek oranlı faiz artışları ve hızlı bir önlem paketi uygulanmaması nedeniyle programın zorlandığı eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Humberto Lopez, birbirine zarar vermesi ihtimali bulunan bir sorun çözümü görünümü olduğunu belirterek, “Mesela, bir yanda yüksek enflasyon, bir yanda düşük faiz oranları, TL’nin aşırı değerli olduğu ve ihracatı olumsuz etkilediği bir tablo karşımızdaydı. TL değeriyle enflasyon arasındaki bu durum bir dönem sorun da yaratmıştı. Bu amaca ulaşmak için adım atınca başka alanlarda sorun çıkabiliyordu. Faiz oranını yükselttiğinizde bankacılık sektörünün elindeki düşük faizli tahviller düşünüldüğünde aradaki marjı dengeleyemeyecek olması bankacılık sektörünün krize girme riski vardı. Dolayısıyla çelişen hedefleri birbiriyle uyumlu hale getirmek, makroekonomik istikrarı sağlamak konusunda Türkiye önemli adımlar attı” dedi.

Sadece Dünya Bankası'nın değil, not artışları, büyük finansal kuruluşların Türkiye’ye yatırım önerileri ve CDS’lerin düşüşüyle, uluslararası finans piyasalarının tavırlarını da gösterdiğini kaydeden Lopez, “Türkiye mali ve parasal politikalar anlamında gerçekten de doğru yönde adımlar atmakta ve ilerlemekte. Bunları söylerken şunun da bilincindeyim bazı kesimler için enflasyonun yüksek seyrediyor olması ve yüksek faizler kuşkusuz sorun yaratıyor, can acıtıyor. Böyle bir dönemde insanlardan biraz daha sabır, dayanıklılık istemek kulağa çok zor da gelebilir ama bu sabır ve dayanıklılık gösterilmezse ortaya çıkacak tablo çok daha korkunç ve kötü olacaktır. Bazı toplum kesimleri için bu gerçekten zor, dayanılması güç bir durum olabilir ama adım adım ilerlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğer Haziran’da bir anda çözüme çalışılsaydı bugün ulaşılan yere ulaşamazdık” diye konuştu.

MAKROEKONOMİK İSTİKRAR SONRASI BÜTÜNCÜL PROGRAM UYGULANMALI

Türkiye’nin yapısal reformları da içeren gelişmeye yönelik bütüncül bir programa ihtiyacının olduğunu ancak bunun makroekonomik istikrarın sağlanmasıyla mümkün olabileceğini söyleyen Lopez, “Enflasyonun yüzde 60-70’lerde seyrettiği bir ülkede ekonomide verimlilik çok gerçekçi bir tahmin olmayacaktır ama makroekonomik düzenlemeler yapıldıktan sonra da atılacak adımlarla da bu ilerlemeyi sağlamak, enerji dönüşümüyle de bunu güçlendirmek mümkün olacaktır ki İcra Direktörleri Kurulu’na sunduğumuz raporda bunu açıkça ifade ettik” dedi.

Türkiye’nin toplam faktör verimliliğindeki artışın gerilediğini, büyüme ve refah için bunun tersine çevrilmesi gerektiğini vurgulayan Lopez, sektörlere yönelik çözümlerle sınırlı olmayacak şekilde, yeni ekonominin gerektirdiği beceriler için eğitim dahil geniş bir alanda, devlet ve vatandaşların ortak uzlaşısıyla bir program uygulanabileceğini belirterek, “Mevcut ekonomi ekibinin Türkiye’yi bu yönde ilerletme becerisine sahip olduğuna inancım tam. Biz sadece Türkiye’nin yanındayız ve istediği sürece Türkiye’ye atacağı adımlarda destek olmaya devam edeceğiz” ifadesini kullandı.

Türkiye, iddialı enerji dönüşüm programlarından birini uyguluyor

Türkiye’nin 12 yıla yayılan, toplamda 60 GW kurulu güce ulaşacak yenilenebilir enerji yatırımı programına dikkati çeken Humberto Lopez, bunun Çin ve Hindistan gibi büyük nüfusa sahip ülkeler dışında Dünyadaki en önemli dönüşüm programlarından biri olduğunu ve Dünya Bankası Grubunun bunu desteklemek için geniş bir çalışma yürüttüğünü açıkladı. Lopez bu çalışmaya yönelik şu bilgileri verdi: “Türkiye’nin açıkladığı program toplamda 100 milyar dolara ulaşabilecek büyüklükte. 80’i üretim, 10 milyarı iletim ve 10 milyarı dağıtım. Bu konuda IFC ile çalışıyoruz. Sadece IFC değil, Asya Altyapı Yatırım Bankası (AIIB), Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ve İslam Kalkınma Bankası ile de temas halindeyiz. 100 milyar dolar gibi büyük bir rakamsal ihtiyaç olunca, Dünya Bankası olarak diğer uluslararası kuruluşlarla beraber, bir havuz oluşturarak programı daha verimli destekleyebiliriz. Bizler Türkiye’nin açıkladığı yenilenebilir enerji programını biliyoruz ve destek olma konusunda kararlıyız. Türkiye’nin yenilenebilir enerji programı, Çin ve Hindistan’ın planlarının yanında, Dünya geneline baktığımızda bizlerin gördüğü en iddialı, en büyük program olduğunun farkındayız.”

Çatı üstü güneş enerjisi için ilave kaynak hazırlanıyor

Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası (TKYB), Eximbank ile imzalanan kredi paketleri yanında, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nı (TSKB) da kapsayacak 600 milyon dolarlık yeni bir kredi programında imza aşamasında olduklarını kaydeden Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, bu programla çatı üstü güneş enerjisi yatırımlarını desteklemek istediklerini kaydetti. Deprem etkilerinin giderilmesi için devam eden 450 milyon dolarlık programın yanında 600 milyon dolarlık ilave bir kaynak hazırlandığını da belirten Lopez, bunun da KOBİ odaklı olacağını kaydetti. Lopez, yeni uygulamaya alınacak ilave 18 milyar dolarlık programda, 12 milyar dolarlık kısmın doğrudan özel sektör odaklı olduğunu, kamu aracılığıyla kullandırılması planlanan 6 milyar dolarlık kısmın da dolaylı olarak yine özel sektörü destekleyecek projeler için olacağını kaydetti. Dünya Bankası Grubunun 660 milyon dolarlık bir kaynakla yenilenebilir enerji yatırımlarını desteklediğini, biraz zaman alacağını belirterek, iletim yatırımı odaklı ilave 750 milyon dolarlık bir kaynak için de çalıştığını kaydeden Lopez, “Sadece üretim kapasitesi tesisi yetmiyor, ister güneş, ister rüzgâr olsun iletim hatları da önem kazanıyor” dedi.

Yenilenebilir enerjide “kazan-kazan” manzarası oluştu

Dünya Bankası’nın Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımlarına dikkat kesildiğini kaydeden Humberto Lopez, bu alandaki yatırımların ekonomik gelişim için de önem taşıdığını, güneş ve rüzgarın şimdiye kadar en ucuz enerji kaynağı olan kömürden daha düşük maliyetle elektrik sağlamaya başladığını vurguladı.

Türkiye’nin AB’de rekabet avantajı dahi sağlayabileceği bir fırsat penceresi olduğuna dikkat çeken Lopez, şunları kaydetti:

“Yenilenebilir enerji iklim değişikliği ve emisyon uzatmaya katkı verecek ama Türkiye için bunun ötesinde doğalgaz ithalatını azaltarak enerji güvenliği ve bağımsızlığına katkı verecek, ayrıca Türk ekonomisinde genel verimliliği artıracak. Düşen enerji fi yatlarıyla dolaylı da olsa imalatçı firmaların daha rekabetçi olmasını sağlayacak. Resmin tamamında bir kazan-kazan söz konusu. AB’nin sınırda karbon uygulamasına iki açıdan yaklaşılması gerektiği düşüncesindeyim. Eğer Türk firmaları doğalarına uygun şekilde hızlı davranır ve uyum gösterebilirlerse, sadece mevcut ihracatını sürdürmek ve artırmakla kalmaz, diğer ülke firmalarından daha hızlı olarak onların pazarını kapmaya, rekabet etmeye başlayabilirler.”