Sürdürülebilirlik bağlantısal bütünlükle sağlanabilir
Toplumların küresel düzlemde rekabet edebilir üretim yapabilmelerinin arka planında, barınma ve üretimle ilgili mekânsal planlama önemli araçlardan biri. Yanlış yer seçimleri, yanlış yerleşim planları insan ve yük akışını zayıflatıyor; kent ekonomilerinin verimini düşürüyor ve son tahlilde rekabet gücünü olumsuz etkiliyor.
Sakarya’da iş insanlarının yaptığı sistematik değerlendirmelerde, her üretim alanının kendi ekosistemindeki etkileşim dinamiklerini “bütünsel yaklaşımla” ele almak gerektiği üzerinde duruldu. Sürdürebilirliğin omurgası, tüketilenden daha fazlasını üretmekti. Bu açıdan bakıldığında herhangi bir üretim alanında birikim yeteneğinin korunması ve uzun dönemli geleceğin güven altına alınmasının gerek şartı, etkili ve verimli üretim yaparak sürdürebilirliğin güven altına alınmasıydı.
RÜŞTÜ BOZKURT
NASIL?
***
Sakarya’da geniş katılımlı toplantılarımızdan birini daha yapıyoruz. Ev sahibimiz Sakarya Üniversitesi Teknokent Ön Kuluçka Merkezi. Kocaeli Yarımadası’nın güney yamaçlarında Sapanca Gölü ile Keltepe’nin kuzey eteklerindeki zengin iç açıcı bir doğadayız. Ev sahibimiz, Sakarya’da yaptığımız bütün toplantılara katılan Teknokent Genel Müdürü Doç. Dr. Yakup Köseoğlu ve yardımcısı Doç. Dr. Sedat İriç. Mekân, yaşamı sorgulamak için bütün donanımlarını bize sunuyor. İçtenlik düzeyi yüksek, paylaşımcı ve katılımcı toplantıda düşündüklerimizi paylaşmamak için üretebileceğimiz hiçbir bahane yok.
Diğer toplantılarda olduğu gibi kümeler oluşturuyoruz. Kümelerde elden geldiğince birbirini tanımayan, değişik düşünceleri paylaşacak olanların yer almasını sağlamaya çalışıyoruz. “Ülkemizde ve Sakarya’da sürdürülebilirlik alanında ne yapmalı, neler yapmalıyız?” sorusuna yanıtlar arayacağız.
Yeni metotlar geliştirilmeli
Yakup Köseoğlu, Çetin Serter, Şevket Kırıcı ve M. Fatih Çoban’ın oluşturdukları küme ilk sözü alıyor. Sürdürülebilirliğin bir yaşam biçimi haline gelmesi için ilk adımın, “Merkezi ve yerel otoritelerin devreye girdiği, toplumun 7’den 70’e herkesin erişebildiği çevresel etki bağlamında kolektif bilinç oluşturma seferberliği ilanı” olması gerektiği belirtiliyor. Arkasından, “ekonomik sürdürülebilirlik için kârlılığı artıran önlemlerin ve yöntemlerin geliştirilmesinin” gerek şartlardan biri olduğu vurgulanıyor. Küresel düzlemde piyasalarda yeni ağlar, yeni platformlar oluştuğu; sınırsız erişim, iletişim ve etkileşimin önünün açıldığı gerçekliğinden hareket edilerek, “Kesintisiz inovasyon temeli yeni üretim metotlarının geliştirilmesinin” önemi üzerinde duruluyor. İnovasyon olgusunun çok katmanlı olması, çeşitliliği dikkate alınarak, inovasyon yaratacak insanların yerleşme yerini seçmesinin etkileri değerlendiriliyor: “Mekân, işgücü, sanayi alanları, enerji çevre etkileşimi dikkate alınarak bulunduğumuz yörenin ve kentlerin bir ana planla yönlendirilmesinin” de inovasyon odaklanması ve etkisi yaratacağı belirtiliyor. Temel amacın insan yaşamını zenginleştirmek ve kolaylaştırmak olduğu gerçeğinden hareketle, “Nitelikli insan kaynağı arzının yeterli olabilmesi için üniversitelerde sürdürülebilirlik temalı bölümler ve programların geliştirilmesi” öneriliyor.
Çevre ve iklim sorunları
Serap Yılmaz, Orçun Çakmak, Semih Çalışkan, Bülent Erol’un oluşturdukları küme de, öncelikle “Çevre ve iklim” sorunlarına vurgu yapılıyor. İlk bakışta ilişkisi yokmuş gibi görünse de, “Su kirliliği ve hava kirliliği” olan yerlerde iyi yetişmiş inovasyon katkısı yapacak insan kaynağını barındırmanın güçlükleri paylaşılıyor. Bir başka sorgulanan sorun da, “Tedarik zincirinin güçlendirilmesi”. Kümeye katılanların saptaması şöyle: “Hammadde arzı güvenliği sağlanmadan, tedarik zincirinde ana sanayi yan sanayi etkileşiminigüçlendirmeden etkili bir inovasyon birikimi sağlamak zordur.” Küme katılımcıları, “ Ülkemizin coğrafi konumu nedeniyle lojistik alanında uluslararası anlaşmalarla materyal ve diğer akışların güçlendirilmesinin” de sürdürülebilirliği güçlendirebileceği tezini sorguluyor. Küme katılımcıları, sürdürülebilirliğin güven altına alınmasında “Kurumsallaşmanın öneminin kavranması, her düzlemle eğitimlerinin verilmesi, yol haritasının açık ve net olması, ekosistemde asalak unsurların ayıklanması, yasal düzenlemelerin sürdürülebilirliğinin önünün açması” gibi etkenleri de tartışıyor.
Kümelerin yaptıkları değerlendirmeler, “sürdürülebilirliği” çok genel ve kategorik düzlemde ele aldığımızda etkili sonuçlar yaratamayacağımızı belirtiliyor. Diğer bütün toplantılarda katılımcıların değişik biçimde ifade ettikleri bir dizi değişkeni dikkate almak gerekiyor: Küresel anlamda jeo-politik, jeo-stratejik, jeo-ekonomik ve jeo-kültürel eğilimlerin yarattığı fırsatları ve tehlikeleri erken gözlemek önem taşıyor.
Çağımızın yaşamın bütün alanlarında etki yapan değişkenlerinden biri olan teknolojiyi iyi kavramak gerekiyor. Kümelere göre Merkezi Hükümet kararlarının arka planlarının da iyi bilmek bir başka şart. Sakarya’da yapılan tartışmalar, sorunların “indirgemeci değil bağlantısal bütünlükle değerlendirilmesi” gereğini bir kez daha dile getiriyor.
Sanayi alanlarının seçimi
Sedat İriç, Barış Boru, Fatih Kar ve İsrafil Yıldız’ın yer saldıkları kümenin, öncelik verdiği beş öneri arasında ilk sıraya, “Sanayi alanlarının organize ve kontrollü olmasını, bölgelerin yer seçiminde kentlerin kendilerine has bütün sorunlarının dikkate alınması ve kentlerin ileri düzeyde insan kaynağı çekebilecek özellikleri taşımasının özenle ele alınmasını” koyuyor.
Sürdürebilirlik konusuna “indirgemeci mantıkla” bakılmaması gerektiğini vurgulayan küme katılımcıları, her üretim alanının kendi ekosistemindeki etkileşim dinamiklerini “bütünsel yaklaşımla” ele alıyor. Sürdürebilirliğin omurgasını tüketilenden daha fazlasını üretmek oluşturuyor. Bu açıdan bakıldığında herhangi bir üretim alanında birikim yeteneğinin korunması ve uzun dönemli geleceğin güven altına alınmasının gerek şartı, etkili ve verimli üretim yapmanın doğru kuramını, model ve metotlarını keşfetmek ve uygulamak. Toplumların küresel düzlemde rekabet edebilir üretim yapabilmelerinin arka planında, barınma ve üretimle ilgili mekânsal planlama önemli araçlardan biri. Yanlış yer seçimleri, yanlış yerleşim planları insan ve yük akışını zayıflatıyor; kent ekonomilerinin verimini düşürüyor ve son tahlilde rekabet gücünü olumsuz etkiliyor.
Kümede sorgulanan bir başka konu, “Etkili bir ekonomik gelişme için, üretim alanlarının belirlenmesinde seçici olunmalı, her isteyenin dilediği gibi üretim yaptığı bir mekân oluşturulmasının sakıncaları dikkate alınmalı, katma değeri yüksek ve nitelikli üretim yapacak yatırımlara öncelik verilmeli, yükte hafif parada ağır alanlar yaratılarak sürdürülebilirlik oluşturulmalı, olgunlaştırılmalı ve çoğaltılmalıydı.”
Yapılan tartışmalarda, sürdürebilirliğin arka planında üretimde mekânsal yerleşim kadar, üretim alanında da ihtiyaçların saptanması, önceliklerin belirlenmesi, alan ve konu seçimi gibi kapsamlı bir bakışın gereği sorgulanıyordu.
Küresel ölçekte oluşan ekosistemleri iyi okumalı
Ekonomik sorunlar kadar sosyal sorunların da sürdürebilirliği güven altına alınmasında önemli olduğu da küme katılımcıları tarafından irdelendi: “Her üretimin küresel, ülkesel ve yerel dinamiklerinin iyi okunarak, işbirliği temelli bir gelişme stratejisi uygulanmalıdır.” Sakarya ili bağlamında da sürdürülebilir zenginlik üretmek isteniyorsa, küresel ölçekte oluşan ekosistemleri iyi okumalı, ülke ölçeğindeki dinamiklerle uyuşan ve çelişen yönler net bilgiye dönüştürülmeli ve yerel dinamikler de ülke ve dünya genelindeki eğilimlere uyumlu olmalıydı.
Ekonomik ve sosyal boyut kadar, en büyük gücün içeride oluşturulacağını dikkate alan küme tartışmalarında önemle üzerinde durulan konulardan biri de, “İnsan kaynağının teknik ve sosyal becerilerinin geliştirilmesi, örgün ve yaygın eğitim yapısı ve işleyişlerinin günün ihtiyaçlarına uyumlu hale getirilmesi, kategorik yaklaşımdan çok saha ihtiyaçları bağlamında proje-odaklı eğitim-öğretim sisteminin oluşturulması” oldu.
Dünya genelinde büyük değişim ve dönüşümlerin yaşandığı bir aşamadan geçiliyordu. Üretim güçlerinde köklü dönüşümlerin yaşandığı, “verinin” temel üretim gücü yarattığı, iş süreçlerinde otomasyon ve otonom uygulamalarının yaygınlaştığı, iş süreçlerindeki değişmenin ister istemez “işgücü profillerini” de değiştirdiğine vurgu yapılarak, dünün eğitim anlayışıyla sürdürebilirliğin güven altına alınamayacağı da tartışıldı. “Sürdürebilirlik kavramının” içerisini tam olarak doldurabilmek için “işgücü profilindeki değişmenin” öncelikli sorun haline geldiği de sorgulandı. Ülkemizin her yerinde, bütün iş alanlarında işgücünün bulunması, işgücünün yetişkinliği, işgücü dönüşümünün hızlanması, işgücü ile sermaye arasındaki ilişki dengesinin ve güvenin sağlanması en ivedi çözülmesi gereken bir sorun olarak ilk sıralardaki yerini ve önemini koruyor.
“Sürdürebilirliği güven altına almak için gerek ve yeter şartları oluşturulmalı”
Küme çalışmasında, sürdürebilirlik, çevresel sorunlar, ekonomik sorunlar, sosyal sorunlar, eğitim sorunları bağlamıyla değerlendirildikten sonra, “enerji sorunları” bağlamında da ele alınıyor: “Üretimde kullanılacak enerjinin yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesine yönelik yönelişler desteklenmelidir” önermesi paylaşılıyor.
İş insanları, akademisyenler, sivil toplum örgütleri gibi çoklu katılımla yapılan “sürdürebilirliği güven altına almanın gerek ve yeter şartlarının” sorgulandığı toplantıda, kümelerin yaptığı katılımcı ve kapsayıcı değerlendirmeler, geleceği güven altına almada ne yapmamız ve nasıl yapmamız gerektiğine ilişkin önemli iç ve dış dinamikleri kavramamız için ipuçlarını elimize veriyor.
Ortak iş yapma kültürü
Zeliha Manav Kurtuluş, Bora Ali Atlay, İlker Çatalbaş ve İsmail Hakkı Akyüz’den oluşan küme “sürdürebilirliğin güven altına alınması” için “geri dönüşüm, ortak iş yapma kültürü, kurumsallaşma, teşvik sistemleri ve finansman, enerji yönetim sistemleri” konularını öne çıkararak sorguluyor.
Sürdürebilirliğin güven altına alınmasının çok katmanlı, çok çeşitli, karmaşık bir yapı oluşturduğu küme sorgulamalarında netleşiyor: “Her alanda ‘artık’ ve ‘atık’ yönetim sistemlerinin oluşturulması, geri dönüşüm sistemlerinin artıklar içinde değerleri kazanması sürdürebilirlik alanı olarak önemle ele alınmalıdır” saptaması yapılıyor.
Küme katılımcıları çağımızın bağlantı olanakları, iletişim-etkileşim potansiyelleri, rekabet stratejileri ve işbirlikleri yapılanmalarını dikkate alarak, “Ortak iş yapma modelleri geliştirilerek, rekabet edebilir ölçekte işyerleri oluşturmak da sürdürebilirliği güven altına almanın bir başka boyutunu oluşturuyor” saptaması paylaşıyor.
Ülkemizin geçmiş birikimi, düşünce ve inanç sistemleri, ekonomik fazla yaratma ölçekleri “ortak iş yapma kültürünün” gelişmesini etkilemekteydi. Gelenek ve inancın geliştirici ve yavaşlatıcı etkilerini önyargısız değerlendirmek gerekiyor.
Ülkemizin “tedarikçi merkez” olması ve sürdürmesi bağlamıyla da konu sorgulanmış, yerel ölçeklerde olduğu kadar küresel ölçeklerde işbirliği yapmanın “sürdürülebilirliğin gerek şartı” olduğu düşüncesi sorgulanıyor. Dayanıklı bir tedarik zinciri yapısı oluşturmadan, küresel rekabet koşullarında varlığımızı sürdürmek zor. Bu açıdan bakıldığında sürdürebilirliğin işbirliği bağlamını ihmal etmemek gerekiyor.
Kurumsallaşma, kapsayıcı ve işleyen olmalı
Toplum olma düzeyinin belirleyici etkenlerinden biri de, “gözle ve sözle gözetim ve denetimin” yerini “kurumların ilke, kural ve yasalara dayalı gözetim ve denetimin” alması. Kurumsallaşma, kapsayıcı kurumlar ve işleyen kurumların varlığı, geliştirilmesi ve çoğaltılması önemli. Kurumların toplumsal düzenin sağlanmasındaki önemi göz önünde tutularak yapılan saptamalardan bir başkası da sürdürebilirlik için “Aile şirketlerinin hızla kurumsallaşmasına ilişkin önlemlerin alınması” talebi.
Sürdürebilirlik ekosisteminin canlılığı ve diriliği, “Sürdürebilirliği destekleyen finansal araçların geliştirilmesi, erişilebilirliğin kolaylaştırılması” olarak belirleniyor. Finans sisteminin etkinliğinin iş dünyası ile kamu yönetimi arasında etkili işbirliklerine bağlı olduğu anımsatılıyor.
Diğer kümeler gibi bu küme de “Çevreye duyarlı enerji sistemlerinin” üretimi desteklemesi ve güçlendirmesi önerisini yapıyor.
Değerli ekonomim.com okurları,
ekonomim.com ekibi olarak Türkiye'de ve dünyada yaşanan, haber değeri taşıyan gelişmeleri sizlere en hızlı, tarafsız ve kapsamlı şekilde sunmak için çalışıyoruz. Bu süreçte sunduğumuz haberlerle ilgili eleştiri, görüş ve yorumlarınız bizim için çok değerli. Ancak, karşılıklı saygı ve hukuka uygunluk çerçevesinde, daha sağlıklı bir tartışma ortamı oluşturmak adına yorum platformumuzda uyguladığımız bazı kurallarımız bulunmaktadır.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (diğer okurlara yönelik olanlar da dahil) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık içermesi durumunda, yorum editörlerimiz bu yorumları onaylamayacak ve silecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar arasında aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemleri de yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur, bu nedenle bu tür yorumlar da ekonomim.com sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu kanıtlanamayan iddia, itham ve karalama içeren, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmaz ve silinir. Aynı şekilde, bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmaz ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Diğer web sitelerinden alınan bağlantılar ekonomim.com yorum alanında paylaşılamaz.
ekonomim.com yorum alanında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan kullanıcıya aittir, ekonomim.com bu sorumluluğu üstlenmez.
ekonomim.com'de yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yer alan Kullanım Koşulları'nı ve Gizlilik Sözleşmesi'ni okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Kurallarımıza uygun şekilde saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun yorumlarınız için teşekkür ederiz.