Şans Sohbetleri: KKM bağımlılığından kurtuluş formülü

Ekonomist Ali Ağaoğlu ve gazeteci Hakan Güldağ bu hafta Şans Sohbetleri’nde faiz kararını ve değişen beklentileri ele aldı. GSYH'nın neredeyse yüzde 15'i büyüklüğüne ulaşan KKM'nin ciddi bir bağımlılık yarattığına dikkat çeken ikili, 'çıkış yolları'nı tartıştı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Güldağ: Merkez Bankası politika faizini 250 baz puan artırdı. Zaten ilk etapta 500 baz puan olan artırım beklentileri, özellikle hükümete yakın siyaset yazarlarının, köşelerinde oran vermesiyle giderek bu düzeyde oluşmuştu. Öyle de oldu. Faiz artışında sınırlı kalan Merkez, miktarsal sıkılaşma mesajı verdi. Arkasından da KKM'de zorunlu karşılık oranını artırdı. Piyasadan likiditeyi çekebilmek için. Demek ki, faiz artırmada eli rahat değil. Yine yan yollara sapıyoruz.

Ağaoğlu: Abdülkadir Selvi'nin yazısı üzerinden artık 200-300 baz puan ya olur ya olmaz noktasına gelmişti piyasa. Burada iki yanlış var. Birincisi, köşe yazarı üzerinden mesajın veriliyor olması. Bu, Merkez Bankası'nın iletişim strateji açısından son derece hatalıdır.

Güldağ: İlla bu tür bir mesaj olacaksa, Merkez Bankası, ekonomi yazarlarıyla bir araya gelir, gerekiyorsa mesajları doğrudan aktarırdı. Şimdi böyle olunca, siyaset bu işe karışıyor gibi algılandı.

Ağaoğlu: İkincisi, 250 baz puanlık artış ne ifade ediyor? Ne söylüyor bize? Merkez Bankası dünden farklı hareket etmiyor. Daha doğrusu edemiyor. O zaman neden Merkez Bankası başkanını değiştirdik? Sadece Körfez'e şirin görünmek, oradan geleceği söylenen 50,7 milyar dolar için mi yaptık bu işi?

Güldağ: 50,7 olarak açıklanan rakam bir anlaşma büyüklüğü...

Ağaoğlu: 'Memorandum of understanding' yani karşılıklı mutabakatı ifade eden anlaşmalar.

Güldağ: Sanki Körfez'den direkt olarak bize gelecek rakam gibi anlaşılıyor ya da anlaşılsın isteniyor.

Ağaoğlu: Körfez'den gelecek bu para da aslında çok iyi bir para.

Güldağ: Özellikle Türkiye'nin cari açığını azaltacak yatırımlar için...

Ağaoğlu: Mesela 50 milyar dolarlık mevduat gelsin bize, 5 ayda yer bitiririz onu biz. Zaten o 50 milyar doların 10'u yolda kaybolur, 40 milyar dolarlık iş yapar.

Güldağ: Cari açık sürekli olduğuna göre, gelen para da sürekli olursa kıymetli. Tek sefer sadece can suyu olur. Yatırım bazlı anlaşmalar, Türkiye'deki bir varlığı Körfez'e satmaktan da daha iyi...

Ağaoğlu: Tartışılıyor, ben de soruyorum; Körfez'den gelen para mı daha iyi, IMF'den mi diye. IMF’den gelecek 50 milyar dolar beraberinde yapısal önlemler getireceği için 500 milyar dolarlık etki yapar piyasaya. Türkiye'deki bir varlığı sattık diyelim. 10 yıllık karına karşılık mesela. Satın alan temettü olarak parasını geri alacak zaten...

Güldağ: Belki kızanlar çoktur, 'gittik Arap'lardan para dileniyoruz' diye ama deprem tahvili üzerinden 8,5 milyar dolar, ihracatın finansmanı için de 3 milyar dolar sağlıyor bu anlaşma. Bu da piyasada pozitif bir hava yarattı doğrusu.

Ağaoğlu: IMF taraftarı değilim ama IMF kuralları üzerinden gelecek bir 50 milyar dolara, biz Körfez sermayesinden gelecek 50 milyar dolara benzer koşulları eklesek o da 500 milyar dolarlık iş yapar. Benzer koşullar nedir? Mali disiplindir, ihale yasasıdır, Merkez Bankası’nın bağımsızlığıdır…

Güldağ: Öte yandan, Körfez'in bekleyişler üzerinde fazla bir etkisi olmadığını gözlemliyorum. Aklına fikrine güvendiğim uzmanların hem kur hem enflasyon beklentileri yükseldi. Dolar, yıl sonunda 28 olur diyenler, önce 30, şimdi de 32-33 tahminlerini paylaşmaya başladı. Enflasyonda ise yılsonu için yüzde 50'in üzerine çıktı tahminler. Alaattin Aktaş temmuz için çift haneye kesin gözüyle bakıyor. Erhan Aslanoğlu 'günlük' enflasyonu gündeme getirdi. Enflasyon cephesinde bekleyişler iyice bozuldu.

Ağaoğlu: Şöyle bir önerim olacak: Merkez Bankası beklenti anketinde, "önümüzdeki 3 ayda ve önümüzdeki 12 ayda faizler ne olur" diye bir soru var. Yanıtı yönlendiren bir soru. Buna yanıt veren taraf olsaydım, 'ne olur' sorusuna "politikacılar ne ister" diye bir soruyu kendime sorarak bir yanıt verirdim. Halbuki, bu sorunun yanında "önümüzdeki 3 ayda ve önümüzdeki 1 yılda, faiz sizce ne olmadır" diye sorsaydı Merkez Bankası, daha yol gösterici olurdu. Merkez Bankası'nın politika faiziyle veya piyasaya olan yaklaşımıyla piyasanın Merkez Bankası faizine olan yaklaşımı arasındaki farkı göstereceği açısından bu farkın daralıp genişlemesi, Merkez Bankası'na da, piyasaya da çok önemli mesajlar verecektir. Merkez Bankası ile piyasa arasındaki farkın a) ne kadar olduğu, b) hatta olup olmadığını biliyor olacağız bu soruyla. Para politikasını çok daha net bir şekilde oluşturur ve piyasayı da ikna ederiz.

Güldağ: Faizi siyaseten değil, piyasanın da nabzını elde tutarak belirlerseniz, KKM gibi 'çakma' liralaşmaya değil, piyasa içinde TL'ye sahip çıkarak dengeleri sağlayabilirsiniz. Oysa şimdi bu zayıf hamleler dolarizasyon eğiliminin önünü kesemeyecek gibi görünüyor.

Ağaoğlu: Dolarizasyon devam eder. Maalesef KKM çok kötü bir alışkanlığa, bir bağımlılığa dönüştü. Bu bağımlılık çok ciddi bir tedavi gerektiriyor. Türk lirası mevduatı cazip hale getirip Türk lirası korumalarındaki kur opsiyonu azaltmak istiyorsanız KKM’de yüzde 15 verir, TL mevduatına verilen faizi de serbest bırakırsınız. En kötüsünden...

Güldağ: Kaç olursa olsun mu?

Ağaoğlu: O anda olması gereken faiz 40 mıdır, 45 midir, 50 midir? Neyse onu. Geçerse eğer KKM’den bir kere çıkan birisi o faizi alır aksi takdirde KKM’deki yönetilen ve yönlendirilen düşük faize razı olur. Bunun sabit faizli bir döner tahvili vermekten farkı yoktur. Başka bir şekilde çözülemeyecek bu iş.

Güldağ: DÇM'yi hatırladım...

Ağaoğlu: Dövize Çevrilebilir Mevduat'tan daha büyük bir belayla karşı karşıyayız.

Güldağ: Ekonomik büyüklüğüne bakarsan GSYH'nın yüzde 15'ine denk geliyor neredeyse...

Ağaoğlu: İşte şimdi problem DÇM'den de öte Gayri Safi Milli Hasıla içinde çok büyük bir paya sahip ve sistemi her iki taraftan da zorluyor. Merkez Bankası'nın döviz ihtiyacı artıyor. Bankacılık sisteminde kredi vermeye temel teşkil eden mevduat rakamının ana kalemlerinden biri. Bankacılık sistemini de zorluyor. Yani kur korumalı mevduattan çıkmak için sabit faizli, uzun vadeli dolar tahvili veriyor olsanız, KKM tarafını, Merkez Bankası ve hükümet tarafından çözersiniz ama bu sefer bankacılık sistemine başka bir yük getireceksiniz. Yıllara sari çok büyük bir problem haline gelir ve gelecek, üzgünüm.

Altında 2000, gümüşte 25,25 tepe noktası

Güldağ: Altın ve gümüş hareketli...

Ağaoğlu: Altın dersen, daha önce 1900'lerin altına ineriz sonra 2000'lere doğru gideriz demiştim ama o 1900’lerin altına inecek hareket çok fazla olmadı. Çünkü altın -gümüş oranı gümüş lehine çok arttı. Gümüş bir parça hızlı hareket etmişti şimdi o biraz geriledi. Altın aradaki farkı kapatıyor. Ben halen daha 2000 doların altın, 25,25 dolar düzeyinin gümüşün tepe noktası olduğunu düşünüyorum.

Güldağ: Peki altında kritik eşik dediğin bir nokta var mı?

Ağaoğlu: Altında 1975 dolar seviyesi bence kritik eşik. Aşılması biraz zor ve şu anda gördüğüm kadarıyla Amerika'daki tahvil faizlerinde, uzun vadelerden bahsediyorum, 10 yıllıklarda önemli bir geri çekilme yok. O geri çekilme olmadığı için de, bu yeniden yukarı hareketin sınırlı olabileceğini düşünüyorum.

Güldağ: Paritedeki hareketin altın ve gümüşe bir etkisi olur mu?

Ağaoğlu: Euro/dolar paritesindeki 1,09’lu rakam beklentimle, altın ve gümüşte bir miktar gerileme olmasını bekliyorum.

Güldağ: Tarımsal emtiada ciddi bir hareketlenme bekler misin? Özellikle Rusya'nın tahıl limanlarını vurmasıyla...

Ağaoğlu: Durum ortada. Özellikle buğday başta olmak üzere tarımsal emtia tarafında riskler büyüyor.

Güldağ: Rusya Dışişleri, 'Türkiye ile yakın temas içindeyiz diyor tahıl anlaşması konusunda. Tahıl anlaşmasına alternatif bir anlaşma konusunda başkalarıyla temasımız yok' diyor. Yani topu bize attı bir anlamda. Bu arada tahıl fiyatları da yükselmeye başladı ve AB ve BM 'gıda krizi' uyarıları yapıyor. Ağaoğlu: Tabii Afrika için özellikle risk büyük. Ama bizim için de riskler var. Konuyla ilgili işletmeler, un üreticileri daha hassas olmak durumunda. Özellikle tedarik konusunda dikkatli olmaları gereken bir döneme girdik. Yeni hasat gelene kadar olan iki aylık süre içinde ciddi problemler yaşanabilir.

Paritede kritik bir düzeltme sürecindeyiz

Güldağ: Parite tarafı FED'in ve Avrupa Merkez Bankası'nın faiz kararlarıyla etkilenecektir. FED kararı bu hafta...

Ağaoğlu: Orada biraz gönlüm rahat, çünkü yılın başında yaptığımız sohbetlerde 1,1245; 1,1275 gibi iki tahminim vardı Euro/Dolar paritesinde. Bu banda kadar gelir ondan sonra Euro değer kaybeder dedim. Bundan 2 hafta önce de buraya geliyoruz buradan bir miktar hedge etmek lazım dedim.

Güldağ: Şu anda 1,1127 seviyelerinde Euro/dolar paritesi...

Ağaoğlu: Bir miktar gerileyecek,

Güldağ: Nereye kadar?

Ağaoğlu: Nereye kadar konusu biraz muğlakta ama 1,0875-1,09 seviyelerine kadar gerilemesi ihtimali artıyor. Önemli düzeltme aşamasına geldik. Teknik analizlerin hepsi bana şu anda bir düzeltmenin başladığını ve bunun biraz daha devam edeceğini söylüyor.

Güldağ: Yine soracağım; nereye kadar?

Ağaoğlu: Nereye kadar konusunda şu anda net bir fikrim yok ama 1,09’lu seviyelere kadar. O 1,0890 ile 1,0990 arasında bir yerden bahsediyoruz. Euro/Dolar paritesinde 1,0975 gibi bir seviyenin görünme ihtimali bence artmıştır. O yüzden parite ile ilgilenen ve özellikle Avrupa Birliği'nde ihracat yapan ihracatçılar için bence geçtiğimiz dönemde yapmadılarsa hedge halen daha bir miktar yapabilirler gibi görünüyor.

Güldağ: Senin tavsiyeni dinleyen ihracatçılarımız iyi yaptılar o zaman. Hala da fırsat var görünüyor anlaşılan.