Ali Babacan: Ülke Survivor setine döndü, asgari ücretteki artış en az yüzde 50 olmalı
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Türkiye’de derinleşen yoksulluğa dikkat çekerek asgari ücret artışının en az yüzde 50 olması gerektiğini söyledi: “Koskoca ülke Survivor setine döndü, insanlar üç kuruşla hayatta kalmaya çalışıyor.”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Yeni Yol Grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
Babacan, "Türkiye; üç kuruşla hayatta kalmaya çalışanların ülkesi oldu. Asgari ücret zammı en az yüzde 50 olmalı. Koskoca ülke Survivor setine döndü. Bu tablo bizi kahrediyor" diye konuştu.
Babacan'ın açıklamasından satır başları şöyle:
"Geçtiğimiz pazartesi günü 2026 bütçesinin komisyon görüşmeleri tamamlandı. Önümüzdeki pazartesi gününden itibaren Genel Kurul 14 gün boyunca, kesintisiz bir biçimde bütçeyi görüşecek.
Bütçedeki ödenmesi planlanan faiz rakamına bir bakın… İşte o zaman, hükümetin kimin derdiyle dertlendiğini açıkça görürsünüz. Faiz lobileriyle mi dertleniyorlar; yoksa fakir fukaranın, garip gurebanın derdiyle mi dertleniyorlar?
2025 bütçesinde 2.053 olan faiz ödemeleri 2.742 milyar liraya çıkarılmış!
Yıllara sair faiz ödemelerine bir bakın Allah aşkına. 2026 bütçesindeki faiz ödeneği, sosyal yardımlara ayrılan 917 milyar liranın nerdeyse üç katı. Başka bir ifadeyle, toplumun yardıma muhtaç en yoksul kesimlerine ayrılan ödenek, zaten parası olup faize yatıranlara ödenecek rakamın sadece 3’te biri.
Ülkemiz, sosyal devlet olmaktan her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor.
Yoksulluk arttı, fakir fukaralık diz boyu. Emeklimiz, asgari ücretlimiz sadakaya, fitreye muhtaç oldu.
'Kiramızı ödeyemez haldeyiz!' diyorlar; sokağa atılmaktan korkuyorlar.
Ülkemizin yarınları, tutulmayan vaatlerle kararıyor. Milletimizin umudu, yıllardır ertelenen sözlerle tüketiliyor. Ve bugün Türkiye, refah yolunda ilerlemek yerine; giderek daralan bir darboğazın içinde sürükleniyor.
Dar ve sabit gelirli milyonlar, enflasyonun ağır yükü altında ezildi, ezdirildi. Gelir adaletsizliği tarihinde görülmemiş seviyelere ulaştı.
Türkiye; üç kuruşla hayatta kalmaya çalışanların ülkesi oldu. Koskoca ülke Survivor setine döndü. Bu tablo bizi kahrediyor.
Çarşıya, pazara, markete, manava gittiğimizde, sebze meyvenin kiloyla değil taneyle satıldığını görüyoruz. Bir zamanların bolluk ülkesi oldu yokluk ülkesi. Her gün ama her gün, insanımızın onurunu, haysiyetini ayaklar altına alan bir durumla karşı karşıyayız.
Orta direğin yok olduğu ülkemizde, yoksul insanların oylarıyla ayakta kalabileceğine inanan bir iktidarla mücadele ediyoruz.
Yoksullaşan halkı kendine bağımlı kılmaya çalışan, vatandaşın başını kaldırmasına bile imkân vermeyen, bu ortamdan siyasi nema elde etmeye çalışanlarla mücadele ediyoruz.
Emekli maaşlarının geldiği şu duruma bir bakın: Açlık sınırı: 29 bin 828 TL, en düşük emekli maaşı: 16 bin 881 TL.
Bakın 16 milyondan fazla emeklimiz var, ancak 25 bin liranın üzerinde maaş alan emekli sayımız sadece 640 bin.
Durum içler acısı. Yıl sonu yaklaşırken, asgari ücret hesapları da gündemde artık. Daha rakam masaya gelmeden hedefler, projeksiyonlar havada uçuşuyor.
Söyledik söylüyoruz, 2025 başında asgari ücret ilk defa 'gerçekleşen' değil, 'beklenen' enflasyona göre belirlendi.
İşçimizin enflasyondan doğan hakkı yüzde 45 iken, yüzde 31 artış verildi.
Asgari ücretlimizin geçen seneden yüzde 15 alacağı var. Bunu bir kenara yazın.
Az önce açıklanan kasım enflasyonundan sonra artık kesinleşti, bu yılın enflasyonu da yüzde 30’un üzerinde gerçekleşecek. 15 artı 30, etti mi 45? 45’i de bir kenara yazın.
Pazartesi günü açıklandı. Ekonomi yüzde 3,7 büyüdü diyorlar. E büyümeden de bir yüzde 5 refah payı, zaten işçimizin hakkı. 45’e 5 daha ekle, etti 50.
Yani, asgari ücretteki artışın en az yüzde 50 olması lazım. Hesap çok basit. yüzde 50’den az bir artış, hakka da vicdana da sığmaz.
Şunu da vurgulamak isterim ki, bu yüzde 50 hesabı, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına göre. Peki, TÜİK’in rakamlarına güveniyor muyuz? Hayır, çünkü TÜİK şeffaf değil.
TÜİK eskiden açıkladığı ürün fiyatlarını artık açıklamıyor. Enflasyon rakamı budur, inanın diyor. Biz ne diyoruz? 'Doğru hesaptan kaçmaz. Hesabına güveniyorsan, ürün fiyatlarını açıkla, insanlardan saklamaz' diyoruz.
Bir başka önemli konu da, temmuz ara zammı. Enflasyonun çok düşük olduğu yıllarda bile 1 Temmuz’da mutlaka bir ara zam verilirdi. 2025’de bu da verilmedi. Unutturulmaya çalışılıyor. Bakın, asgari ücretle, açlık sınırı arasındaki makas nasıl açıldı...
Yüzde 50 zam bile yıl sonunda açlık sınırına ancak yetişecek. Diyeceksiniz bu hesap niye böyle: Açlık sınırını Türk-iş, TÜFE'yi TÜİK hesaplıyor. Durum ortada."

