Kılıçdaroğlu: Çaldığınız küçük yatırımcının paraları, burnunuzdan fitil fitil getireceğim

"Türkiye tarihinin en büyük borsa manipülasyonlarına şahit oluyoruz. Küçük yatırımcı soyuldu, soyuluyor. Piyasada yatırımcının buharlaşan parası, dün itibarıyla 5,5 milyar dolardı." diyen Kılıçdaroğlu, "Bu çaldığınız küçük yatırımcının paralarıdır. Açıkça söylüyorum, bu paraları burnunuzdan fitil fitil getireceğim. Yazın bir yere. SPK aklını başına alsın ve görevini yapsın." ifadelerini kullandı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Kılıçdaroğlu: Çaldığınız küçük yatırımcının paraları, burnunuzdan fitil fitil getireceğim

CHP'nin İzmir Seferihisar’da iki gün sürecek TBMM Grubu 27. Dönem 5. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı, başladı.

Toplantı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in açılış konuşmaları ile başladı.

Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada şu değerlendirmeleri yaptı:

“Sayın Soyer konuşurken, derin bir umutsuzluktan söz etti. Bütün arkadaşlarımın, şundan emin olmasını isterim. Bizim kitabımızda umutsuzluğa yer yoktur. Biz, umudu büyütmek zorundayız. Derin bir yoksulluk var, ama umutsuzluk yoktur. En zor koşullarda Türkiye’yi aydınlığa çıkaran bir gelenekten, bir partinin üyesi olmaktan onur duyduğumuzu bilmemiz gerekiyor. Biz umudu büyütmek, yeşertmek; hiç kimsenin karamsarlığa kapılmayacağı bir ortamı yaratmak, bunun mücadelesini vermek zorundayız.

Salı günü, Elazığ’daydık. Orada toplantımızı, Grup Toplantısı’nı yaptık. Ama bir gün önce bütün billboardlarda halkı tahrik eden, tahrik etmeye çalışan afişler asılmıştı. Kaldırılmasıyla ilgili milletvekili arkadaşlarımız; yapılanın doğru olmadığını, bir şekli ile belli çevrelere duyurmaya çalıştılar. Haberi aldığımda ‘Sakın dokunmayın, aynen kalsın’ dedim. Gidip o afişlerden birisinin önünde bir fotoğraf verdim. Çünkü bu ülkenin insanına ben güveniyorum. Bu ülkenin insanı kışkırtmalara, tahriklere asla ve asla kapı aralamayacaktır. Bunun da farkındaydım. Elazığ, bu gerçeği bize gösterdi. Elazığ bütün o tahriklere rağmen kucağını açtı, bizi kucakladı. Oturduk sohbet ettik. Cadde ve sokaklarında milletvekili arkadaşlarım gezdiler. İzmir’den bütün Elazığlı hemşerilerime CHP’nin ve üyelerinin selamlarını, saygılarını gönderiyorum. Onlara yürekten teşekkür ediyorum.

“Cumhur İttifakı’nı kimlerin oluşturduğunu da artık bilin”

Bunu yapanlar kim? Afişleri basan kişi söylüyor. ‘Cumhur İttifakı’nı oluşturan siyasi partilerin talebiyle şirketimiz tarafından yapılmıştır’ diyor. Cumhur İttifakı’nı kimlerin oluşturduğunu da artık bilin. Bir insan karalamaya kalkarsa, bir insan halkı tahrik etmeye kalkarsa; ‘Artık ben ülkeyi yönetemiyorum’ noktasına gelmiş demektir. Bugün Türkiye’nin yönetilmediğini gayet iyi biliyoruz. Sadece ben değil, bir siyasetçi olarak ben değil; esnaftan tutun, ev kadınına kadar, çiftçisinden sanayicisine kadar; turizmcisinden tutun taksi şoförüne kadar artık bunların ülkeyi yönetemedikleri gerçeğini bütün ayrıntıları ile görüyorlar.

“Artık sormamız gereken soru, 203 milyar dolar nerede?”

Türkiye’yi yönetemiyorlar. Türk lirasının erdiğini hep beraber biliyor ve görüyoruz. Türkiye’de tasarruf mevduatının yüzde 60’lara ulaşan oranda yabancı paraya dayandığının da farkındayız. Hepimiz biliyoruz bu rakamları. Merkez Bankası’nın banka olmaktan çıktığınız, Merkez Bankası’nın başka işlerle uğraştığını; TBMM tarafından verilen Merkez Bankası’na verilen görevin Merkez Bankası tarafından yerine getirilmediğinin de farkındayız. Hayat pahalılığını biliyoruz. Hatırlarsanız, biz ‘128 milyar dolar nerede’ diye afişler asmıştık. Bu konuda geniş kitlelerin dikkatini çekmeye çalışmıştık. 128 milyar dolar buharlaştı, ama yılbaşından bu yana 75 milyar dolar daha buharlaştı. Artık sormamız gereken soru 203 milyar dolar nerede, kimlere verildi? Kimlere arka kapıdan satıldı? Merkez Bankası neden bu süreçte devre dışı bırakıldı? Bunun sorulması lazım.

Bütün bunları yaptılar, fiyatlar düştü mü? Düşmedi. Enflasyon indi mi? İnmedi. Bütçe açığı kapandı mı? Bütçe açığı kapanmadı. Dış ticaret açığı kapandı mı? Kapanmadı. Şunu herkesin bilmesi lazım. İktidar sahiplerinin de bilmesi lazım. Kurt geçirdiği kışı bilir, ama yaşadığı ayazı unutmaz. Bu millet yaşadığı her şeyin farkındadır. Bizler de bunun farkındayız. Bilinmeyenlere ışık tutuyoruz. Geniş kitlelerin onu bilmesini istiyor ve çaba harcıyoruz. O çerçevede bütün arkadaşlarımla beraber çalışacağız, çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

“250 milyar lira faize gitti”

‘Biz faize karşıyız’ diyorlar. Faize karşı olmadıklarını tam tersine bu süreçte Cumhuriyet tarihinde görülen; bir olağanüstü, olumsuz olaya imza attıklarının da farkında olmamız lazım. Bütün arkadaşlarımın bunu her gittikleri yerde rakamlarla dillendirmesi ve bu halka anlatması lazım. Alt gelir gruplarından, milyonlarca insandan üst gelir gruplarına bir avuç kişiye kaynak aktarıyorlar. Bu aktarılan kaynak sıradan bir kaynak değil. Bütçe rakamlarını vereyim. Bu yılın ilk sekiz ayında, kur korumalı mevduat dahil; ödenen faiz miktarı 250 milyar lira. Faize karşıyız diyorlar ama ilk sekiz ayda bütçenin 250 milyar lirasını faizcilere ödüyorlar. Gerçeği herkese anlatmak zorundayız. Gerçeği herkese anlattığımızda, toplumsal desteği çekebileceğimize inanıyorum. 250 milyar lirayı ödüyorlar ama çiftçiye yaptıkları yardım, ilk sekiz ayda 25 milyar lira. Oysa çiftçiye verilmesi gereken para bu yıl sonuna kadar kanuna göre 143 milyar lira olması lazım. Vermiyorlar bu parayı. Ama biz vereceğiz. Gittiğiniz her yerde çiftçi arkadaşlarımıza şunu söyleyin: Hakkınızı teslim etmiyorlar. TBMM’den yasa çıktı. Milli gelirin yüzde 1’i oranında size pay verilmesi gerekiyordu. Bu payı vermiyorlar. Halkın iktidarı olarak geldiğimizde bu payı size vereceğiz. Esnafa da ilk sekiz ayda verdikleri destek 6 milyar lira.

“Bakın bakalım yüzde 12 faizle veriyorlar mı?”

Bir garabete imza attılar, attıkları imzayı sürdürüyorlar. Merkez Bankası’nın bankalara verdikleri paraların faizini yüzde 13’den 12’ye indirdiler. AK Parti’ye oy veren, MHP’ye oy veren bütün kardeşlerime seslenmek isterim. Allah aşkına gidin herhangi bir bankaya; ister kamu bankası ister özel banka. Gidin bir bankaya. Deyin ki ‘Kredi çekmek istiyorum.’ İster tüketici kredisi ister başka kredi. Bakın bakalım size yüzde 12 faizle veriyorlar mı? Vermeyecekler. Yüzde 12 faizle kredi alan bankalar ne yapıyor? Bankaların son bir yılda karı, temmuzdan temmuza yüzde 500’ün üstünde artış gösterdi. Esnafa soruyorum. Yüzde 500 gelirin arttı mı? Çiftçiye, asgari ücretliye, memura, işçiye, emekliye sizin geliriniz son bir yılda yüzde 500 arttı mı? O zaman oturup düşüneceksiniz.

Esnaf kardeşim, sen de düşüneceksin. Çiftçi kardeşim sen de düşüneceksin. Emekli kardeşim, sen de düşüneceksin. Sanayici kardeşim, sen de düşüneceksin. Bu iktidar kime hizmet ediyor, düşüneceksin. Bu tabloyu kesinlikle değiştireceğiz. Kimsenin umutsuzluğa kapılmaya hakkı yoktur. O nedenli diyorum bize katılın, bize. Beraber değiştireceğiz. Bu ülkeye aydınlığı getireceğiz. Her kuruşun hesabını kendi halkına vermeyen siyasal iktidarın bu ülkeye getireceği bir yarar yoktur. Siyasetçi halkına güven vermek istiyorsa bunun bilinen tek koşulu vardır. Halkın ödediği vergilerin her kuruşunu nereye harcadığının hesabını millete vermektir. Millete vermiyorsa onun hedefi, amacı başkadır. Bir avuç azınlığa çalışıyor demektir. Verdiğim rakamlar onu gayet açık ve net gösteriyor.

“Dini kullanarak bir avuç azınlığa milyarlarca lirayı aktarıyor”

Var olan iktidar; faiz ayaklarına yatıp, din soslu, dini kullanarak bir avuç azınlığa milyarlarca lirayı aktarıyor. Dini kullanarak yapıyorlar. Herkesin inancına, kimliğine, yaşam tarzına saygılıyız. Ama millete yalan söylemek bizim kitabımızda yoktur. Biz Allah nasip eder iktidar olduğumuzda, herkes görecek. Herkes görecek; sadece Türkiye değil, bütün dünya görecek. Demokrasinin ne olduğunu, saydam devletin ne olduğunu, halka hesap vermenin ne olduğunu, dürüst çalışmanın ne olduğunu, devlette liyakat ve adaletin nasıl olduğunu bütün dünyaya göstereceğiz. Bizim kararlılığımız budur.

Bu mudur devlet yönetimi?: alın teri dökene, çiftçiye, sabahın köründe tarlaya gidene ne veriyorlar? 85 milyon insanın karnının doyması için çiftçiyi toprağa küstürmeyeceksiniz. Küstürürseniz ekmez. Ne olacak, dışarıdan getireceğiz. Elin parası ile elin ürününü getireceğiz. Borcunu da 85 milyon insanın sırtına yıkacağız. Bu mudur, devlet yönetimi. Bu değildir. Devlet yönetimi böyle olamaz.

“Ürettirmiyorsun, elini kolunu bağlıyorsun?”

Pamuk ve şeker pancarı... Fiyatlar hala belirlenmiş değil. 34 yıl sonra bu ülkenin şeker ithal ettiğini hiçbir AK Parti ve MHP’ye oy veren kardeşimin unutmaması lazım. Bu nasıl bir milliyetçilik, devlet yönetimi anlayışıdır. Toprağımız, şeker fabrikalarımız, üreten çiftçilerimiz var. Ürettirmiyorsun. Elini, kolunu bağlıyorsun. Dışarından şeker getiriyorsun. Kim getiriyor şekerleri? Senin yandaşların getiriyor. Bu millete sözüm var, bu milleti soyanlardan bunun ahını almak benim boynumun borcudur. Herkes bunu bilmek zorundadır. Dünyada bir numarayız fındıkta, fındığı bir İtalyan firmasına teslim ettiler. Akıl alacak şey değil. Bunların tamamını düzelteceğiz.

“Fabrikalarınıza çökebilirler”

Elazığ’da ‘çökme vergisinden’ söz etmiştim. Çökme vergisi şu: Siyasal iktidar yani saray iktidarı diyor ki: ‘Arkadaş fabrikasına, fabrikasının çatısına güneş enerjisi kursun. ‘Kurun, elektrik elde edin. Fabrikada kullanın. Artan elektriğinizi de ben alacağım. Söz veriyorum. Sonra zaman geçiyor. ‘Güzel, yaptınız. Elektriği elde ediyorsunuz. Fabrikanızda kullanıyorsunuz. Artan elektriği bana satacaksınız. Şimdi ben bunu para ile almayacağım. Bana mecburen vereceksiniz. Ben de size para vermeyeceğim’ diyor. Bu çökme vergisidir. Sanayicinin elektriğine çökmektir bu. Böyle bir rezalet dünyanın hiçbir demokrasisinde yaşanmaz. Ne demek, ben senden zorla alacağım. Yani zapt edeceğim, vermezsen cezalandıracağım diyor. Bunu asla ve asla kabul etmiyoruz. O sanayici arkadaşlarım da düne kadar alkışladıkları AK Parti’yi unutmasınlar. ‘Türkiye’ye büyük ufaklar açtı’ diye zaman zaman konuşanlar da unutmasınlar. Ne zaman ki onların elektriğine çöktüler, şimdi zaman uyanmaya başladılar. Şimdilik elektriğinize çöktüler, yarın fabrikalarınıza da çökebilirler. Hiç kimse bunu unutmasın. Ama bir şeyden de emin olsunlar. Halkın desteği ile iktidar olduğumuzda sanayicinin hangi partiye ilgi duyup duymadığına bakılmaksızın kim üretiyor, çalışıyor, ihracat yapıyorsa, kim ülkesine gelir kazandırıyorsa bizim başımızın üstünde yeri olacaktır. Onlar gibi ayrımcılık yapamayacağız.

“147 bin çocuk destek almak zorunda”

Türkiye’nin geldiği nokta… Aile yanında destek verilen çocuk sayısı. Fakir aileler, çocukları başka bir yerde bakılıyor. Bunlara destek veriliyor. 2011’de bu rakam 34 bin 982’ydi. Koruma altına alınmadan aile yanında destek verilen çocuk sayısı. 2017’de 34 bin rakamı 104 bin 729’a çıktı. 2022 Temmuz’unda bu rakam 147 bini aştı arkadaşlar. Türkiye büyüyor, gelişiyor diyorlar ya. ‘Türkiye büyüyor, Türkiye’de yoksulluğu bitirdik’ diyorlar ya. 147 bin çocuğa aile yanında destek verilen bir sürecin içine girdik. Bu tablo böyle devam ederse bu rakam her yıl artacak. Bizim üzerimize çok büyük görevler düşüyor. CHP olarak tarihi bir sorumluluğu bilmek ve o sorumluluğun gereğini yerine getirmek zorundayız. Beraber, birlikte çalışmak zorundayız. Toplumun bütün dokularına hitap etmek zorundayız. ‘Sizden-bizden’ ayrımı yapmadan toplumun her kesimini kucaklamak zorundayız. 

“Devlet memurları sarayın kölesi değildir”

Öyle bir noktaya geldiler ki… AK Partili ve MHP’li milletvekilleri il, ilçe, kadın kolları, gençlik kolları başkanları halkın arasına giremeyecek noktaya geldiler. Diyorlar ya, halka gideceğiz. Buyurun gidin bakalım. Dert dinleyin. Gidemiyorlar, dert dinleyemiyorlar. Çünkü onların hiçbirisinin yetkisi yok ve yeni bir şey söyleyemiyorlar. İradelerini bir kişinin iradesine bağlayan, yani iradelerini saraya bağlayan bir siyasal iktidarın geleceği yoktur. Devletin geleceği bir kişinin iradesine bağlanamaz. Erdoğan bunu görüyor ve fark ediyor. Erdoğan şimdi il başkanlarının, ilçe başkanlarının, kadın kollarının, milletvekillerinin yapamadığı işi devlet memurlarına yaptırmak istiyor. Devlet memurlarına diyor ki, okuyayım; ‘Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’mızın çalışanları, sizleri hanelerinizde ziyaret ederek, bir bardak soğuk suyunuzu, bir demli çayınızı içecek. Kah derdinizi dinleyecek, kah sohbetinize eşlik edecek.’ Hani senin milletvekillerin gidiyordu, il başkanların gidiyordu. Gidemiyor. Hani senin kadın kolların gidecekti. Evlere girecekti. Giremiyor. Ne yapıyorlar, şimdi devlet memurlarını görevlendiriyorlar. Siz gidin anlatın diye. Devlet memurları sarayın kölesi değildir. Devletin memurlarıdır ve bunun gereğini yapmak zorundadırlar.

“Sarayın memuru değilsiniz”

Devlet memuru arkadaşlarıma da seslenmek isterim. Siz sarayın, siyasi partinin memuru değilsiniz. Siz onurlu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin memurlarısınız. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabisiniz. Saray memurları, savcıları, hakimleri ayrı; ama onurlu Türkiye Cumhuriyeti devletinin memurları, savcıları ve hakimleri ayrı. İkisini birbirinden ayırıyoruz. Öbürlerinin, yani saraya koşulsuz biat edenlerin ne olacağını ileride tarih yazacak. Biz hangi görüşten olursa olsun devletin yanında duran, devletin saygınlığını koruyan bütün memurları baş tacı yapacağız. Bundan bütün memur arkadaşlarımın bilgi sahibi olmasını isterim.

Çok sorun var, biliyoruz. Her gittiğimiz yere; eve, tarlaya, esnaf dükkanı, kahvehaneyi ziyaret ediyorsak, onlara diyeceğiz ki, hiç meraklanmayın. Atama bekleyen öğretmenler, bizi bekleyin diyeceğiz. Ama bize katılacaksınız, sorununuzun çözülmesi için. Atama bekleyen sağlıkçılar, bizi bekleyeceksiniz. Ama bize katılacaksınız. Beraber düzelteceğiz. Atama bekleyen engelliler, boş kadro var engellilerin atama yapılmıyor. Bizi bekleyeceksiniz. Bize katılacaksınız. Beraber çözeceğiz diyeceğiz. Kadro bekleyen taşeron işçileri 150 binin üstünde. Bize katılacaksınız. Biz bekleyeceksiniz, beraber çözeceğiz bu sorunu. Hak kaybına uğrayan veteriner hekimler, sizler de bize katılacaksınız. Sizin de hakkınızı biz teslim edeceğiz. Sözleşmeli, ücretli öğretmenler tıpkı kadrolu öğretmenler gibi aynı haklara sahip olacaksınız. Onun için bize katılacak ve destek vereceksiniz. Sadece siz değil ailelerinizle beraber, akrabalarınız ile beraber katılacaksınız. Biz bu sorunu çözeceğiz. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki hocalar ve öğrenciler. Sizler de katılacaksınız, yanımızda duracaksınız. Boğaziçi Üniversitesi’ni de bütün üniversiteleri de gerçekten özgür ve özerk kılacağız. Herkes bundan emin olsun.

“Herkesi ezen sisteme direnmek zorundayız”

Bazen çok fazla bir şey söylemeye gerek yok. Aslında hepimiz biliyoruz. Sokaktaki vatandaşımız da biliyor. Herkesi ezen sisteme bir şekilde direnmek zorundayız. Beraber direnmek zorundayız. Zorundayız ki bizden sonra geleceklere güzel bir Türkiye bırakabilelim. Karşımızda bu ülkenin insanın geleceğini, ahlakını, adaletini yok etmeye çalışan bir saray iktidarı var. Bu saray iktidarı artık memlekete verecek bir şeyi olmadığını da gayet iyi biliyor. Oligarkları, beslemeleri, yandaşları, havuz medyası ile çalışıyor. Onlar milyar dolarlar kazanıyorlar. O; bütün bunları maddi güçle yapmaya çalışsın, biz cesaret ile çalışıp yolumuza devam edeceğiz. Bu tabloyu ülkemiz, evlatlarımız, ülkemizin saygınlığı için…

“Halk düşmanlarını birlikte yeneceğiz”

Bakınız ben; sürekli yürümeye ve ilerlemeye kararlıyım. Ve hiçbir şey beni inandığım yoldan geri çeviremez. Bu ülkeyi seven insanların gerçek vatanseverlerin umutları ve duaları her yerde bizimle birlikte yürüyor. Buna inanın. Ve yine buna inanın; bu mücadelede halk düşmanlarını birlikte yeneceğiz. Özgürlük, doğruluk, adalete susamış halkımıza kurtuluşu beraber getireceğiz. Ama şunu da artık bilmek zorundayım. Siz gerçekten benimle birlikte misiniz? Bazılarınızın sesi çıkmıyor. Bazılarınızın da isteyerek veya istemeyerek zarar verdiğini de görüyorum. Ama artık karar verin. Bu halk düşmanlarını beraber yenecek miyiz, yenmeyecek miyiz? Benimleyseniz, benimle olduğunuzu da artık hissetmek istiyorum. Sırtımı size yaslayacağımı bilmek istiyorum.

“İsim isim biliyorum”

Son bir konu ve son bir uyarı yapacağım. Türkiye tarihinin en büyük borsa manipülasyonlarına şahit oluyoruz. Hep beraber. Küçük yatırımcı soyuldu, soyuluyor. Piyasada yatırımcının buharlaşan parası, dün itibarıyla 5,5 milyar dolardı. Aracı kurumların teminat açığı şeklinde ortaya çıkan batıkları ise 3-4 milyar lirayı buldu. Bir SPK yetkilisi Bloomberg’e, ‘Sistematik risk yok’ diyor. Açık ve net söylüyorum, Sermaye Piyasası Kurulu yalan söyler mi? Yalan söylüyor. Sistematik bir risk var. Bakın uyardım, daha önce uyardım. ‘İzliyorum sizi, notumu alıyorum’ dedim. Derken blöf yapmadığımı da ifade ediyorum. Küçük yatırımcıyı soyanları isim isim biliyorum. Sadece ben değil bu işin namuslu uzmanları da isim isim, firma firma biliyor. Hepsini bir kez daha uyarıyorum. Bu çaldığınız küçük yatırımcının paralarıdır. Açıkça söylüyorum, bu paraları burnunuzdan fitil fitil getireceğim. Yazın bir yere. Sermaye Piyasası Kurulu aklını başına alsın ve görevini yapsın. Yolsuzluk yapanları, küçük tasarrufçuları soyanlara asla izin vermemeli. Manipülatör gruplarını temizlemek zorundadır Sermaye Piyasası Kurulu. Ahlakı ve etik değerleri egemen kılmak zorundadır. Tekrar ediyorum, son kez Sermaye Piyasası Kurulu’nu uyarıyorum.” (ANKA)

 

 

Gündem