Akil ve Müşfik Türk Diplomasisi

Maruf BUZCUGİL
Maruf BUZCUGİL ANKARA NOTLARI

Soğuk savaşın neredeyse yeniden hortladığı, bölgesel etkileşimin küresel düzeyde ağırlık kazandığı, iki buçuk yıldır süren Covid-19 salgınının uluslararası ticaret dengelerini altüst ettiği ilginç bir dönemden geçiyor Dünya. Savaşlar hiçbir zaman eksik olmadı ama altı aydır süren Rusya-Ukrayna savaşı en başta Türkiye ve AB olmak üzere birçok ülke ekonomisini derinden etkiledi. Uzun yıllardan beri bölgesel bir çatışmanın uluslararası etkilerini küresel düzeyde bu kadar sert hissetmemiştik. Ülkeler dünya ekonomisinde ve uluslararası ilişkilerde yaşanan sert hareketlere uygun yeni stratejiler belirleme ve yeni pozisyonlar alma derdinde.

İşte bu durum ve koşullar içinde 2023’de 500.yılını dolduracak “Hariciye Teşkilatımız” da bugün Ankara’da başlayacak XIII. Büyükelçiler Konferansı’nda yaşanan gelişmeleri ve Türkiye’nin pozisyonunu ele alacak. Konferansın bu yılki teması, “2023 ve Ötesinde Akil ve Müşfik Türk Diplomasisi” olarak belirlendi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na göre bu iddialı tema başlığı “Girişimci ve İnsani Dış Politika” anlayışının yansıması olarak ortaya çıkmış.

Büyükelçiler 2019’dan beri ilk kez tam kadro Ankara’da

Dışişleri Bakanlığı’nın 2008’den beri her yıl düzenli olarak gerçekleştirdiği Büyükelçiler Konferansı, 2019 Ağustos’undan bu yana Covid-19 salgını nedeniyle fiziki katılımla yapılamıyordu. Büyükelçiler en son 3-9 Ağustos 2019 tarihinde Ankara’da fiziki olarak bir araya gelebilmişlerdi. Salgınının etkisini sürdürdüğü dönemde ise, 9-10 Kasım 2020 tarihlerinde merkezde görevli büyükelçilerin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nden, yurtdışındaki Büyükelçilerin de çevrimiçi olarak katıldığı bir formatta gerçekleştirilebilmişti.

Dışişleri Bakanlığı bu konferansların amacını “dış politika gündemimizde yer alan konular hakkında değerlendirmelerde bulunmak, önümüzdeki döneme dair öncelikleri ve hedefl eri tespit etmek, dış politikamızın uygulanmasında rol oynayan kurum ve kuruluşlarla eşgüdüm sağlamak” olarak açıklıyor. Bugün (8 Ağustos) Büyükelçilere hitap edecek olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun görevlendirdiği koordinatör büyükelçiler bu kapsamlı organizasyonun hazırlığına aylar öncesinden başlıyorlar.

Konuşmacı üst düzey konuklar

Büyükelçiler konferanslarına üst düzey yabancı konuklar konuşmacı olarak davet ediliyor.

Bugün başlayacak ve 12 Ağustos’a kadar sürecek konferansta Slovenya Cumhurbaşkanı Borut Pahor, AGİT Genel Sekreteri Helga Schmid, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov ve Guatemala Dışişleri Bakanı Mario Adolfo Bucaro Flores’in büyükelçilere hitap etmesi bekleniyor.

Diplomaside ekonomi ağırlığı

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve TBMM Başkanı Şentop tarafından kabul edilecek büyükelçilere sunum yapacak bakanlar arasında ekonomiyle ilgili olanların ağırlığı dikkati çekiyor. Büyükelçilere, oturumlarda Adalet Bakanı Bozdağ, Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, İçişleri Bakanı Soylu, Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy, Milli Savunma Bakanı Akar, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank, Ticaret Bakanı Muş ve Savunma Sanayii Başkanı Demir hitap edecek. Konferans çerçevesinde Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) İş Konseyleri’yle bir araya gelecek olan büyükelçiler, kendi bölgeleriyle ilgili toplantılar gerçekleştirecekler. Bu toplantılarda hedef ülkelerdeki iş ve yatırım fırsatları ele alınacak. Büyükelçiler 12Ağustos Cuma günü Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile birlikte Kayseri ve Nevşehir’i de ziyaret edecekler.

Küresel fırsatlar bizdeki seçimleri bekler mi?

Dünyanın içinde bulunduğu güncel durum ülkemiz ekonomisine getirdiği sıkıntılar yanında, yeni fırsatlar da barındırıyor. Ankara’daki büyükelçiler konferansında muhtemelen dünya ticareti ve uluslararası yatırımlar yönünden Türkiye’nin süratle harekete geçmesini bekleyen fırsatlar ele alınacak. Salgın sürecinin hızlandırıcı etkisiyle tedarik zincirlerinin kırılmaya başlaması, iç ekonomisine daha fazla odaklanmak zorunda kalan Çin’in uluslararası ticaretteki ağırlığının göreli olarak azalmaya başlaması, Rusya-Ukrayna savaşının Karadeniz’de ortaya çıkardığı yeni bölgesel dinamikleri bu fırsatlara kaynaklık ediyor. AB, önemli ticaret ortaklarından, gümrük birliği ile kendisine bağlı Türkiye’yi biraz daha fazla üretim ve tedarik üssü olarak algılamaya başladı. Ne yazık ki Türkiye, bu fırsatların hızla yatırımlara ve daha avantajlı ticari ilişkilere dönüşmesini sağlayacak, fırsatlardan yararlanabilme yeteneğini artırmak için yapısal ekonomik sorunlara savaş açmış, kapsayıcı strateji ve politikalara henüz tam olarak sahip değil. Artık bir yıldan az süre kalan seçimlerin önümüzdeki Haziran’daki yasal tarihine doğru geriye sayıyoruz. İktidarın siyasi gerekçelerle tek derdi seçimlere kadar ekonomiyi, piyasaları canlı tutmak, yüksek enflasyonun ağır hasar verdiği kitleleri biraz rahatlatabilmek.

İhracatçılar, sanayiciler sıkı denetim değil destek bekliyor

Türkiye’de sanayici ve ihracatçıların da; küresel fırsatları karşılayacak, sanayimizin yarattığı katma değeri artıracak, sanayi üretimi girdilerinde arz güvenliği sağlayacak, ithalat bağımlılığını azaltacak, yüksek teknolojili ürün üretimine geçiş hızlandıracak “Akil ve Müşfik” devlet aklına ve desteğine ihtiyacı var. Geleneksel sanayici refleksiyle üretim girdilerini güvenli kılmaya çalışanların “stokçuluk”la itham edildiği, ihracatın daha çok döviz geliri boyutuna odaklanan, ihracatçıların döviz gelirlerini sıkı denetim altına alan bir yaklaşım söz konusu. Bu boyutlara ulaşacağını tahmin edemeden enflasyonu göze alan ekonomi yönetiminin, seçimleri öncesi bütüncül politikalara yönelmesini kimse beklemiyor. En güçlü iktidar alternatif olarak belirmeye başlayan muhalefet bloğu “6’lı masa” da henüz küresel fırsatları karşılayacak politikaların nasıl ortaya konulacağını, enflasyon başta olmak üzere temel ekonomik sorunlarla nasıl mücadele edilebileceğini ayrıntılarıyla açıklamış değil. İnşallah, seçimlerden sonra ister mevcut iktidarın devem ettiği, isterse muhalefetin iktidarı devraldığı ortamda önümüze gelen küresel fırsatların nasıl kaçtığını konuşmayız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar