Buğdayımızın yarısı hayvan yemi oluyor, doğru destek modeliyle kaliteyi artıralım

Vahap MUNYAR
Vahap MUNYAR İŞ DÜNYASINDA DİYALOG

EKONOMİ Gazetesi Eskişehir Temsilcisi Hatice Aydoğan Özsökmen planladı, Hakan Güldağ ve Şeref Oğuz’la birlikte kentin iş dünyası önderleri ile Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Yılmaz Büyükerşen’i ziyaret ettik.

Tura Eskişehir Ticaret Odası ile başladık, Başkan Metin Güler ve ekibiyle buluştuk. Ardından Eskişehir Ticaret Borsası Başkanı Ömer Zeydan’a uğradık. Turumuzun kentteki üçüncü durağı Eskişehir Sanayi Odası oldu. BaşkanCelalettin Kesikbaş, yönetim kurulu üyeleri Ahmet Özdemirel, Öcal Murat Sürel ve Sinan Özeçoğlu ile sohbet ettik.

Eskişehir Ticaret Borsası Başkanı ve TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Zeydan, alım-satım seansını izletirken iklim krizine işaret etti:

- Dengesiz havalar sadece tarla bitkilerini değil ağaçları da olumsuz etkiliyor.

Ardından buğday üretimine değindi:

- Aslında Türkiye rekolte iniş çıkışları olsa da her yıl kendine yetecek buğday üretebiliyor.

Şeref Oğuz sordu:

- Madem öyle neden buğday ithal ediyoruz?

Ömer Zeydan anlattı:

- Bizim ürettiğimiz buğdayın yarısından ekmek olmaz. O nedenle örneğin geçen yıl 6.6 milyon ton ekmeklik buğday ithal edildi.

Türkiye’nin söz konusu buğdayı 3’üncü dünya ülkelerine, Afrika’ya ihraç ettiğini belirtti:

- Onlar ekmeğin kabarmasını istemiyor zaten. Bazlama tarzı ekmek tüketiyorlar.

Buğdayın protein ve enerji dengesinin önemine değindi:

- Protein ve enerji dengesi iyi olmadığı takdirde hamur yayılır ve kabarmaz.

Eskişehir’den tohum kullanımında doğru olmayan tutumlara örnek verdi:

- Biz Eskişehir Ticaret Borsası olarak her yıl en verimli tohum ile ilgili harita çıkarıyoruz. En iyi 10 buğday tohumunu liste olarak açıklıyoruz. Bu listeye uygun tohum kullanılsa buğdayımızın kalitesi de verimi de artar.

Eskişehir’de 60-70 farklı buğday tohumu kullanıldığını kaydetti:

- Buğdayda destekleme sistemini kaliteye endekslemek bu konuda çözümün kapısını açar. Örneğin, yemlik buğdaya 10 kuruş, kaliteli buğdaya 20 kuruş prim vermek, çiftçiyi kaliteli ürüne doğru yönlendirir.

Buğday ithalatının içerideki dengeyi bozduğuna dikkat çekti:

- Ülkemizde üretilen buğdayın hayvan yemine dönüşmemesi için çiftçiyi kaliteli üretime yönlendirecek destekleme sistemine geçmek gerekiyor. Bir taraftan pancarda olduğu gibi üretim takvimi içinde destek verilsin, diğer yandan kaliteli buğday daha fazla prim alsın.

İklim krizi, bu yıl da ülkemizde su sıkıntısı, tarımda üretimin gerilemesi sorunu yaşatacak gibi görünüyor.

Tarımsal ürün destekleme politikalarında iklim krizini dikkate alıp sistem değişikliklerine gitmek gerektiği anlaşılıyor.

Buğdayda kaliteyi ve verimi yükseltebilmek için Ömer Zeydan’ın ortaya koyduğu gibi önerilere kulak vermek gerekiyor…

Mısır para kazandırıyor ama tarlaya zarar veriyor

ESKİŞEHİR Ticaret Borsası Başkanı Ömer Zeydan, kentte çiftçinin mısır üretimine yöneldiğini belirtti:

- Çiftçi dönüm başına 500 kilo buğday elde edebilirken, mısırda üretim dönüm başına 2 tonu buluyor. Ayrıca mısırın fiyatı da çiftçiye iyi para kazandırıyor.

Mısırın çok su tüketen bir ürün olduğunu vurguladı:

- Tarlaya 10 yıl üst üste mısır ek, 11’inci yıl hiçbir şey üretemezsin. O tarla biter. Mısır yeraltı sularına da zarar veriyor.

Deprem bölgesine günde 1 TIR ekmek gönderdi

HAKAN Güldağ, Eskişehir Sanayi Odası’na damgasını vurmuş önceki BaşkanıSavaş Özaydemir’i aradı:

- Eskişehir’deyiz, sizi de görmek isteriz.

Hakan Güldağ, Şeref Oğuz ve Hatice Aydoğan Özsökmen ile birlikte Savaş Özaydemir’i son 1-2 yıldır odağına aldığı ekmek üretimini gerçekleştirdiği tesiste ziyaret ettik.

Tesisteki makineleri gösterdi:

- Makinelerin yarısı Konya’dan. Maya üretim makinesini İtalya’dan aldım.

Fabrikayı 1 yılda kurduğunu belirtti:

- Ekşi mayalı ekmek yapıyorum. Bir yıldır lezzet arıyorum.

Ürettiği ekmeklerden ikram ederken 11 ilimizi vuran depremlere işaret etti:

- Ben de kendi çabamla günde bir TIR ekmeği depremin vurduğu illerimize göndermeye çalışıyorum.

Teknoloji transferi yap, personelin yarısını bizden al, o zaman kapıyı açarız

HAKAN Güldağ, Şeref Oğuz ve Hatice Aydoğan Özsökmen ile birlikte Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Küpeli’ye de uğradık.

Küpeli, Türkiye’deki iş ortamıyla ilgili şu tanımı yaptı:

- Bizim deniz hiç çarşaf gibi olmadı. Biz de dalgalı denizde yüzmeyi öğrendik.

Eskişehir OSB’deki doluluk üzerinde durdu:

- 6 yıl önce faaliyette olan tesis sayısı 530’du, bugün 842 tesis faaliyet gösteriyor, üretim yapıyor. Neredeyse arsa kalmadı.

2025-2026’ya kadar arsaların tamamının bitmiş olacağını belirtti:

- Kalan bölüme nitelikli yatırımcı gelsin istiyoruz. Katma değeri yüksek üretim olmasını hedefliyoruz.

Büyük bir yabancı yatırımcıyla görüşmelerini anımsadı:

- Bizden 1200 dönüm arsa istediler, “Arsa parası vermeyiz” dediler. Kendilerine, “Teknoloji transferi yaparsınız Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi arsa bedeli konusunu çözebilir” dedik.

Teknoloji transferinin yanı sıra bir başka talepte daha bulunduklarını vurguladı:

- Söz konusu yabancı yatırımcıya teknik kadronun en az yarısını da Eskişehir’den alması şartını bildirdik. Yeterince teknoloji transferi yapmayacaklarını gördük, o nedenle anlaşamadık.

Yılmaz Hocamızın C25 beton ısrarında haklı olduğunu gördük

ESKİŞEHİR OSB Başkanı Nadir Küpeli, kentte bir dönem beton konusunda tartışma çıktığını anımsadı:

- C20 beton kullanımı konusunda genel bir karar alınmıştı. Büyükşehir Belediye Başkanımız Prof. Yılmaz Büyükerşen, C25 beton konusunda ısrar etti, daha düşük betona izin vermeyeceğini bildirdi.
11 ilimizi vuran depremlerden sonra Prof. Büyükerşen’i aradığını belirtti:

- Yılmaz Hocamıza, “Ne öngörülü bir insansınız Hocam” dedim. İyi ki Yılmaz Hocamız ısrar etmiş. Şimdi bırakın C25’i, C30-C35 beton kullanımı da gündeme geldi.

Ben nereye geldim?

ESKİŞEHİR Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Metin Güler, kentte misafir ettikleri depremzede sayısının 20 binin üzerinde olduğunu belirtip, bir izlenim anlattı:

- Depremzede vatandaşlarımızdan bir bölümü pijamalarıyla, ayakkabıları dahi olmadan ilk bindikleri transfer otobüsüne binmişler. Bazılarının üzerinde kimlikleri de yoktu. Bir vatandaşımız, “Ben neredeyim? Burası neresi?” diye sorunca içimiz parçalandı.

Söz konusu depremzedenin sözlerini aktarmayı sürdürdü:

- Söz konusu depremzede vatandaşımız, “Ben zengin bir insanım ama kredi kartlarım, cüzdanım yanımda değil. Benim yardıma ihtiyacım yok” dedi. Banka ile irtibatı sağlandı. Sonra da 1-2 milyon lira bağış bırakıp gittiğini duyduk. Adını, sanını bilmiyoruz.

Oda üyelerinin depremzedelere destek konusunda kenetlendiğini vurguladı:

- Aslında aralarında işe girip Eskişehir’e yerleşmek isteyenler var. Depremzede vatandaşlarımızı işe almak birçok şirketin işine gelir ama o bölgeye haksızlık yapmış oluruz. Doğru olanı depremzede vatandaşlarımızın sıkıntılar atlatılınca bölgeye dönmeleri…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar