Ekonominin akıncı birlikleri: İhracatçılar

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Ahmet Çığır Şahin

GEEM Derneği Y.K. Başkanı / Decorium Genel Müdürü

 

Türkiye bir yıldan fazla bir süredir yeni ekonomi planı uyguluyor. Yeni ekonomi programının en önemli sacayaklarını üretim ve ihracat oluşturuyor. “Küresel düşün küresel hareket et!” ilkesiyle üretici markalarımız, ihracatı artırma konusunda son bir yılda rollerini tam anlamıyla mükemmel bir şekilde yerine getirdi. Bu sayede, ihracatta rekorlar kırdığımız bir dönemi geride bıraktık. Ancak uzun yıllara sair yapısal sorunlar nedeniyle, ithalat da rekor kırdı. Türkiye’de üretim tarafı için söyleyecek olursak eğer, her yüz birim üretimin 70’i maalesef ki ithalata dayanıyor. Yani üretmek için ithalat yapmak zorundayız. Katma değerli üretim yalnızca ürünün birim/kg ortalaması değil, imalat süresince yerli bileşenlerden üretmektir. Türkiye, yarı mamul ve ham madde konusunda yerlilik oranlarını arzu edilen ideal seviyelere taşıyamadı. Atılan adımlar, doğru ve ihtiyaca binaen yapılmışsalar da ortada imalat sektörünün taleplerini karşılayabilecek bir ara mamul ve hammadde uygulamaları hayata geçirilemedi. Hiçbir şey için geç sayılmaz, bu yolda her adım kıymetlidir. Bugünden başlayalım ve bu sorunu çözelim ki, zenginlik ülkemizde kalsın, ülkemizin refahına katkı sağlasın. En büyük temennimiz budur.

Pandemi sonrası iyi analiz edilmeli

Pandemi tüm dünyaya uzun yıllar boyunca unutulmayacak bir ders verdi ve doğal olarak etkileri bakımından bazı sonuçları oldu. İnsanların hayata bakış açısı değişti, yeni normaller kabul görmeye başladı. Tüketici alışkanlıklarında büyük değişimler oldu. Üretim tarafında ise kartlar yeniden karıldı adeta. Dünyanın üretim üssü Çin, pandemi sonrası dönemde talep karşılayamaz duruma geldi. Uluslararası lojistik bir anlamda çöküntüye uğradı, navlun fiyatları çok yüksek seyretti. Buna ek olarak Ukrayna-Rusya savaşı patlak verdi. Tüm bunlara bağlı olarak dünyayı bir ağ gibi on yıllar içinde saran tedarik zinciri bozuldu. 2019-2022 yılları arasında oluşan bu olumsuz durum, insanların ekmek ve su gibi temel gıda ihtiyaçlarını bile karşılayamaması durumunu ortaya çıkardı. Açıkçası, kimse ne olduğunu anlayamadı. Arz talep dengesi bozuldu ve fiyatlar değerinin üzerinde artmaya başladı. Buna bağlı olarak etkilerini hala görmekte olduğumuz enflasyonist bir döneme girildi. Bugün dünyanın hiçbir yerinde fiyat istikrarı yok, enflasyon yıkıcı etkisini sürdürmeye devam ediyor ve merkez bankaları kırmızı alarm durumunda.

Hoş gelmedin Çin!

Son aylarda çok farklı sektörlerde uluslararası fuarlara katılan Türk markalarının gözlemlediği ortak bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Pandemi ile başlayan süreçte adeta içine kapanan Çin, son aylarda uluslararası pazarlarda yeniden ve güçlü bir şekilde boy göstermeye başladı. Öyle ki, bu durum “nasıl yani” şaşkınlığını insanlara yaşattı. Çünkü, Çin adeta kaldığı yerden devam edercesine bir güçle, fiyat istikrarı bozulmuş enflasyonist bir sorunla boğuşan dünya pazarlarına fiyatları aşağıya çekerek girmeye ve tüm pazarları domine etmeye başladı bile. Biz, Türkiye olarak ihracatımızın yaklaşık yüzde 60’ını AB bölgesine yapıyoruz. Peki, rekabetçi fiyatlarla müşterilerin karşısına çıkabiliyor muyuz? Hayır. Bazı sektörlerde maliyetimizin çok altında satış fiyatı belirleyen Çinli ve takip eden Hintli, Pakistanlı ve Bangladeşli firmalar var. Daha endişe verici olanı güncel fiyatlamaların Avrupalı rakip ülkelerin bile üzerinde seyretmesi. Anlaşılacağı üzere, sorunun Türk ekonomisine olumsuz etkilerini düşünebiliyor musunuz? Üreticilerin rotası ihracat ama şimdiden hissedilmeye başlanan ve yakın zamanda bir duvar gibi karşımıza dikilecek olan bir sorundan bahsediyorum. Bu konuda eğer bir önlem geliştiremezsek, korkarım ki, yeni ihracat rekorları kıramayacağız gibi görünüyor.

Kamu ve özel sektör ihracatı planlamalı

Türkiye olarak ihracat hedeflerimizden artık geri dönüşü olmayan bir yola girdik. Açıkçası ülke menfaatine alternatif başka bir yol da görünmüyor. Tam da bu noktada, ilgili kurum ve kuruluşlar ile özel sektör temsilcileri bir araya gelerek ihracat politikalarını orta ve uzun vadeli hedefler çerçevesinde planlaması gerekmektedir. İhracat yapan üreticilerin sıkıntıları günbegün artıyor, ön görülemiyor ve çok riskli bir ortamda ticaret yapılmaya devam ediyor. İhracatçıların, dayanma gücünü artıracak iyimser gelişmeler duymaya ve hissetmeye ihtiyaçları var. Örneğin, kur politikaları ne olacak, ne ön görülüyor? Enerji girdi maaliyetleri artırdıkça ihracatçının rekabetçiliği elinden gidiyor. Emtia artışlarına bağlı olarak hammadde fiyatları artmaya devam ediyor. Satacağımız ürünü fiyatlandıramama sorunu büyüyerek devam ediyor. Üretim maaliyetlerinde, önemli bir değişkenlik gösteren işçilik maaliyetlerinin döviz bazında hesaplamalarını rasyonel bir şekilde ortaya koyamıyoruz. Üretim ve ihracat tarafında bu türden sorunların varlığı yetmiyormuş gibi, tüm dünyada göz ardı etmememiz gereken bir talep daralması oluşmaya başladı.

Her kriz beraberinde fırsatlar sunar

Aslına bakarsak özel sektör üzerine düşeni yapıyor. Bazı sektörel derneklerin girişimlerini önemli buluyorum. Örneğin, Gelişen Ev ve Yaşam Eşyası Markaları Derneği (GEEM) 2023 yılında, belirsizliği ve darboğazı fırsata çevirmek için kolları sıvanarak, iki büyük sektörel ihracat fuarını iş birliğine gittiği Ambiyans Fuarcılık ile beraber düzenleyecek. Yıllar sonra bu kez farklı bir marka ile gerçekleştirilecek olan AMBİYANS fuarı ülkemizin kategori bazında en kapsamlı ev, mutfak ve hediyelik eşya ürünlerini üreten markalarını bir araya getirecek. Üstelik bu yıl düzenlenecek olan fuarların ilki olan 2-5 Mart tarihlerindeki organizasyonda, cumhuriyetimizin 100. yılına özel ülkemize inanç, sektöre dev destek kapsamında katılım ücreti alınmayacak ve dünyanın her yerinden nitelikli profesyonel alım heyetleri İstanbul’a getirilecek. Daha ne olsun. İşte böyle güzel hareketlerin yaygınlaşması ve ülke genelinde kolektif bir ruha dönüşmesi gerek. Birlikte, dayanışma içinde, devletinin desteğini arkasına alan Türk girişimciler, akıncı birlikleri gibi üzerine düşeni fazlasıyla yapmaya namzettir. Bundan yana kimsenin şüphesi olmasın. Yeter ki hep destek tam destek sağlansın, sorunlar hızlı bir şekilde çözülsün ve ayak bağları ortadan kaldırılsın. Egemen ve özgür bir şekilde, dünya milletleriyle eşit şartlarda yarışalım ve Türkiye’nin markaları olarak Türk bayrağını tüm dünyada gururla taşıyalım. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar