Elektronik ticaretin düzenlenmesi ve enflasyon

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Enflasyon ile mücadelenin bir numaralı ve en güçlü aracı para politikasıdır. Para politikası, bizim gibi dolarizasyonun yüksek olduğu ekonomilerde, sadece talep değil maliyet enflasyonunu da etkiliyor. Merkez bankasının geçtiğimiz Eylül ayında para politikasını gevşetmesinin arkasından yaşadıklarımız, net bir şekilde bu tabloyu ortaya koyuyor. Ortaya çıkan ve çıkması beklenen negatif reel faiz ortamında, hem talep enflasyonu hem de kurlar yoluyla ciddi bir maliyet enflasyonunu yaşamaya devam ediyoruz.

Enflasyonun nedeni elbette sadece para politikası değil. Görece sıkı para politikası uyguladığımız dönemlerde dahi enflasyonu çift haneli rakamların altına pek indiremedik, uzun yıllardır tutulan yüzde 5 hedefine çok yaklaşamadık. Yapışkan ve adapte edilen beklentilerden, tarımda olduğu gibi yapısal sorunlara, kamunun yönettiği fiyat ayarlamalarının enflasyon hedefi ile uyumsuzluğundan, piyasaları rekabetçi yapıdan uzaklaştıran eksik rekabet koşullarına kadar birçok faktörün Türkiye’deki enflasyonun nedenleri arasında olduğunu biliyoruz. Bu yazıda piyasaların rekabetçi yapısına zarar verme riski olan bir gelişmeden bahsetmek istiyoruz.

Elektronik ticaretin düzenlenmesi hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun 7 Temmuz tarihinde resmi gazetede yayınlandı.

İktisat derslerinde sık sık bahsettiğimiz tam rekabetçi piyasa koşullarına ne kadar yaklaşılabilirse, hem tüketici hem makroekonomik dengeler açısından çok daha iyi bir noktaya gelinebiliyor. Tam rekabetçi piyasalar çok sayıda alıcı ve satıcının olduğu, piyasaya giriş çıkışın serbest olduğu, fiyat ve miktarların arz ve talebe göre belirlendiği bir ortamda oluşur. Tam rekabetçi piyasa koşullarına yaklaştıkça fiyatlar ve maliyetler minimuma, üretim maksimuma yönelir, firmalar aşırı değil normal denilebilecek kâr oranları ile faaliyet gösterir. Piyasalar rekabetten uzaklaşıyor, tekel, oligopol gibi tüketici ve makro dengelerin aleyhine sonuçlar verecek şekilde ilerliyorsa, bunu tersine çevirecek, piyasaları rekabetçi yapıya götürecek devlet müdahaleleri de her zaman desteklenir.

Bu anlamda, elektronik ticaret tam rekabetçi piyasa koşullarına en fazla yaklaşan örneklerin başında gelmektedir. Bu konuda çok sayıda akademik çalışma yayınlanmıştır. Çalışmaların tamamı tüketici refahını arttıran, verimliliği arttırarak hem büyüme hem enflasyonu olumlu etkileyen sonuçlara ulaşmaktadır. Hatta son dönemlerde, karbon salınımını azaltarak, çevreyi olumlu etkileme ve sürdürülebilirlik açısından da çok pozitif sonuçları olduğu ortaya çıkmaktadır.

7 Temmuz tarihinde resmi gazetede yayınlanan kanun değişikliği, firmaların elektronik ticarete yönelimini ve yatırımlarını olumsuz etkileme potansiyeli taşıyor. Değişiklik kanunu 13 adet madde içeriyor. Özellikle 8. ve 10. maddeler bu potansiyeli barındırıyor. Hizmet sağlayıcının yükümlüklerini içeren 8. madde marka kullanımı ve dolayısıyla yasağına ilişkin bir içeriğe de sahip. Firmalar cirosunun yüzde 50’den fazlasını mağazalar gibi fiziksel satıştan elde ediyorsa, kendi markasını elektronik ticaret yoluyla satabiliyor. Fakat cironun yüzde 50’den fazlası elektronik ticaretten oluşuyorsa kendi markasını satamıyor. Hem küresel ekonomide hem Türkiye’de hızla gelişen ve talep gören elektronik ticarete yönelik bu tür bir uygulama, ciddi bir biçimde sınırlama, gelişim potansiyelini durdurma riski taşıyor. Firmaları mağaza açmaya ve mevcutların cirolarını arttırmaya teşvik ediyor. Bu durum daha yüksek maliyet ve enflasyon anlamına geliyor.

Kanundaki 10. madde ise elektronik ticaret lisansına yönelik bir içeriğe sahip. Bu maddeye göre, firmalar işlem hacmine göre bir lisans bedeli ödeyecek. Hacim yükseldikçe lisans bedeli de artıyor. Bu durumu Sayın Vahap Munyar 13 Temmuz günü Dünya gazetesinde yayınlanan yazısında oldukça güzel özetlemiş durumda. Örneğin, 10-20 milyar TL ciro içerisinde lisans bedelinin payı toplamda yüzde 0,03 olurken, 65-80 milyar TL ciro aralığında yüzde 25 değerine ulaşıyor. Sektörün önemli temsilcileri bu durumu çifte vergilendirme olarak yorumluyor. Yüksek ciroya sahip işletmelerde 1000 liralık bir ürüne 250 TL bir lisans bedeli ödenecek görünüyor. Bu tür bir bedelin önemli oranda nihai ürün fiyatına yansıma ihtimali güçlü görünüyor.

Sonuç olarak, elektronik ticaretin düzenlenmesi hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun, piyasaları rekabetçi hale getirmede önemli bir işleve sahip elektronik ticaretin gelişimini kısıtlayarak, verimlilikte düşüş, büyümede yavaşlama ve daha da artan enflasyon gibi sonuçlara yol açabilir. 2021 yılında elektronik ticaret ile olan sipariş sayısı yüzde 46 gibi büyük bir artışla 3 milyar 347 milyona ulaştı. Ticaret hacmi 38,5 milyar TL’yi buldu. Elektronik ticaret sektörü son 5 yılda 7 milyar dolarlık doğrudan yatırım çekti. Elektronik ticaret çok büyük bir potansiyele sahip. Elbette sektörlere yönelik düzenleme ve tedbirler, piyasaların sağlıklı işlemesi açısından önemlidir. Fakat bu düzenlemelerin rekabeti arttırıcı, mikro ve makro anlamda refahı ve etkinliği yükseltici yönde olması beklenir. Bu yasanın tekrar gözden geçirilmesinde, özellikle enflasyon ile mücadele etmemiz gereken bir dönemde, büyük fayda olduğunu düşünüyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024