Fed rüzgârı sert esecek

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Bu hafta finansal piyasaların ana gündemi doğal olarak merkez bankaları olacak. Paranın fiyatı ve miktarı finansal piyasalardaki fiyatlamaların en önemli belirleyenlerinden birisidir. Merkez bankalarının kararlarından kısa bir süre önce piyasalar beklentileri fiyatlar. Beklenenden farklı bir aksiyon gelirse de tepki verir.  

Birkaç gün önce dünya bankasının bir raporu yayınlandı. Raporun temel sorusu küresel ekonomi resesyona yakın mı şeklinde belirlenmiş. Bu soruyu cevaplamak için farklı senaryolar oluşturulmuş ama raporun ana tespitlerinden birisi, merkez bankaları sıkılaştırmayı arttırdığında resesyon ihtimali yükseliyor. İçinde bulunduğumuz süreçte küresel ölçekte merkez bankaları son 40 yılın en güçlü faiz artırım sürecine girmiş durumda. Bunun temel nedeni de son 40 yılın en yüksek enflasyonunu yaşıyor olmamız. Enflasyonun gelir dağılımını bozmaktan, büyük bir belirsizlik yaratmaya, verimsizlikten büyümeyi sürdürülebilir olmaktan çıkarmaya kadar ne kadar büyük riskler yarattığının çok iyi farkındalar.

Talep enflasyonu öne çıkıyor

Küresel merkez bankaları dediğimizde elbette en önemlisi Fed’in atacağı adımlar oluyor. Geçtiğimiz hafta yüzde 8,1 beklenen TÜFE’nin sadece yüzde 0,2 yukarıda yüzde 8,3 olarak gelmesi Fed’e ilişkin beklentileri ciddi biçimde değiştirdi ve finansal piyasalarda ciddi bir satışa neden oldu. Petrol fiyatlarındaki düşüşe rağmen enflasyonun yüksek gelmesi, enerji ve gıda hariç çekirdek enflasyonun yıllık artışını sürdürerek yüzde 7,1 seviyesine gelmesi yaşananın sadece bir maliyet enflasyonu olmadığını, talep yönlü bir enflasyonun da ciddi tehlike oluşturduğunu gösteriyor.

Petrol fiyatlarındaki inişin pompa fiyatına yansıması ABD’de tüketici güvenini arttırmaya başladı. İşsizlik yüzde 3,7 ve yaklaşık 5,5 milyon işsiz var. Buna karşın 11,2 milyon yeni açılmış iş var. Yani bir işsize iki iş düşüyor. Böyle bir ortamda iş gücünün pazarlık gücü çok artıyor. Ücretler yükselme eğilimini koruyor. Hep beraber izledik, ABD’de hiç olmadığı kadar grevlerde artış var. Demiryolu çalışanlarından, öğretmenlere, sağlık çalışanlarına kadar farklı meslek grupları farklı eyaletlerde grevlere gitmeye başladılar. Özetle, artan tüketici güveni ve ücretlerin talep enflasyonu yarattığını görüyoruz. Ağustos ayında başta Euro bölgesi ve İngiltere olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde Satınalma Yöneticileri Endeksleri (PMI) gerilerken, ABD’de yataylaştı. Bu tablo Fed’i muhtemelen oldukça şahin kılacaktır. Bugün 100 baz puanlık bir faiz artırım ihtimali yüksek görünüyor. Faizler 3,25-3,50 seviyelerine gelecek. Kasım ayı başında ve Aralık ayı ortasında iki toplantı daha olacak. Artırımların devam etmesini ve yılsonunda yüzde 4 ve üzerine gelme ihtimalini yüksek görüyoruz. Gelecek yıl yavaşlayarak da olsa artışlar devam edecektir. Böylesine bir sıkılaşma çok muhtemelen enflasyondaki düşüşü hızlandıracak ve 12 ay içinde enflasyon yüzde 4’ler seviyesine inebilecektir. Asıl sorun yüzde 2 hedefe ulaşmakta olacak gibi görünüyor. İşsizliği yüzde 5 ve üzerine çıkarmadan Fed’in bu hedefe ulaşmasının zor olacağı düşüncesindeyiz. Bu durum siyaseten zorlanılacak bir durum yaratacaktır ama 2024 seçimlerine kadar uzun bir süre olduğunu düşünecek olursak 2023 yılında Fed’i durdurmak ve geri adım attırmak çok kolay olmayacaktır.

ABD en hafif atlatanlardan olacak

Bu tablo elbette ABD ekonomisini de oldukça yavaşlatacak. Bununla birlikte, küresel boyutta resesyondan en az etkilenecek ülkelerin başında ABD olduğunu düşünüyoruz. ABD’de hanelerin pandemi döneminden oldukça yüksek, 2 trilyon dolar kadar bir tasarruf artışı var. Şirketlerin yine 2 trilyon dolar kadar bir tahvil ihracı var. Yani hem haneler hem şirketler oldukça likit durumdalar ve yavaşlamanın çok sert olmasını engelleyecek bir güce sahipler. Avrupa, Çin ve Dünyanın birçok ülkesinin, hem kendi dinamikleri hem de ABD’den gelen sıkılaşmanın yaratacağı güvenli liman etkisine bağlı olarak resesyon riski ile daha fazla karşılaşma ihtimali bulunuyor. ABD’de genele yayılan bir resesyondan ziyade sektörel ve sektörler arasında dolaşan bir resesyon ihtimali daha fazla görünüyor. Örneğin şu anda mortgage kredi faizleri yüzde 6 seviyesini geçmiş durumda ve konut sektöründe durgunluk güçleniyor. Bu durum zaman içerisinde otomobil, dayanıklı tüketim malları, mobilya gibi sektörlere yayılabilir. Hizmet sektörleri ise muhtemelen en az etkilenen grup olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024