“Hissedilemeyen Büyüme, Hissedilen Enflasyon”

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Geçen hafta büyümeden enflasyona, dış dengeden satınalma yöneticileri endeksine kadar birçok önemli veri açıklandı. Büyüme ve dış dengeye ilişkin veriler tahminler doğrultusunda gelirken enflasyon tahminlerin çok altında kaldı.

Bu yılın birinci çeyrek büyüme oranı yüzde 7,3 olarak gerçekleşti. Güçlü sanayi üretimi rakamları böyle bir sinyal veriyordu. Geçen yıl yüzde 11 büyümenin üzerine yine hızlı ve dünyada ön sıralara yerleşen bir büyüme ile yıla başladık. Rakamlar yüksek olmasına rağmen toplum olarak bunu hissetmediğimizi her yerde duyuyoruz. Konunun birçok boyutu var ama birkaç noktayı vurgulayalım. Büyümemiz büyük oranda sanayi ve ihracat kaynaklı gerçekleşiyor. Batı ile Çin arasındaki ticaret savaşı ve pandemi ülkemizi tedarik ve ticaret merkez olma konusunda ön plana çıkardı. Sanayimiz ve ihracatçımızda bu fırsatı iyi kullanacak gücü gösterdi, kapasitesini zorlayarak büyümemize büyük katkı sağladı. Negatif reel faizin tüketimi öne alması ve açılmaya başlayan hizmet sektörlerinin baz etkisiyle getirdiği büyümede buna eklenince görece güçlü büyüme rakamları çıktı.

Niye bunu hissedemedik, birçok nedeni var. Birincisi, toplumun geniş kesimini ilgilendiren ücretlerin toplam GSYİH’dan aldığı pay, son dönemlerde sürekli düşüyor. 2020 yılı 1. çeyrekte yüzde 39,1 olan pay, 2022 yılı 1.çeyrekte yüzde 31,5 seviyesine gerilemiş durumda. İkincisi, toplumlar ekonomideki gidişatı en çok enflasyon ve işsizlik rakamlarından hissederler. İkisinin toplamından sefalet endeksi hesaplanır. Türkiye’de bu toplam 85 civarındayken bizimle en çok karşılaştırılan ülkelerden Arjantin’de 67 Güney Afrika’da 40, Brezilya’da 21 seviyesinde. The Economist dergisinin sürekli izlediği, piyasaların yakında takip ettiği gelişmiş ve gelişmekte olan 45 ülke arasında Türkiye en yüksek rakama sahip.

Peki, büyüme nasıl seyredecek? Öncü göstergeler 1. Çeyrekten sonra her çeyrekte büyümenin daha yavaşlayacağına işaret ediyor. Alım gücündeki düşüşle iç talepte yavaşlama her geçen gün artıyor. Küresel yavaşlama ile dış talepte azalmayı yılın ikinci yarısında daha çok hissedeceğiz. Bununla birlikte, ücret ayarlamaları, enflasyon nedeniyle öne alınan talep ve kredi destekleri büyümedeki düşüşü kısmen frenlemeye çalışacak. Bugünkü yapıda büyümeye vereceğimiz her destek enflasyona katkı sağlayacaktır. Yılın tamamında yüzde 4 -5 arası bir büyüme görme ihtimalimiz yüksek.

Mayıs ayı TÜFE enflasyonu beklentilerin oldukça altında aylık yüzde 2,98, yıllık yüzde 73,5 olarak açıklandı. Tahminlerin altında gelmesinin en önemli nedeni gıdadaki artışın yüzde 1,63’de kalması görünüyor. Anlaşılan bazı yaz meyve-sebze fiyatlarındaki düşüş genel endeksi bayağı aşağı çekmiş. İTO İstanbul Geçinme Endeksi’nde gıda artışı yüzde 4,97 görünüyor. Türk-İş’in açlık ve yoksulluk sınırı anketinde, Ankara’da yaşayan 4 kişilik bir ailenin gıda harcaması aylık artışı yüzde 13, yıllık artışı yüzde 107’yi bulmuş durumda. ENAG araştırmasında aylık gıda enflasyonu yüzde 6 olarak görünüyor.

TÜİK’in yayınladığı TÜFE endeksinde gıdada yıllık artış yüzde 91, ulaştırmada yüzde 107,6. İki grubun ağırlığı endekste yüzde 42 ve yıllık ortalama artışı yüzde 100’e yakın. Tüketici olarak enflasyonu en çok hissettiğimiz sektörlerdeki artış aslında büyük oranda hissettiğimiz enflasyonu yansıtıyor. Bir de kira meselesi var. TÜİK mevcut kiracıların kira artış oranının alıyor. Bu da son bir yılda yüzde 12’lerden yeni yüzde 39’a geldi. Kabaca kiraların ortalama yüzde 25 arttığı düşünülüyor. Halbu ki aynı binada benzer yeni kiraya verilen bir dairenin son bir yılda en az iki katına çıkmış kiralarını görmek mümkün. TÜİK kira artışlarında bunu da dikkate alsa yıllık manşet artış çok daha yüksek oranlara çıkacak. Doğru analiz ve karşılaştırma yapabilmemiz, güven duyabilmemiz için detaylı ve şeffaf bilgiye ihtiyacımız var. Bu çerçevede TÜİK’in ürün bazında fiyat bilgisi yayınlamayı durdurması hiç iyi bir gelişme olmadı.

Özetle, hissettiğimiz enflasyon maalesef manşet enflasyon rakamlarından daha yüksek. Enflasyonun nedeni değil de sonucuna odaklanarak uyguladığımız politikalar enflasyonu daha da besliyor. Ücretlerde ciddi bir iyileştirme kesinlikle gerekiyor. Fakat para politikası başta olmak üzere enflasyonun nedenlerine odaklanan bir politika oluşturmadığımız sürece ücret artışları kısa süreli bir rahatlama dışında doğrudan enflasyona katkı sağlayacaktır. Tüm dünyada enerji ve gıda fiyatlarının enflasyona baskı yaptığı bir ortamda baz etkileri dışında enflasyonda düşüş zor görünüyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024