Kamusal sıkılaştırma seçim sonrası başlar mı?

Maruf BUZCUGİL
Maruf BUZCUGİL ANKARA NOTLARI

Yüksek enflasyonun ne kadar büyük bir bela olduğu, enflasyonla mücadelenin toplumsal mutabakat olmadan, güçlü mali politikalarla desteklenmeden sadece Merkez Bankası para politikasıyla yürütülemeyeceği bilinen gerçeklerdir.

Bu gerçeklerin altının önemle çizildiği metinler kolayca ulaşılabilir şekilde devletin en yetkili birimlerince tutulan kaynaklarda mevcut.

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan 11. Kalkınma Planı (2019-2023) Enflasyonla Mücadele Özel İhtisas Komisyonu Raporu bugün tartıştığımız enflasyonla mücadelenin nasıl yapılması gerektiğine dair bilgileri net bir şekilde ortaya koyuyor. (https://www.sbb.gov.tr/wp content/uploads/2020/04/EnflasyonlaMucadeleOzelIhtisasKomisyonuRaporu.pdf)

Rapordaki şu saptama önemli: “Enflasyonla mücadelenin başarıya ulaşması için sağlanması gereken ilk koşul ekonomiye yön veren iktisadi birimlerin mevcut enflasyonun yüksek olduğuna inanması ve bu yüksek enflasyonun ekonomiye maliyetlerinin farkında olmasıdır.”

Bugün hala etkin görevlerde bulunan teknokratlar ve akademisyenlerin hazırladığı rapordan günümüz tartışmalarına ışık tutacak alıntılar yapmanın yararlı olacağını düşünüyorum. EKONOMİ okurlarının yaklaşımlarını bildiği Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu ve Prof. Dr. Hakan Kara’nın da diğer uzman ve bürokratlarla birlikte ihtisas komisyonu üyesi olarak raporda imzaları bulunduğunu hatırlatmakta yarar var.

Enflasyonla mücadele ertelenemez

Önümüzde 31 Mart yerel seçimleri var ve aylardan beri asıl kapsayıcı dezenflasyon politikalarının seçimden sonra uygulanması bekleniyor. Enflasyonla mücadelenin özveri gerektiren adımları seçim sonrasına erteleniyor. Parasal sıkılaştırma tamam da “kamusal sıkılaştırma seçimden sonra başlar mı?” diye düşünüyoruz. Bu noktada 2018 yılında hazırlanan söz konusu rapordaki saptamalar ve uyarılar günümüze ışık tutuyor.

Raporda “Ertelenmiş dezenflasyon politikalarının birim enflasyon başına katlanılması gereken üretim kayıplarını yükselttiği” belirtilerek şöyle deniliyor: “Erteleme maliyeti, enflasyonun hız kazanmaya başladığı dolayısıyla da enflasyon beklentilerinin bozulmaya başladığı dönemde meydana gelmektedir. Bu sonuç, merkez bankalarının daha düşük toplumsal maliyetlere katlanmak için dezenflasyon politikalarını geciktirmemeleri gerektiğini söylemektedir. Bu bulgu, enflasyon beklentilerinin kötüleşmeye başladığı mevcut durumda Türkiye için de önemli ipuçları içermektedir.”

Vergi artışları ve sürpriz enflasyon etkisi

Raporda “Gelişmekte olan ülke ekonomileri için yüzde 12,85’in üstündeki enflasyon oranlarının ‘çok yüksek’ olduğu, yüzde 17’nin üzerindeki enflasyonun da büyümeyi önemli ölçüde olumsuz etkilediği” belirtiliyor.

Türkiye’de enflasyonun yükselmesine neden olan faktörlerin başında döviz kuru hareketleri ve gıda fiyatlarının geldiği belirtilen raporda dolaylı vergilerdeki artışın enflasyon üzerindeki etkisi şöyle anlatılıyor:

“Geçmişte özellikle tütün, enerji ve otomobil gibi TÜFE içinde ağırlığı yüksek kalemlerde yapılan ayarlamaların enflasyon üzerinde yüksek sürpriz etkisi yaparak enflasyon görünümünü bozduğu görülmektedir. Bu yapı aynı zamanda çevrim karşıtı politika izleme kapasitesini sınırlamakta ve ekonomi politikalarının hareket alanını daraltmaktadır. Söz konusu döngü ekonominin yavaşladığı dönemlerde daha belirgin biçimde hissedilmektedir. İç talebin zayıfladığı ve dolayısıyla vergi gelirlerinin planlanandan düşük kaldığı durumlarda bütçe dengesini düzeltmek için yapılan yukarı yönlü kamu fiyat ve vergi ayarlamaları, iktisadi faaliyetin enflasyon üzerindeki aşağı yönlü etkisini sınırlayabildiği gibi para politikası aktarımının etkinliğini de zayıflatabilmektedir.”

AYM’nin son Can Atalay kararı heyecan yarattı

Anayasa Mahkemesi (AYM) daha önce bireysel başvuru üzerine Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ihlal edildiğine karar vermişti. Gerekçeli karar da yayımlanmıştı. AYM’nin geçen hafta aldığı Can Atalay ile ilgili yeni karar gündemi sarstı. Acaba AYM bu konuda daha önceki kararıyla çelişen yeni bir tutum mu almıştı? AYM bu kez, TİP Milletvekili Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik olarak TBMM’de okunan tezkerenin iptaline yönelik olarak Can Atalay’ın başvurusu ve CHP tarafından yapılan başvuruyu sonuçlandırdı. Karar kamuoyuna hemen “başvuru reddedildi” diye yansıdı. Hemen yaptığımız araştırmayla bunun reddedilme kararı olmadığı bilgisine ulaştık. EKONOMİ’nin edindiği bilgiye göre, Anayasa Mahkemesi başvuruya yönelik olarak “başvuru yerinde bulunmadığı”, “karar vermeye yer olmadığı” kararını aldı. Hukukçular kararın ne ifade ettiğinin daha doğru anlaşılabilmesi için gerekçeli kararın beklenmesi görüşündeler. Anayasa Mahkemesine aynı konuda TİP ve DEM partilerinin de başvuruları bulunuyor. Bireysel başvurularda alınan hak ihlali kararları nedeniyle iktidar kanadından özellikle de MHP’den sert eleştirirler alan AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın görev süresi 20 Nisan tarihinde dolacak. Arslan, Cumhurbaşkanı tarafından 17 Nisan 2012’de üyeliğine seçilmişti. AYM üyelerinin görevlerini 12 yılla sınırlayan düzenleme kapsamında Zühtü Arslan’ın görev süresi 20 Nisan 2024’te sona erecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar