“Kapitalizmin sonuna geliyoruz”
Bu görüş, ünlü ekonomist Jeremy Rifkin’e ait. Rifkin’i Türkiye yakından tanıyor. Altılı masanın seçim startında “online” ulusa sesleniş yapan, Kılıçdaroğlu seçilseydi ekonominin başına oturacak bir ideolog ve profesör. Rifkin tezine gerekçe olarak 3. Sanayi Devrimini gösteriyor. Tüm sanayi devrimleri üç ayak üzerine oturur: üretim kapasitesini artıran yeni bir enerji kaynağı, yeni bir iletişim/ulaşım hamlesi ve bunların yarattığı yeni bir toplumsal örgütlenme.
Malum ilk sanayi devrimi, matbaa ve buharlı makine ile ortaya çıktı. Gutenberg ünlü baskı makinesini 15. yüzyılın sonunda icat etti ama 19. Yüzyılın sonuna doğru yeni bir enerji türünün ortaya çıkmasıyla topluma difüz edebildi. Matbaa ile birlikte gazeteler, kitaplar, afişler modern anlamda gelişen ilk iletişim biçimiydi. Kitlelere ulaşan eğitim ve haberleşme büyük bir sosyal dönüşüm yarattı. Buharlı makineler sayesinde demir yolları üzerinden ulaşım devrimi yaşandı.
İlkinden yaklaşık 100 yıl sonra içten yanmalı motorlar ile elektriğin icadı ile 2. Sanayi Devrimi geldi ve kapitalizmin üstel gelişimi başladı. Bu köklü dönüşümlere telefon ve telgrafların icadı sayesinde yeni bir iletişim devrimi eklenir. Trenlere otomobiller ve uçaklar eklenerek mobilite de büyük bir değişim tekrar yaşandı. Zaten Rifkin’den çok önce Schumpeter, “yaratıcı yıkım” olarak nitelediği büyük inovasyon döngüleri sayesinde ekonomilerin ilerlediğini söylemişti. Döngülerin arkasında enerji maliyetlerinde dramatik düşüşler ve artan iletişim/ulaşım söz konusu. Ben de bir düşünce kuruluşu için büyük bir siyasi partiye sunulmak üzere inovasyon döngülerine ve altında yatan nedenlere dair bir rapor kaleme almıştım.
Bugün yaşamakta olduğumuz 3. Sanayi Devrimini esas başlatan internet ve sonrasında sosyal medya gibi ücretsiz sunulan iletişim biçimleridir. İnternet, Google, sosyal medya, Blockchain/NFT teknolojileri yepyeni bir ekonomi yarattı. Yeşil/yenilenebilir enerji ile birlikte üretim maliyetleri düştü. Dolayısıyla ulaşımda da devrimler yaşanıyor. Elektrikli otomobiller, bisikletler, scooterler ve diğer yeni araçlarla hiç olmadığı kadar mobilizeyiz. Fakat bence çok daha önemlisi, üretime dair yeni bir toplumsa örgütlenme doğdu: paylaşım ekonomisi.
İşte Rifkine göre kapitalizmi tamamen ortadan kaldırmasa dahi çökertecek olan, yeni kuşakların paylaşım ekonomisine olan ilgisi. Artık Y ve Z kuşağı özel mülkiyeti hayatının merkezine koymuyor. Oteller yerine AirBnb’de kalıyor. Otomobil almak yerine Uber’i tercih ediyor. Hatta uzun seyahatlerde otobüs, tren yerine Bla Bla daha cazip. Vintage store’lara nur yağdı. İkinci ele karşıt bir tavırları yok. Açık kaynak yazılımlar, açık inovasyon, Red Hat hareketi ve Discord gibi platformlarda iş birlikleri kapitalizmin yerleşik kurallarını çatırdatan gelişmeler. Sadece ürünlerin değil insanların artan hareketi ile ortaya çıkan etkileşimler sınırları törpülüyor, yeni değer yargıları ve sosyal normlar doğuyor.
Karşıt tez olarak 3. Sanayi Devriminin kapitalizmin sonunu getirmek değil yeni bir kapitalizm şekli yarattığını söyleyen Luc Ferry gibi ünlü felsefeciler olsa dahi Rifkin bence önemli bazı noktaları yakalamış. Evet, kapitalizmin en büyük meziyeti, yeni üretim şekilleri yaratarak girişimcilere sunduğu liberal imkanlar sayesinde varlığını sürdürebilmesi. Fakat kendi içinde bu devinim esnasında kapitalizmin gelir adaletsizliği ve eğitim/sağlık gibi temel haklara erişim sorunu gibi yan etkiler yarattığı da ortada. Kapitalizmi bir dış bir müdahale ile değil, ancak evin içinden kendi çocuklarıyla vurabilirsiniz. Yıkamasanız dahi ıslah etmek istiyorsanız kapitalizmin silahlarını kendisini yöneltmelisiniz. Paylaşım ekonomisinin dinamosu olan startuplar işte bu silahlardır. İnovasyon, kapitalizmin çocuğudur ama vahşi kapitalizmi evcilleştirecek edecek tek güç de odur. Büyük kurumların içinde filizlenen kurum içi girişimciler dediğimiz karakterler, sistem için büyük tehlikedir. Kurum içinde ya da dışında sadece bu girişimciler yani startup kurucuları kapitalizm ile masaya oturacak pazarlık gücüne sahiptir. Sıradan çalışanlar ya da toplumun geri kalanı sadece istatistiktir. Onların tüketim döngüsündeki konumu hiçbir dönüşümü ateşleyemez. Peki, girişimciler kapitalizmi ıslah etmek ve daha iyi bir dünya yaratmak istiyorlar mı? İşte bu soruya yanıtları geleceği şekillendirecek. Felsefeye, bilime ve siyaset tarihine hâkim, vicdanı canlı girişimciler olumlu yanıt verebilir. İnsanlığın geleceği inovasyonu yapan girişimcilerin elinde.