Kararların saiki artık siyasi

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ

Son yazımızın son cümlesinde belirttiğimiz gerçek, yani “enflasyon ve döviz açığı başta olmak üzere zaten sürgit bir kriz yaşamakta olan ülkemizde, ortada bir stratejik yörünge olmadığı ve pek de açık olmayan (üstelik kısmen birbiriyle çelişik) hedeflere taktik düzenlemelerle varmaya çalışan politikaların başarı şansı bulunmadığı için, çok kısa vadede odaklanılması gereken tek anlamlı seçeneğin yolun bittiğini işaret edecek bir ödemeler dengesi krizinin yani ani duruş ihtimalinin önlenmesine indirgendiği her geçen hafta daha da belirginleşiyor. Durumun farkında olan kamu yönetimi de bu tehlikeyi hiç değilse seçime kadar savuşturacak yollar arıyor. Hazineye yükü giderek ağırlaşan KKM’ye ve rezerv satışlarına rağmen yönünü aşağı çevirmeyen döviz fiyatlarında yeni bir şoku önlemek için olağan dışı yöntemler deneniyor. Rusya ile, muhtemelen politik arka planı da olan, parasal anlaşmalar da bu çerçevede. Normalde döviz sıkıntısının turizm ve azalan enerji tüketimi nedeniyle hafiflediği yaz aylarında ard arda kırılan dış ticaret açığı rekorları, mevcut ekonomik yapı dönüştürülmedikçe istikrarlı bir ekonomik büyüme sağlanamayacağını bir kez daha gösteriyor. Havaların soğuması ile azalacak turizm gelirleri ve artacak enerji harcamaları, cari açık baskısını ve döviz ihtiyacını yoğunlaştıracak. Durum, Bakan Nebati’nin daha geçenlerde tekrarladığı “ihracatı teşvik odaklı yeni ekonomik modelin, dövizdeki hareketliliği önleyip ülkeyi tarihin en yüksek kredibilitesine ulaştıracağı” beyanını maalesef doğrulamıyor.

Sakal ve bıyık ikilemi

Ağustos’ta dış ticaret açığı, Temmuz’dakini de aşarak yeni bir rekor kırdı: Geçen yıla göre %162 artışla 11.3 milyar dolar. 8 aylık açık da %146 artarak 73.5 milyar dolara ulaştı. 8 ayda ihracatın artışı %18, ithalatın ise %4. İhracatın ithalatı karşılama oranı, geçen yıla göre %14 azalarak, %65’e düştü. Enerji’yi dışarda bıraksak bile, ihracat ithalatı karşılamıyor; %17 altında kalıyor. İthalata bağımlı bir üretim yapısı ve düşük teknolojili (yani ticaret hadleri kötüleşen) ihraç ürünleriyle başka bir sonuç beklenemezdi zaten. Öte yandan bütün risklerin ve maliyetlerin uğruna göze alındığı büyümeyi/ ekonomik canlılığı teşvik için kullanılan tek araç durumundaki kredi politikasında işler karıştı. Önce politika faizi bir kez daha indirilerek %13 olarak belirlenir ve böylece KKM’nin bankalarca üstlenilen faiz maliyeti %16’ya düşürülürken, daha sonra da reel kesimden son zamanlarda gelen piyasadaki kredi faizlerinin yüksekliği şikayetlerini çözmek için ticari kredi faizlerinin kademeli olarak % 21 ve %28’ i aşmasının artan karşılık zorunluluğu cezalarıyla caydırılması, kredilerin yavaşlaması ile sonuçlandı. Zaten evvelce enflasyondaki tırmanışı durdurmak için kredi hacimlerinin artışına %10 sınırı getirilmişti. Belli ki kamu yönetimi

ekonomiyi canlandırma amacı ile enflasyon ve döviz kurunda artış korkusu arasında sıkışmış durumda. Artık kararlarda ekonomik değil siyasi saikler önde olduğu için yıl sonunda baz etkisiyle düşecek enflasyon ile bu faiz indirimi arasında bağlantı olduğu mesajının da altyapısı hazırlanmakta olabilir. İlginç olan bir husus ta iş çevrelerinin enflasyondan ve krediye erişimden şikayet ederken, yüksek buldukları kredi faizlerinin bile enflasyonun üçte biri düzeyinde olmasını görmezden gelmeleri ya da olağan karşılamaları. Bu da bizim reel kesimin büyük çoğunluğunun yapısal zafiyetleri nedeniyle normal piyasa kurallarıyla ayakta durmakta zorlandığını, sürekli bir kaynak transferine ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.

Bu arada yılın 2’nci çeyreğinde büyüme oranı % 7.6 olarak açıklandı. İlk çeyreğin %7.3 olarak açıklanan büyümesi de %7.5 olarak düzeltildi. Dolayısıyla Haziran sonu itibariyle yıllık büyüme %8.2 oldu.(2021’de aynı tarih itibariyle büyümenin %10.2 olduğunu da not edelim Büyüme bağlamında milli gelir içindeki ücret payının, biraz da sanayinin büyümedeki payının düşmesinden dolayı, %31’den %25’e düşmesi de dikkat çeken bir başka nokta. Yılın son iki çeyreğinde sıfır veya negatif büyüme ihtimali daha yüksek. Yaklaşan seçim ortamı dolayısıyla ne bunu, ama öte yandan ne de enflasyon artışını istemeyen kamu yönetiminin bu açıdan da sıkıntılı bir tercih kullanacağı söylenebilir. Ek bütçe ile ikinci altı ayda, ilk yarıdan daha fazla vergi toplamayı hedefleyen kamu yönetiminin gecikme cezasını da %1.6’dan %2.5’a (yıllık olarak %19.2’den %30’a) çıkardığı görülüyor. Mevcut enflasyonda, ayakta durmak için vergi ödemelerini geciktiren mükelleflerin bunu da göze alacakları kestirilebilir. Bu nedenle bütçeyi tutturmak için zam furyasının devam etmesi yüksek ihtimal.

İlgi çekmeyen bir OVP

Eylül başında açıklanan bir doküman da 2023-2025 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program. Gerçi büyük ölçüde seçim sonrasını, yani siyasal iktidarlar için nispeten rahat bir dönemi içerdiği için varsayım setinin radikal yörünge değişikliklerine dayanıp dayanmadığını bilmek zor. Ancak 2021’de yaklaşık 51 milyar dolar olan ve 2022’de 103.5 milyar dolar olacağı öngörülen enerji ithalatının nasıl olup da 2023’ te 85, 2024’te 76 ve 2025’te 71 milyar dolara düşeceği sorgulamaya değer. Dikkat çeken bir diğer nokta, yeni ekonomik modelde cari fazla hedefleyen kamu yönetiminin yeni OVP’de bu hedefinden vazgeçmiş olması ve daha ılımlı bir düşüş ile 2025’te açığın %1olacağını öngörmesi. Enflasyonun da hızlı bir düşüş ile 2023’te % 25’e, daha sonra sırasıyla yaklaşık %14’e ve %10’a düşürülmesi, buna karşılık büyümenin ilk yıl %5, sonraki iki yıl %5.5 olması hedefleniyor. Bütçe açığında ise daha gerçekçi davranılmış; 2022’nin 461 milyar TL açıkla kapanacağı, bu açığın 2023’te 660 milyar TL’ye yükseleceği, 2024’te 583 milyar TL’ye düşeceği öngörülüyor.

Kaldı ki bir ay sonrasının bile öngörülemediği bir konjonktürde üç yıllık ekonomik gösterge tahminlerinin tartışılması pek anlamlı da değil. Hele yıllık bütçenin bile altıncı ayda revize edilip iki kat yükseltildiği bir dönemde. Üstelik bütçe ve programlardaki büyük sapmalar, yönetimin kendi politika hatalarından kaynaklanmışken. Dikkatleri dağıtmayıp hiç değilse ödemeler dengesini sürdürebilmeyi sağlamakta yarar var.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar