Sen benim kim olduğumu biliyor musun?

Muhterem İLGÜNER
Muhterem İLGÜNER MARKA ŞEHİR; Gün Bugün!

29 Ekim 2023 günü cumhuriyetimizin yüzüncü yılını tamamlamış olacağız ve elbette kutlayacağız. Doğaldır, bir yandan da yüz yılda ne kadar yol aldığımızı sorgulayacağız. Başımızı iki elimizin arasına alıp, alınan yol yeterli mi değil mi tartacağız. Bu benim, ikinci yüzyılı biçimlendirmesi kuvvetle muhtemel, seçimlerden önceki son yazım. Bu nedenle ilk yüz yılın kendimce değerlendirmesini yapmak isterim; birincide ne buldum, ikincisi için ne umutlar taşımalıyım?

14 Mart günü İngiltere başbakanı Rishi Sunak, Labrador cinsi köpeğini Londra’nın ünlü Hyde parkında gezmeye çıkarır ve özgürce koştursun, eğlensin diye tasmasını takmaz. Parkta gezen bir polis memuru çevreye zarar vermemesi için köpeğin tasmasının takılmasını ister, başbakan eşi de uyarıya uyar. Basında aynı başbakanın daha önce de araba sürerken paylaştığı videoda emniyet kemerini çıkardığı görüldüğü için ceza yediği yer alır. İleri demokrasilerde bireyler özgürdür, ancak özgürlükleri bir başka bireyin çıkarları ile sınırlıdır. Kamu hizmetlileri bu çatışmayı önlemek, adaleti sağlamak ile görevlidir. Her kim olursa olsun, bireylerin ancak o sınırlar içerisinde özgürlüklerini yaşamasını sağlamakla görevlidir. Benzer esaslar, uygulamalar ve örnekler ileri demokrasi sahibi Batı ülkelerinde sıklıkla görülür.

Law and Order – Hukuk ve Düzen” 1990 yılında yayınlanmaya başlayan, 25 sezondur, yaklaşık 350 bölümdür oynayan bir mahkeme ve suç draması konulu televizyon dizisi. New York şehrinde bir grup savcı ve polis görevlisinin meslek yaşamlarını konu almakta. Dizinin adı “Hukuk ve Düzen” ekranda belirdiğinde geri planda dalgalanan bir ABD bayrağı görülür. O ülkede hukuk ve düzeni geçerli kılmak üzere görev yapanları onurlandırmak, topluma hatırlatmak adına. Dizi bir özel sektör yapımıdır, çok mümkündür devlet bu dizinin içeriğine karışmaz. ABD için çok şey söylenebilir, ancak hukuk ve düzeni korumak ve kollamak adına sistemin işleyişi takdir edilesidir. Devlet başkanları bile tereddütsüz sorgulanır ve yargılanır.

Yazının başlığı, “sen benim kim olduğumu biliyor musun?”, geçen yüzyılın özetidir. Bireyin, özgürlük hakkı sınırını aşması ve toplum için sorun oluşturması halinde kamu hizmetlisini görevini yapmaktan caydırmaya yönelik girişimidir. Nereden cesaret bulur ve nasıl yerleşik bir davranışa dönüşür? En üst düzey kamu görevlilerinin, üstelik seçilmiş olanlarının anayasayı “bir kez” es geçmesi ile başlayan süreç “hukuk” ve “guguk” arasında gel gitler ile devam eder, kamu hizmetlisi de bireyin kim olduğunu mu sorgulasın adaleti mi sağlasın iki arada bir derede kalır. Memuru, kamu hizmetlisini sindirmek, adaletli davranmaktan caydırmak isteyen bir anlayışın sesli ifadesidir. Uzun yıllardır işe yaramaktadır. Muhatap memur, kamu hizmetlisi işini kaybetmek, kurulu düzeninden olmamak için güçlünün karşısında duramaz; başbakana “köpeğin tasmasını takın, lütfen” diyemez. Çekinir. Yüzyıl içerisinde bu çekingenlik kuşaktan kuşağa geçer ve yerleşik bir tutum, davranış biçimine döner. Hukuk ve düzen esen rüzgâra göre eğilip bükülmeyecek kadar köklü ve sağlam yapılı olmalıdır.

Bu yerleşik düşünce ve davranış biçiminin yansımaları acı olur. Habis hücre gibi başkaca alanlara yayılır: “Fredom House” 100 üzerinden 32 puanla “özgür olmayan ülkeler” sınıfına sokar. “RSF” basın özgürlüğünde 100 üzerinden 34 puanla 180 ülke arasında 165. sıraya yerleştirir. “Küresel Yumuşak Güç” endeksinde yüksek etik standartlar ve düşük yolsuzluk, güvenlik, hukuka ve insan haklarına saygı, güvenilir medya alanlarında dünya ortalamasının altında yer bulunur.

İkinci yüzyılda tüm kamu hizmetlilerinin bireysel özgürlük sınırlarımızı dikkate alarak, her kim olursa olsun, adil ve eşit davranmasını beklerim. Kamuda iş bulmak umuduyla aylarını, yıllarını harcayıp, onca sınav hatta mülakattan geçtikten sonra ait olduğu topluma, insanlara yabancılaşan, küçük gören, hor davranan, “sen” diye seslenen devlet memurlarının aslında bir hizmetli olduğu bilinciyle saygılı, adil ve eşit davranmasını beklerim. İlk yüzyılın üççeyreğini yaşamış birisi olarak, devletin, vatandaşının zamanını harcayan, enerjisini tüketen nobran bir yapıdan yumuşak unsurları öğrenmiş, benimsemiş ve içselleştirmiş bir anlayışa bürünmesini beklerim. Şeffaflık beklerim. Hesap verebilirlik beklerim. Benim paramı harcayanların bana hesap vermesini beklerim.

Üniversite yıllarımda gelişmekte olan ülkeler sınıfında Güney Kore ile aynı başlangıç çizgisinde olduğumuz söylenirdi. Güney Kore aldı başını gitti bense Tayland ile gruplandırılmaktayım; ne çok zengin, ne çok fakir! Yüzyıl olmuş, tek bir markasını değerli kılamamış bir ülke olmak istemem. Hukuk ve düzenin eksiksiz işlediği, bireysel özgürlüklerin itici gücüyle yaratıcılık ve yenilikçiliğin tavan yaptığı, ürettiği ürün ve hizmetlerin değer kazandığı bir ülkede yaşamak isterim.

Bu seçim “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” ile “köpeğin tasmasını takın, lütfen” arasındaki seçimdir. Bu seçim ikinci yüzyılın kapı kilidi ile anahtarının uyumu seçimidir. Eğer uymuyorsa hem kilidi hem de anahtarı değiştirmek gerekir. Yüz yıl sonra parlamenter sistemin güçlendirilmesini tartışmak da beni üzer. Yüz yıl deneyim için yeterli gelmedi mi? Hiç mi ders çıkaramadınız? Seçilecekleri seçerken liyakati esas alsaydınız böyle olmayacaktı.

İşte böyle sevgili okur. Arada bir içini dökmek iyi geliyor. Karar sizin, takdir sizin, seçim sizin. Şimdiden hayırlı olsun!

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sosyal şehir 17 Nisan 2024
Eğitim şart! 20 Mart 2024
Yerli 13 Mart 2024
Yumuşak güç-2024  06 Mart 2024
Değişimin ayak sesleri 21 Şubat 2024
Tas aynı, hamam aynı... 07 Şubat 2024
Kıraathane vs. kafe 31 Ocak 2024