Stagflasyona doğru

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

İki büyük odamız, İstanbul Sanayi Odası (İSO) ve İstanbul Ticaret Odası (İTO) her ayın birinci günü Türkiye ekonomisine ilişkin iki önemli öncü veri yayınlıyor. ISO büyümenin öncü göstergelerinden olan Satınalma Yöneticileri Endeksi’ni (PMI) yayınlarken, İTO enflasyonun öncü göstergelerinden Ücretliler Geçinme Endeksi ve Toptan Eşya Fiyat Endeksi’ni yayınlıyor. ISO verileri büyümede yavaşlamanın güçlendiği, İTO verileri enflasyondaki artışın devam ettiği sinyallerini veriyor.

ISO’nun yayınladığı PMI verisi 5 aydır üst üste gerileme göstererek 46,9 değerine gerilemiş durumda. Verinin eğilimi Türkiye ekonomisinin net bir yavaşlama içinde olduğunu, son veriler ise bunun hızlandığını gösteriyor. İzlenen 10 sektörün tamamında üretim düşüşü, 9 tanesinde sipariş düşüşü bulunuyor. Temmuz ayı verisi COVID-19 salgınının başından bu yana en sert ivme kaybına işaret ediyor.

Dış talep desteği azaldıkça büyümedeki yavaşlama eğilimi artıyor.

Siparişlerde net bir ivme kaybı izlenirken, ihracat siparişlerinin görece yatay olması iç talepteki yavaşlamanın daha net olduğunu gösteriyor. Dış talep desteği azaldıkça büyümedeki yavaşlama eğilimi artıyor. OECD’nin Google eğilim verilerine dayanarak hazırladığı haftalık büyüme verisi 11-17 Temmuz itibarıyla Türkiye Ekonomisi büyümesinin yüzde 3,5’lar seviyesine geldiğine işaret ediyor. Yılın ilk çeyreğinde yüzde 7,5 civarı büyüme sinyali veren ve gerçekleşen veriyle uyumlu olan bu endeks, üçüncü çeyrekte büyümede yarı yarıya bir düşüşe işaret ediyor. ABD’nin teknik resesyona girdiği, Avrupa ve Çin’in sert yavaşladığı bir dünyada, ihracat siparişlerinin de düşme eğilimine girerek büyümeyi daha sert aşağı çekme ihtimali artıyor.

İhtiyatlı üretim stokçuluk değildir.

Pandemiyle beraber tüm dünyada üretim biçiminin just in time (zamanında üretim) modelinden just in case (ihtiyatlı üretim) modeline geçtiğini gördük. Zamanında üretim modeli, talep kadar üretim yapmaktır. Teknolojinin, lojistiğin geliştiği, enflasyonun olmadığı bir dünyada talebi karşılayacak üretim anında gerçekleşebilir ve stok yapmaya gerek yoktur. Tedarik sorununun olduğu, maliyetlerin arttığı, ulaşım süresinin uzadığı bir dünyada üreticiler ihtiyatlı üretime geçmeye başlamış, orta vadeli üretim planlaması ve stok yapma eğilimini arttırmıştır. Bu durum, ülkemizin imalat sanayi üreticileri için daha da fazla geçerlidir. Biz enflasyonun hep olduğu bir ekonomiyiz. Son dönemde tüm dünyada enflasyon artarken biz kat kat üzerinde bir enflasyon ile karşı karşıya kaldık. Tedarik ve ulaşım sorununu bizim üreticimiz de fazlasıyla yaşıyor. Tüm bunlara ilaveten, küresel ekonomide değişen jeopolitik dengelerle beraber Türk imalat sanayi ürünlerine yönelik büyük bir talep artışı gerçekleşti. Kapasite kullanımı yüzde 80’lere, sınırlarına yaklaştı. Bu tablo imalat sanayi firmalarımızın işletme sermayesi ihtiyacını, yatırımları arttırma istekliliğini büyüttü. Dolayısıyla sanayimizin, ihracatçımızın herkesten fazla ihtiyatlı üretim modeline ihtiyacı bulunuyor. Sanayici ve ihracatçı işlerin kesintiye uğramaması için stokla çalışmak zorunda. Buna ilaveten, büyük oranda ithal girdi kullanan üretim yapısı nedeniyle, kur riskini iyi yönetmek ve döviz bulundurmak durumunda. Yaşananlar sonuçtur, neden değil. Elbette aşırı stokçuluk yapan, spekülatif döviz talebi yaratan istisnalar olabilir. Bu durumu genellememek gerekiyor. Önümüzdeki süreçte yavaşlayan talep stokları zaten azaltacaktır. Bu eğilim başlamış durumda. Bununla birlikte, Türk imalat sanayi ürünlerine olan dış talebin belli bir gücü koruması, AB enerji krizinin Doğu Avrupa’da olası üretim aksamaları yaratması ve bu talebi Türk ürünlerine çevirmesi olası senaryolardır. Büyümenin lokomotifi olan imalat sanayi firmalarının işletme sermayesi ihtiyacını karşılayabilmesi, finansmana erişim kolaylığının derecesi, yavaşlamanın boyutunu belirleyecektir.

Kurlardaki hareketlenme fiyatlara yansıyor

İTO’nun yayınladığı veriler TÜFE benzeri İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksin’in Temmuz ayında yüzde 4, yıllık yüzde 99 civarında arttığını gösteriyor. Normal koşullarda, yaz ayları enflasyonun sıfır civarı hatta negatif olduğu aylardır. Bu eğilim son birkaç yıldır terse döndü, bu yıl çok daha belirginleşiyor görünüyor. İthal ürünler ve ithal girdi kullanımı yüksek, ev eşyası, sağlık ve kişisel bakım ürünleri gibi sektörlerde artışın yüksek olması kur geçişkenliğinin yüksek devam ettiğini gösteriyor. Temmuz ayında bile yüzde 4 gıda fiyat artışı, tarımsal ürün fiyatlarındaki artışın ciddiyetini gösteriyor. Enerji fiyatlarında hafif gevşemenin ulaştırma kategorisinde düşüşe yol açması aylık artışın daha fazla olmasını engellemiş görünüyor.

Enflasyonda çok yüksek rakamlara zaten ulaşmış bulunuyoruz. Temmuz ayı öncü verileri, yükselen enflasyona, yavaşlamanın eşlik ettiğini ve stagflasyona doğru ilerlediğimizi gösteriyor. Seçimlere doğru gittiğimiz bir süreçte ekonomi yönetiminin iç talebi canlandırarak büyümeyi desteklemesini beklemek herhalde çok yanlış olmaz. Böyle bir durum enflasyonu beslemeyi devam ettirecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
TL değerli mi? 28 Şubat 2024