Türk kimya sektörü’nün sorunları, çözüm önerileri ve dış ticaret

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

TİMUR ERK 

TOBB- Kimya Sanayi Meclisi Başkanı

SERDAR S. ÇELEBİB

TOBB- Kimya Sanayi Meclisi Danışmanı

Sorunlar: Ülkemiz sanayisi için lokomotif sektörlerden biri olan ve öncelikli sanayi dalı olarak belirlenen Türk Kimya Sektörü’ nün TOBBKimya Sanayi Meclisi tarafından belirlenen halen geçerli olan sorunları aşağıda belirtilmiştir:

1 Büyük ölçüde ithalata dayalı sektörün ana yatırım ve üretim planının (Gelişim Stratejisinin) olmaması ve bu doğrultudaki yatırım eksikliği

2 Katma değeri yüksek kimyasalların ülkemizde üretilememesi

3 Yatırım ortamı ve yerleşim yeri, nitelikli insan kaynağı eksikliği sorunlarının neden olduğu küresel ölçekte rekabet gücü eksikliği

4 11. Kalkınma Planı (2019- 2023)’ nda ve Kimya Sektörü Strateji Belgesi’nde belirtilen ilgili Hedef ve Eylemler ile sektörün istenen düzeye gelebilmesinde; ilgili bakanlıklar arasında etkin bir koordinasyonun olmaması, bürokrasinin hızlı işlememesi ve teşvik mekanizmalarının etkin uygulanamaması

5 Rafineri ve petrokimya endüstrisi entegrasyonunda yeni uygulamaya konulan ÖTV’den muaf tutulma işleminin; bazı rafineri ve petrokimya ürünleri (solventler, mineral ve sentetik yağlar vb.) gibi ÖTV’li maddeleri, hammadde olarak kullanan kimya sanayinin diğer alt sektörleri (boya, organik sentez kimyasalları, lubrikant ve kesme yağları vb.) için uygulanmaması

6 Kimyasal madde üretimde önemli bir maliyet unsuru olan ısı ve elektrik enerji girdi fiyatlarının yüksek olması ve bunun özellikle ihracatta diğer ülkelere göre rekabet gücümüzü zayıfl atması

7 Gümrük Birliği nedeniyle AB dışındaki ülkelerden Türkiye’ye AB üzerinden gümrük vergisiz giren ürünler dolayısıyla sektörün maruz kaldığı haksız rekabet

8 Nihai ürün ihracatında ve ara girdi ithalatında lojistik imkanların (demiryolu ve denizyolu) yeterli olmayışı ve bu nedenle pahalı karayolu taşımacılığın tercih edilerek maliyet artışı ile dış pazarlarda rekabet gücünün zayıfl aması

Çözüm önerileri:

Dünyada kimya sanayinin önünde gelişime çok açık büyük bir pazar vardır. Gelecek otuz yılda üç katı büyüyecek yeni bir kimyasal pazarının oluşacağı öngörülmektedir. Bu pazardan Türkiye olarak pay almak ve Türk kimya sanayiini ithalata bağımlı olmaktan çıkarmak yukarıda işaret edilen sorunların bir an önce çözülmesine bağlıdır. Bu sorunların kısa ve orta vadede çözümü için TOBB- Kimya Sanayi Meclisi’nin önerileri ise şöyledir:

● Yukarıda belirtilen sorunların çözümü; ilgili Bakanlıklar, kurum ve kuruluşlar arasında etkin bir koordinasyonu gerekli kılmaktadır. Bunun için Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde öncelikli sektörlerin tümünden sorumlu yeni bir Bakan Yardımcılığı’nın tesis edilmesi ve bunun altında bu sektörlere yönelik ayrı Genel Müdürlüklerin örneğin Kimya Sektörü Genel Müdürlüğü’nün vd. kurulmasında büyük yarar vardır.

● Türk kimya sektörünün en önemli eksiği yatırım açığıdır ve halen sektörde bazı stratejik ürünler, ithalatla sağlanan ara girdiler ve yüksek katma değerli kimyasallar üretilmemektedir. Söz konusu açığın giderilmesi, bu tür kimyasalları üretecek yatırımların yapılmasına bağlıdır, bunun için;

✔ Stratejik kimya sektörü yatırımlarının önceliklerinin belirlenerek “devletimizin yatırım programı “ içine alınması gerekmektedir.

✔ Ulusal ve uluslararası pazarlarda Türk kimya sktörünün geleceğinin hangi ekonomik, ticari ve teknik parametrelere bağlı olduğu belirlenmelidir. Önümüzdeki yıllarda devlet bütçesinden bu tür yatırımlara böyle bir yönelim beklenmemektedir. Bu nedenle stratejik özellikteki rafineri ve petrokimya yatırımları için özel sektörün kaynak yaratması gerekmektedir. Ancak yerli finansman kaynaklarıyla büyük ölçekli yatırımların yapılamadığı ve uzun süreli yatırım süreçlerinde de yatırım verimliliğinin düştüğü göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle uluslararası alandaki finans kaynaklarıyla yatırımların nasıl çekileceği ve yatırım süreçlerinin nasıl organize edileceği belirlenmelidir.

✔ Hammadde olarak kullanılan ara ürünlerin ve yüksek katma değerli kimyasalların ülkemizde üretimi için özel teşviklerin verilmesi gereklidir. Örneğin büyük ölçekli yatırımlarda belirli bir süre için yüzde 50 makine/ teçhizat hibesi verilmesi (Güney Kore’de olduğu gibi) uygun olacaktır. Ayrıca bu tür yatırımlar için ülkemizde henüz imal edilmeyen orta ve yüksek teknoloji gerektiren proseslerle ilgili makine ve teçhizat aksamı imalatı için de yönlendirme yapılmalı ve teşvikler uygulanmalıdır.

✔ Yabancı şirketlerin yatırım yapması için mevzuatla ilgili iş yapış şeklinin kolaylaştırılması, bürokratik işlemlerin kısaltılması ve hızlandırılması, hukuk sisteminin küresel ölçütlerde ve hızlı çalışması gerekmektedir. Ancak yatırım yapacak yabancı şirketlerden ülkemize teknik bilgi ve teknoloji transferinin yapılması sağlanmalıdır.

✔ Altyapı ve lojistik imkanları uygun bölgelerde, özellikle petrol rafinerisi, petrokimya, sıvı kimyasal depolama ve enerji sektörlerinde yapılacak büyük yatırımlar teşvik edilerek desteklenmeli ve kümelenme modeli desteklenerek özel sektörle işbirliği içerisinde alt yapısı tamamlanmış ve özellikle tüm lojistik imkanlara sahip (özellikle deniz ve demiryolları bağlantıları olan) “Özel Enerji ve Endüstri Bölgeleri” kurulmalıdır.

✔ Tercihen Marmara Bölgesi’nde katma değeri yüksek ara girdi kimyasallarının üretimi için Kimya İhtisas Endüstri Bölgesi (Chemport) kurulmalı, bunun için uygun alan kamulaştırılmalı ve girişimcilere alt yapısı hazır olarak beş yılda yatırım amortismanını sağlamak üzere uzun süreli - örneğin otuz yıl gibi- kiralanmalıdır.

✔ Dünya ve özellikle AB kimya sektöründeki çevre dostu yatırım eğilimlerinin izlenmesi ve bu bağlamda yapılacak yeni yatırımların desteklenmesi. Örneğin;

● Biyoteknolojik ve biyoplastik (doğada bozunur) ürün yatırımlarının desteklenmesi

● Avrupa Yeşil Mutabakatı’ na uyumlu kimyasalların (Green Chemicals) üretimlerinin, ayrıca geri dönüşüm proses ve yatırımlarının desteklenmesi

● Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın kimya sektörü için 2026’da başlayacak “Sınırda Karbon Ayak İzi Uygulaması” nın dış ticaretimizde en büyük ve önemli partnerimiz olan AB’ne gelecekte ihracatımızda firmalarımız ve ülkemiz için engel olabileceği bazı kesimlerce öngörülmektedir. Halbuki kamu ve özel sektör olarak gerekli aksiyonları alarak bu regülasyonlara uymak ve desteklerin sağlanması kaydıyla bu dezavantaj avantaja dönüştürülebilir. Şöyle ki; AB pazarında büyük paya sahip ancak hem uzak olmaları hem de bu regülasyonlara kısa sürede adapte olması zor gözüken Çin ve Hindistan gibi ülkelere karşı bir fırsat elde edebileceğimiz dikkate alınmalıdır. Bu bağlamda, bir taraftan sektörün daha ucuz fiyatla temiz enerji (güneş, rüzgar, hidrolik hatta yeşil hidrojen enerjileri) kullanımının sağlanması ve diğer taraftan firmaların temiz enerji üretim yatırımlarının teşvik kapsamında desteklenmesi uygun olacaktır.

■ Yatırım sürecinde rekabetçi alanların tespiti çerçevesinde AB - Türkiye ilişkilerinin ve Gümrük Birliği sürecinin de çok büyük etkisi vardır. Gümrük Birliği’nin genişletilerek revize edilmesi ve bu rekabetçi alanlardaki gerekli yatırımlar sayesinde AB ile dış ticaretimizde dengeleme süreci sağlanmalıdır.

■ Gümrük Birliği üzerinden ülkemize “gümrük vergisiz” ihracat yapan AB dışı ülkelerle Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın (STA) yapılması, böylece o ülkelere vergisiz ihracat yapma imkanının sağlanmasında yarar vardır.

■ Sektörde yüksek ihracat, düşük ithalat için korumacılık, ithal ikamesi ve yerlileştirme yeni normalin odak noktası olmalı ve bu konuda kısa/orta /uzun vadeli yol haritaları ve destek mekanizmaları belirlenmelidir. Bu bağlamda en kısa sürede özellikle ihraç edilen ürünler için piyasaya göre daha ucuz ısı (yakıt) ve elektrik girdi fiyatının sağlanmasına yönelik yeni destek mekanizmalarının geliştirilmesi, örneğin kimyasal madde üretiminde kullanılan enerjinin girdi maliyet oranına ve nihai ürünün yapılan ihracat tutarlarına bağlı olarak kademeli şekilde üretici firmalara enerji kullanımı vergi iadesinin yapılması, böylece dış pazarlarda rekabet gücümüzün artırılması uygun olacaktır.

■ Kimya sanayimizin hem ithal - nihai kimyasal ürünlere karşı hem de yurtdışı pazarlardaki rekabet gücünü artırmak için üretimde kullanılan girdilere/ hammaddelere uygulanan ÖTV’nin en kısa sürede kaldırılmasında yarar vardır.

■ Türkiye ABD, Avrupa Birliği ve Çin pazarlarında en çok AB pazarı ile ticaret yapmaktadır. Dolayısıyla AB ile ilişkileri sıcak tutmak dış ticaretimizin lehine olacaktır. Bu bağlamda ülkemizde serbest piyasa ekonomisi mutlaka korunmalıdır. Türkiye; Kopenhag, Maastricht kriterleri gibi süreçlere uyum sağlamalı ve Avrupa Birliği’nden kopmamalıdır.

■ Kimya sanayimiz için hammadde, ara girdi ve nihai ürün dış ticaretinde önemli yer tutan AB ülkeleri ile gelecekte büyük potansiyele sahip Çin ve Türki Cumhuriyetleri arasında karşılıklı ticaretin gelişmesi ve bu potansiyelin işlerlik kazanması Demir İpek Yolu’nda kimyasal maddelerin karşılıklı taşınmasına bağlıdır. Bu şekilde demiryolu ile yapılacak hızlı ve ekonomik lojistik hizmeti, ülkemiz genelinde - sadece İstanbul ve çevresinde değil Anadolu’nun şehirlerinde - kimya sektöründe hızlı bir gelişmeye yol açabilecek hatta yerli ve yabancı yatırımcıların Anadolu’da kimya yatırımı yapmasına ve istihdam sağlanmasına olanak sağlayacaktır. Ayrıca böyle bir uygulamanın hayata geçirilmesi; Çin ve AB ülkeleri arasındaki kimyasal madde ticaretinde transit ülke olarak rol alacak Türkiye’ye hem ekonomik hem de stratejik önem açısından büyük katkılar sağlayacaktır. Bu nedenle dünyada geçerli olan demiryolu ile taşımacılık standartlarında Demir İpek Yolu’nda kimyasalların taşınabilmesi için şimdiden gerekli idari işlemlerin (mevzuat, yönetmelik vb.) başlatılması, geçiş ülkeleri ile mutabakatların yapılması, yükleme/boşaltma ve taşıma için gerekli alt yapının hızla oluşturulması büyük önem arz etmektedir.

Sektörün dış ticaretimizdeki yeri ve ihracatta öncelikli ülkeler

Türk kimya sektörünün dış ticaret verileri incelendiğinde; sektörün ağırlıklı olarak ithalata dayalı bir sektör olduğu ve yoğun ürün yelpazesine sahip olan bu sektörde kullanılan hammaddenin %70’inin ithal edildiği, %30’unun ise yerli üretimle karşılandığı görülmektedir. İhracatın, ithalatı karşılama oranının genellikle %50 civarında olduğu ve sektörün dış ticaretimiz açığında büyük payının olduğu görülmektedir. Sektör Türkiye’nin toplam cari açığının %31’ini, imalat sanayi cari açığının ise %54’ünü oluşturmaktadır1. İthalat ve ihracat arasındaki farkın azaltılması ve bu olumsuz tablonun iyileştirilmesi yukarıda işaret edilen sorunların giderilmesine yönelik önerilen stratejik yaklaşımların uygulanması ile mümkün olabilecektir. Diğer taraftan, Çin, AB ülkeleri, G. Kore, Suudi Arabistan ve ABD’ nin özellikle ithalatımızda ağırlıklı olarak önde geldikleri görülmektedir1. Bu nedenle bu ülkelere ve özellikle AB ülkelerine ve ayrıca yoğun ilişkilerimiz nedeniyle İngiltere başta olmak üzere AB üyesi olmayan diğer Avrupa ülkelerine (Bosna- Hersek, Kosova, Kuzey Makedonya vb.) ile özellikle Ukrayna ve Rusya Federasyonu gibi Doğu Avrupa ülkelerine ihracatımızı artırmaya çalışmalıyız. Diğer taraftan kültürel ve tarihi ilişkilerimiz çerçevesinde Mısır, Tunus ve Libya gibi Kuzey Afrika ülkeleri ile Türki Cumhuriyetlere (özellikle dış ticarete negatif durumda olduğumuz Kazakistan) ve ilaveten sınır komşularımız olmaları nedeniyle İran ve Irak’a ihracatımızda ağırlık kazandırmalıyız.

KAYNAKÇA: Kimya Sektörü Raporu (2020) - Sektörel Raporlar ve Analizler Serisi, T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı- Sanayi Genel Müdürlüğü.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar