Elart, çoklu kanal stratejisi ile gelişiyor

Türkiye’deki yapılanmasının yanı sıra uluslararası arenada da büyümesini sürdüren Elart, çoklu kanal stratejisi ile büyük bir dönüşüme gitti. Bu süreçte hem fiziki temas noktası sayısını artıran firma hem de dijital alanda yaptığı yatırımlarla dünyanın dört bir noktasına ürün gönderen bir markaya dönüştü.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Elart, çoklu kanal stratejisi ile gelişiyor

ALİ ŞAHİN/BURSA
Türkiye’de çeyizin adı markası olmayı başararak sektöre ismini veren Elart, yenilikçi ve değişime öncülük eden yapısıyla hem büyümesini hem de ihracat pazarlarının sayısını artırıyor. Dijitalleşme ile değişen alışveriş alışkanlıklarına ayak uydurmak adına satış kanallarında bayiliklerinin yanına mağazaları, e-ticaret ve e-ihracatı da dahil ederek büyüdüklerini kaydeden Elart Çeyiz & Home Kurucusu Refik Ceylan, “Elart olarak ortaya koyduğumuz hedeflere ulaştıktan sonra vizyonumuzu güncelledik. Bu sayede önümüze yeni koyduğumuz hedefler için çalışma alanı yarattık. Çünkü içinde bulunduğumuz sektörde yerimizde kalmaya devam edersek geri gitmeye başladık. Bu sebeple özellikle markamızın değerini artırmak adına çalışmalar yaptık. Diğer yandan da çoklu kanal stratejisini benimseyerek yapımızın güçlenmesine katkı koyduk. Bu, bir müşterinin fiziksel mağazalar, çevrim içi platformlar, sosyal medya ve diğer kanallar aracılığıyla bir şirketle olan etkileşimlerini içeren çoklu kanal stratejisine biz üretim ayağını da 6. kol olarak dahil ettik. Bu sayede markamızın sektördeki bilinirliğine de önemli katkı sunduk” dedi.

“750’den fazla lokasyondayız”

Ana odaklarını global arenada bir marka yaratmaya çevirdiklerini belirten Ceylan, “22 yıldır sektörde önemli bir tecrübe edindik. Türkiye’de 470’e yakın bayimiz ile 750’nin üzerinde lokasyonda ürünlerimizi görebilirsiniz. Dünyada 60’a yakın ülkede kendi platformumuz üzerinden satış yapabilme kabiliyetine eriştik. Almanya’daki depomuz ve şirketimiz ile Avrupa’da, ABD’deki şirket ve depomuzla da ABD, Kanada ve Meksika lokasyonunda ürünlerimizi müşteri ile buluşturuyoruz. Kendi dijital satış kanallarımızın yanı sıra globaldeki Pazar yerlerinde de yer alıyoruz. Dijital taraftaki tanıtım faaliyetleri için dünyanın en büyük markaları ile çalışan kurumları tercih ediyoruz. 2023 bizim marka yılımızdı ve markamızı güçlendirecek önemli yatırımlara imza attık. Ayrıca son 4 yıllık süreçte yüzde 20 oranında mühendis istihdamı ile yazılım tarafında kendimizi geliştirdik. Uluslararası bazı ödeme yöntemlerinde yaşanan sorunlar nedeniyle yer alamadığımız pazarlarda ürün satabilmemizi sağlayacak yazılım entegrasyonlarını tamamladık ve pazar yeri gibi kendi platformumuzu da 60’tan fazla ülkede ticaret yapabilir hale getirdik” diye konuştu.

“2024’te fiziki mağaza sayımız 20’ye çıkacak”

3 yıldır şirketin ciddi bir dönüşüm içerisinde yer aldığını belirten Ceylan, “Türkiye ev tekstili konusunda önemli bir merkez ama bir marka yaratma konusunda ne yazık ki aynı başarıya sahip değiliz. Biz bu markayı oluşturabilmenin gayretindeyiz. Bu kapsamda birimlerimizi verimli bir biçimde birbiri ile uyumlu çalışıp değer üretebilecek hale getirdik. Artık yavaşlayan klasik ihracat modelinden e-ihracata yöneldik. Diğer yandan ülke içerisindeki Pazar yerleri ve kendi platformumuzu markamıza yakışır hale getirirken bayilerimizi artırdık. Halihazırda 5 olan mağaza sayımızı 2024 yılı içerisinde 20’ye, 5 yıllık süreçte de 40’a çıkarmayı planlıyoruz. Bu mağazaların tamamı bizim olacak. Ayrıca yine yurtdışında da marka algımızın gücünü korumak adına 2024 içerisinde 3-4 mağaza açmak için görüşüyoruz. ABD pazarındaki hacimden üzerimize düşen payı artırmak adına o bölgedeki çalışmalarımızı da hızlandırmaya başladık. E-ticaret tarafında katma değerli ev tekstilinde lider, tüm ev tekstili markaları arasında da ilk 3 arasındayız. Kilogram başına 25-30 dolar arasında bir ihracat değerine sahibiz. Başlı başına bu rakam bile marka olmanın değerini bize gösteriyor” dedi.

“Güçlü yönlerimizin üzerine gitmeliyiz”

Her kriz döneminin aynı zamanda yeni fırsatları da beraberinde getirdiğini anımsatan Refik Ceylan, “Bizim sektörel olarak marka oluşturamamak ve fason üretime devam edebileceğimizi sanmak gibi büyük bir yanılgımız var. Oysa maliyetler ortada. ‘Rekabet edebileceğim maliyetteki ürünü üretip, rekabet edemeyeceğim maliyettekileri de uygun fiyatlı ürettirip üzerine markanın gücünü koyarsam daha çok katma değer yaratırım’ anlayışının farkına varmamız gerekli. Yani senelerdir Avrupalı büyük markaların bize yaptığını taklit ederek kendi markamızı yaratmalıyız. Belirsizlikleri doğru yönetmeyi bilmemiz gerekiyor. Tekstildeki swot analizini iyi yapmamız güçlü yönlerimizi bulup onun üzerine gitmeliyiz. Dataları toplayan ve onları işlemeyi bilmek artık olmazsa olmaz bir hal aldı. Bu yöndeki değişimlere firmalarımızı adapte etmeliyiz. Türkiye’deki firmalar şu anda Çin ve Hindistan olmak üzere birçok ülke için fırsat konumuna geldi. Birçok firma için Satınalma planları yapıp teklif götürüyorlar. Bu aynı zamanda ülkemizdeki know how’ı da satın almaları anlamını taşıyor. Dünyanın gittiği noktayı görerek ona uygun bir biçimde hareket etmekten başka çaremiz yok” ifadelerini kullandı.