Pandemi ve savaş, bize güvenli tedarikin önemini öğretti

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak, iş dünyasının rekabet sebebiyle büyük ölçekli tedarikçilerle çalışmayı tercih ettiğini, ancak COVID-19 ve Ukrayna Savaşı’nın tek veya sınırlı kaynağa bağlı olmanın risklerini öğrettiğini, çip krizi, bitkisel yağ krizi ve en son tahıl krizinin bunların güncel örnekleri olduğunu, artık güvenli tedarikin daha fazla öne çıktığını dile getirdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Pandemi ve savaş, bize güvenli tedarikin önemini öğretti

Merve YİĞİTCAN / İSTANBUL

Türkiye ve dünyadan kamu temsilcilerini, iş insanlarını ve akademisyenleri bir araya getiren 6. İstanbul Ekonomi Zirvesi dün başladı. Bu yılki teması ‘Küresel Değer Zincirleri’ olan zirvede iki gün boyunca çeşitli panellerle genel ekonomiye ilişkin konular masaya yatırılacak. Zirvede açılış konuşması gerçekleştiren DEİK Başkanı Nail Olpak da son yıllarda küresel değer zincirlerinde yaşanan kritik gelişmelere ilişkin önemli noktalara dikkat çekti. Konuşmasında son üç yılda iş hayatını ve sosyal hayatı değiştiren kavramlara değinen Olpak, “Hayatımızı zorlaştıran COVID-19 yapay mıydı, doğal mıydı bilmiyorum ama salgınla başlayan ve Rusya- Ukrayna savaşıyla hayatımızda anlamını arttıran kavramların başında dijitalleşme, ulaşılabilirlik, tedarik zinciri, friend-shoering (güvenli ticaret), devamla Yeşil Mutabakat ve enerji arz güvenliği geliyor” dedi.

“Yön veren olmalıyız”

Tüm kesimlerin gündemindeki dijitalleşmenin, bireysel hayattan iş hayatına, özel ilişkilerden kamu ilişkilerine kadar, daha fazla ve hızlı bir şekilde hayatlarımıza girdiğini ifade eden Olpak, “Dolayısıyla ben bu süreci ‘dijital ekonomi’ olarak tanımlıyorum. Severiz, eleştiririz, ama gerçekten sadece etkilenenler olmak istemiyorsak, gerçeği hem kavrayan, hem kullanan hem de sürece yön verenler arasında olmalıyız” diye konuştu. Öte yandan anlamını arttıran kavramlardan birinin de ‘tedarik zinciri’ olduğuna işaret eden Olpak, “Tedarik zincirinin önemini biliyorduk ama bu kadar farkında değildik” dedi. Salgın dönemi iyi okunduğu takdirde, tedarik zincirini kopartmadan üretim ve hizmetini sürdürebilenlerin, sürecin kazananları olduğunun da görüldüğünü kaydetti. Bu dönemde iş dünyasının bir şeyi daha çok iyi öğrendiğini vurgulayan Olpak, “İş dünyası, rekabet sebebiyle büyük ölçekli tedarikçilerle çalışmayı tercih eder. Ancak, COVID- 19 ve savaş, tek veya sınırlı kaynağa bağlı olmanın risklerini de öğretti. Çip krizi, bitkisel yağ krizi ve en son tahıl krizi, bunların güncel örnekleri. Bu çerçevede, serbest ticaretin yanında, güvenli ticareti, friend-shoering’i konuşmaya başladık” ifadelerini kullandı.

“Zor, oyunu bozar”

Son anlam değişiminin de Yeşil Mutabakat yani yeşil ekonomide yaşandığına dikkat çeken Olpak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hayatımıza Yeşil Mutabakat girmişti, 2050 ve sonrası için net sıfır karbon salınımı hedefi yle, tarımdan sanayiye, üretimden tüketici alışkanlıklarına kadar atılacak adımlar gündemdeydi. Amaç da sadece çevreye saygıyla sınırlı değildi, onu zaten yapmak zorundayız. Burada, yeşil ekonomi hedefi var ve savaş sebebiyle bir süre anlam değiştirmesine ve ötelenmesine rağmen, hala geçerli. İlginçtir, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte, nükleer santralleri kapatma yarışından, nükleer enerjinin de çevreci ve yeşil bir enerji kaynağı olarak tanımlandığı bugüne geldik. Süreç, enerji arz güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha gösterdi. Biz, ‘Zor, oyunu bozar’ deriz. Değişen şartlarla zorlandığımız ve yeni tanımlamaların olduğu bir dönemden geçiyoruz. Dün, doğru diye ortaya koyulan fi kirler, dünün yanlışlarını doğru kabul edebilen bir sürece dönebiliyor. Bunları iyi okumalıyız.”