Türkiye'nin büyüdüğünü hangi kesim hissediyor?
TÜİK verilerine göre, Türkiye ekonomisi son iki çeyrekte daralırken, yıllık bazda hız kaybetse de büyümeye devam ediyor. Vatandaşın alım gücündeki erimeyi yıl sonu yaklaştıkça daha fazla hissettiği bu ortamda büyüme verilerinde paylar merak ediliyor. Ekonomide büyümenin etkisini kim hissediyor?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hasıla, 2024 III. Çeyrek Temmuz-Eylül verilerini açıkladı. Verilerde Türkiye ekonomisi 2024 yılı üçüncü çeyreğinde 2023 yılı aynı çeyreğine göre yüzde 2,1 büyüdü. Ancak 2024 yılı ikinci ve üçüncü çeyreklik verilerinde önceki çeyreğe göre iki çeyrek üst üste küçülme görüldü. Ekonomideki büyümede gelir dağılımı eşitsizliği yeniden gündeme geldi.
“Teknik resesyona girildi”
DW Türkçe'den Pelin Ünker’e konuşan Kırklareli Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın, son iki çeyrekte de bir önceki çeyreğe göre binde 2'lik daralma olduğuna işaret ederek bunun "teknik resesyon" anlamına geldiğini açıklıyor.
Büyüme verilerinde, sektörel verilere bakıldığında, inşaat sektörü yüzde 9,2, finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 6,2 ile GSYH'nin üzerinde büyürken, gayrimenkul faaliyetlerinde büyüme yüzde 2,5 oldu. Sanayi ise yüzde 2,2 küçüldü.
Alçın, “Alt kalemlere baktığımızda inşaat sektörünün esas çekici güce sahip olduğunu, diğer tarafta da sanayi sektöründeki yavaşlamanın, durgunluğun kalıcı hale geldiğini görüyoruz" derken, bu durumun, üçüncü çeyreğin inşaat faaliyetlerinin yoğun olduğu yaz aylarına denk gelmesinin yanında 6 Şubat depremleri sonrasında bölgede gerçekleşen yapılanma nedeniyle de desteklendiğini şu şekilde anlatıyor:
"Yeniden yapılanma nedeniyle özellikle de Dünya Bankası gibi kurumlardan alınan fonlarla gerçekleştirilen projeler büyümenin bir anlamda motor gücünü oluşturmuş."
İnşaat yine lokomotif oldu
İktisatçı Prof. Dr. Oğuz Oyan da verilerde öne çıkan inşaatın yeniden ekonominin lokomotifi haline geldiğini gösterdiğini söylerken, ayrıca durgunluk eğilimine de dikkat çekiyor.
Dördüncü çeyrek için çok umutlu olacak bir durum olmadığını dile getiren Oyan, üçüncü çeyrek rakamlarıyla birlikte büyümenin yıl sonunda yüzde 3'ün altında kalacağının kesinleştiğini söylüyor.
Yüz yıllık trendde bakıldığında, Türkiye'de yıllık büyümenin yüzde 4,5 dolayında olduğunu aktaran Oyan, bu ortalamanın oldukça altında bir rakamla karşı karşıya olunduğunu vurgulayarak mevcut büyüme rakamının istihdam yaratacak bir seviyede olmadığına dikkat çekiyor.
Oyan, sanayinin katma değerinin küçülürken, ihracatın yüzde 0,8 ile neredeyse yerinde saydığını, ara malı ve yatırım malı ithal eden bir ülke olarak sanayi için önemli olan ithalatın da yüzde 9,6 azaldığına işaret ediyor.
“Dengesizlik henüz kapanmış değil”
Merkez Bankası eski Başekonomisti Prof. Dr. Ali Hakan Kara, veriler sonrasında, “Üçüncü çeyrekte “stagflasyon” yaşanacağını öngörmüştüm (yüksek enflasyon ve ekonomide küçülme), öyle de oldu. Bundan sonraki dönemde ise stagflasyon değil “dezenflasyon” ihtimali daha yüksek. Yani büyüme bir süre daha zayıf seyredecek fakat enflasyon eğilimi iyileşecek” öngörüsünde bulundu.
Üçüncü çeyrekte “stagflasyon” yaşanacağını öngörmüştüm (yüksek enflasyon ve ekonomide küçülme), öyle de oldu. Bundan sonraki dönemde ise stagflasyon değil “dezenflasyon” ihtimali daha yüksek. Yani büyüme bir süre daha zayıf seyrecek fakat enflasyon eğilimi iyileşecek. pic.twitter.com/7GARxsxPLe
— Hakan Kara (@ali_hakan_kara) November 29, 2024
Kara, ayrıca “Resmi verilere göre 2021 yılındaki faiz indirimlerinden sonra oluşan dengesizlik henüz kapanmış değil. Gerçekte durum tam olarak böyle mi emin değilim. Tüketici fiyatlarının (tüketim deflatörünün) bir dönem düşük ölçülmesinden kaynaklanıyor olabilir” değerlendirmesini de yaptı.
Resmi verilere göre 2021 yılındaki faiz indirimlerinden sonra oluşan dengesizlik henüz kapanmış değil. Gerçekte durum tam olarak böyle mi emin değilim. Tüketici fiyatlarının (tüketim deflatörünün) bir dönem düşük ölçülmesinden kaynaklanıyor olabilir. pic.twitter.com/0LnVcP9wn0
— Hakan Kara (@ali_hakan_kara) November 29, 2024
Durgunluk derinleşecek
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu da Birgün’deki köşesinde yaptığı büyüme verileri değerlendirmesinde, “İşgücü ödemelerinin katma değer içerisindeki payı bir önceki çeyreğe göre yüzde 40,4’ten yüzde 36,4’e geriledi. Bunun temel nedeni, asgari ücrete temmuz ayında zam yapılmaması, asgari ücretlilerin satın alma gücünün gerilemesi. Buradan hareketle işgücünün katma değerden aldığı payın 2024’ün son çeyreğinde daha da gerileyeceğini tahmin edebiliriz” dedi. Kozanoğlu, değerlendirmesinde öngörülerini de şu şekilde anlattı:
“Sonuç olarak henüz enflasyon içinde durgunluk, “stagflasyondan” söz edemesek de bu yönde belirtilerin arttığını söyleyebiliriz. Reel sektörün 12 ay sonrası enflasyon beklentisi yüzde 47,8, bireylerin ise yüzde 64,1. Buna karşın Enflasyon Raporu’nun 2025 enflasyon tahmini yüzde 21. Aradaki bu yüksek fark, hâlâ talebi öne çekme eğilimini besliyor. Zamanla bu farkın azalması, bireylerin ve küçük işletmelerin borç limitlerine dayanması; Türkiye’nin en önemli ihracat kapısı AB’deki ekonomik durgunluk da göz önüne alınırsa, önümüzdeki çeyreklerde ekonomik büyümenin sert bir frenle karşılaşma riskini artırıyor.”
Ücretlerin payı iki çeyrektir düşüyor
Verilerde işgücü ödemelerinin cari fiyatlarla gayrisafi katma değer içerisindeki payı ikinci çeyrekteki yüzde 40,4 seviyesinden yüzde 36,4'e gerilemesine yönelik, Alçın, "Bu aslında mevcut enflasyonun gelir dağılımını bozucu etkisini, dolayısıyla sınıfsal etkisini de gözler önüne sermiş oluyor" diyor.
Türkiye'deki gelir dağılımı bozukluğunun farklı verilerde görüldüğünü ifade eden Alçın, "Üçüncü çeyrek büyüme verisinde de yapılmayan ücret artışının etkilerini gördük" diye ekliyor.
Alçın'a göre yeni yılla birlikte asgari ücret, memur maaşları ve emekli aylıklarında yapılacak artışın da enflasyonun gerisinde kalması durumunda emekçi kesimlerin toplam pastadan aldığı payın azalacağını da önümüzdeki çeyrek açısından da öngörmek mümkün.
Yılın son çeyreğinde ikinci ve üçüncü çeyrekten daha sert bir daralma görüleceğini vurgulayan Alçın, "Sanayideki yavaşlama bir kalıcı resesyona dönüşme riskini de barındırıyor" uyarısı yapıyor.
"Aşırı bir gelir dağılımı bozukluğu var"
Prof. Dr. Oğuz Oyan'a göre, ücretler aşağı çekilirken sermaye gelirlerinin yükselmeye devam etmesi, gelir bölüşümündeki adaletsizliği ve bu adaletsizliğin artarak devam ettiğini gösteriyor.
Gelir dağılımına bakıldığında en düşük yüzde 20'lik gelir grubunun milli gelirden yüzde 1 pay alırken, en yüksek yüzde 20'lik kesimin milli gelirden yüzde 48 pay aldığını ifade eden Oyan, "Dolayısıyla Türkiye'de çok ciddi aşırı bir gelir dağılımı bozukluğu hüküm sürüyor" diyor ve ekliyor:
"Milli gelirde yüzde 2,1 artışın da geniş halk kesimlerine çok yansımadığını söylemek lazım. Nitekim ücret payının gerilediğini görüyoruz ki Türkiye'de nüfusun yüzde 70 küsürünü ücretliler oluşturuyor."
Oyan'a göre 2025'te daha fazla işsizlik ve milli gelirde işgücü payında daha büyük bir gerileme öngörmek mümkün olurken, bütçe rakamları ve genel devlet dengesine bakıldığında kamu yatırımları ve sosyal harcamalarda daralma öngörüldüğüne işaret ederek şunları söylüyor:
"Demek ki bir taraftan vergiler enflasyonun üzerinde artarken, öbür taraftan harcamaların enflasyonun gerisinde kalması yani reel olarak daraltılması öngörülüyor. Bu da aslında geniş kesimlerin daha çok vergi vereceği, daha az hizmet alacağı yeni bir yıl bize haber veriyor."