Prof. Dr. Zeynep Ökten: Konut alamayan, tasarrufu bırakıp lükse yöneliyor

Nişantaşı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynep Ökten, Ekonomi Masası’nda Türkiye’de lüks tüketimdeki artışa dikkat çekti. Ökten, “Hayatı boyunca konut alacak imkanı olmayanlar, tasarruf yapmaktan vazgeçip lüks yaşam için harcama yapmayı tercih ediyor” diye konuştu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Prof. Dr. Zeynep Ökten: Konut alamayan, tasarrufu bırakıp lükse yöneliyor

İLHAN DUMAN

Nasıl Bir Ekonmi TV’de yayınlanan Ekonomi Masası’nda EKONOMİ Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz ve gazeteci Berfin Çipa’nın konukları Nişantaşı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynep Ökten ve İntegral Yatırım Araştırma Müdürü Seda Yalçınkaya oldu. Ökten, Türkiye’de lüks tüketimin sürekli arttığına işaret etti. Seda Yalçınkaya da borsayı ve altın piyasasını değerlendirdi.

NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. ZEYNEP ÖKTEN:

Derin yoksulluk yaygınlaşıyor

Forbes, geçtiğimiz günlerde en zengin 100 kişiyi açıkladı. LVMH'nin Üst Yöneticisi Bernard Arnault, 2020’den itibaren servetine servet katarak birinci sıraya yerleşti. İlk 50’de lüks tüketim ürünleri sektöründen  7 kişi var. dostlar ligi tane. Türkiy ve dünyada ne oluyor? Bu konuda rakamlara bakmaya başladım. Dünyada gelir adaletsizliği zaten artıyor. Dünya Eşitsizlik Raporu’nda dünya nüfusunun yüzde 1’inin servetin yüzde 36’sına sahip olduğunu gördük. Nüfusun yüzde 10’u ise servetin yüzde 78’ini elinde tutuyor.

Pandemi sonrası yaşanan enflasyon zaten zengini daha zengin fakiri daha fakir hale getirdi. Yani TÜİK’in açıkladığı gelir dağılımı rakamları da zaten Türkiye'deki en zengin yüzde 20’lik dilimin  toplam gelirin yüzde 49,5’ini elinde tuttuğunu gösteriyor. Bu çok korkunç bir şey. Dolayısıyla inanılmaz yaygınlaşan bir yoksulluk var. İster servete ister gelire bakalım her ikisinde de tekelleşme söz konusu.

Dünyada lüks tüketim cirosu 1,5 trilyon dolara yükseldi

Deloitte’un her sene yayınladığı lüks tüketim raporlarına baktığımızda lüks tüketimin sürekli olarak arttığını görüyoruz. Peki yoksullaşırken neden lüksü bu kadar tüketiyoruz? Dünyada lüks tüketim cirosu 1,5 trilyon dolara yaklaşmış. Dünya gayri safi hasılası geçen sene 100 trilyon dolardı. Bunun yüzde 1,5’i lüks tüketime gidiyor. Kişisel lüks tüketime baktığımızda (giyim, makyaj vs.) ise bu da 370 milyar dolara ulaşmış. Bu çok önemli bir kama ve sürekli artış gösteriyor.

Türkiye’ye geldiğimizde de şöyle bir tablo görüyoruz: Türkiye’de yoksullaşıyoruz söylemine karşı garip bir söylem de var. “Bütün kafeler, restoranlar dolu. Trafik sıkışık. Demek ki her kes araba alabiliyor.” Bu çok farklı bir bakış açısı. Aslında bu durum bizim daha derin yoksullaştığımızı gösteriyor. Çünkü insanlar ev alamayınca tasarruf yapmaktan da vazgeçiyor. “Yaşamım boyunca ev alabilecek imkana sahip değilsem niye tasarruf yapayım ki” diyor ve lüks yaşam biçimine yöneliyor. Buna da Veblen etkisi diyoruz. İnsanlar üst sınıfı taklit etmeye, zenginmiş gibi davranmaya başlıyor. Otomobil konusuna da değinecek olursak, artık özellikle lüks araç tüketimi gerçekten zorlaştı. Bunu da yatırım amaçlı alıyorlar. Otomobil bir lüks tüketim aracı değil, yatırım aracına dönüştü. Ev alamayan da biriktirdiği parayla araba alabiliyor. Dolayısıyla lüks tüketim artıyor.

İthalat verileri, üretimin daraldığına tüketimin arttığına işaret ediyor

Dış ticaret verilerine baktığımızda 2021’den itibaren artan enflasyonla birlikte toplam ithalatta tüketim mallarının payı sürekli olarak artıyor. 2021’de otomobil ithalatına 6,7 milyar dolar harcarken 2023’te bu 16,3 milyar dolara yükselmiş. Toplam ithalat yüzde 23 artarken, tüketim malları ithalatı yüzde 74 artmış. Dayanıklı mal ithalatı da yüzde 87 artmış.

Mart ayında son yayınlanan veride ithalatın kalemler arasındaki dağılımına baktığınızda çok daha kötü bir tablo ortaya çıkıyor. Nedir bu tablı? Ara malı ve hammadde yani şey üretirken ithalatı yüzde 9.3 oranında azalışla 21 milyar dolara gerilerken tüketim malı ithalatı yüzde 19,3 artış ile 4 milyar dolara yükselmiş. Yatırım malı ithalatında da azalış var. Bu da bize üretimin daraldığını gösteriyor. Ama ne yaparsak yapalım, tüketim malı ithalatında artış var.  Diğer taraftan bakıyorsunuz Türkiye’de lüks tüketim ürünleri satışı yapan firmalar, “Biz Rusya pazarından çıktık savaştan sonra.  Türkiye pazarına girmeye başladık. Türkiye'de çok ciddi bir potansiyel oluştu” diyorlar. Kişisel lüks tüketim sektröründe Türkiye’de önceki sene 1 milyar dolarlık potansiyel varken şu anda bunun yaklaşık 1,5 milyar dolara çıktığını görüyoruz. Nişantaşı’ndaki Abdi İbrahim Caddesi’nde bir de ünlü Bağdat Caddesi’nde “dükkanlar boşalsın da biz oraya girelim” diye sıra bekliyoruz.

İNTEGRAL YATIRIM ARAŞTIRMA MÜDÜRÜ SEDA YALÇINKAYA  

Borsadaki yatırımcının umudu, yabancının gelmesi

Piyasanın durumu biraz karışık şu anda. Dün borsada yüzde 2’lik bir yükseliş hareketi oldu ama çok anlam atfettiğimiz bir yükseliş değil. Çünkü bir süredir 9.200 seviyesiyle 8.700 arasında git gel yapan, burada paslaşan bir Borsa istanbul var. Dolayısıyla pozisyonları farklılaştırmak, biraz daha cesur olabilmesi açısından 9.300 seviyesinin üzerindeki yerleşik seviyelere ihtiyaç var. O zaman daha anlamlı bir hareket oluşacağından bahsedebiliriz. O zaman yeni zirvelerin tekrar gündeme gelebileceğinden bahsedebiliriz. Ya da buralarda başarılı olamaz ve bu dar alanda sıkışmaya devam eder. 8.700 seviyesine doğru geri çekilir. O zaman da anlarız ki Borsa İstanbul’da sıkılaşma biraz daha öne çıkıyor. Burada yatay ve yönsüz hareketler  biraz daha ön plana gelecek gibi algılarız.

Aslında seçimden sonra biraz daha yükseliş hareketinin belirginleşebileceği bir ortam olacağını düşünmüştük. Çünkü seçim öncesinde ve seçim sonrasında bankacılık endeksindeki alımlar çok güçlüydü. Endeksi belli bir seviyeye taşıyabilecek kuvvetteydi. Ama genel itibariyle daha sınırlı ve sıkışık bir seyrin sürdüğünü gördük. Kısa vadeli yatırımcı için bu sıkışma alanları çok can acıtıcı olabiliyor. Yükseliş hareketinde satmış olabiliyor ya da düşüşlerde yüklü miktarda poizyonu olmuş olabilir. Dolayısıyla 8.700-9.200 arasındaki o dar alan aşağı ya da yukarı yönde sonlanmadığı sürece net bir yönümüzün olduğunu, anlamlı bir hareketin olduğunu mümkün değil.

Şimdi önümüzde yaşanacak bazı gelişmeler var. Özellikle 16 Nisan'da başlayacak ve 22 Nisan’a kadar devam edecek bir süreç var. Yurt dışında yabancı yatırımcılarla görüşmeler yapılacak. Bunlar bizim için anlamlı ve bir beklenti yaratabilecek güçte. Eğer piyasa algılamalar ve beklentilerle hareket ediyorsa gelecekte yabancı yatırımcının bu görüşmelerle biraz daha sıcak olabileceği ve sıcak para gelişini sağlayabileceği beklentisini de oluşturur. Zaten bu konuda halihazırda güçlü bir beklenti var. Yatırımcının bir kısmının borsada olmasının nedeni de yabancı yatırımcılar tarafından sıcak para geleceği ve kredi notunun hızlı bir şekilde artacağı beklentisi. Yoksa şu anda yüzde 100 borsada olunabilecek hava yok.

Yabancı yatırımcı için hangi sektörler fırsat olacak?

Borsaya aslında seçim öncesindeki hafta ve seçim haftasında yabancı yatırımcının ufak ufak geldiğini gördük.  Holdinglerde ve bankalarda alımların biraz daha hız kazandı. Bu bir ezber ama aslında işleyen bir ezber. Çünkü likit tarafta olmayı tercih edilen bir yabancı yatırımcı varsa en lkit taraf da bunlar. Dolayısıyla yönelim açısından doğru bir yerdeyiz edebiliriz. Tabii bilanço döneminden sonra yabancılar da enflasyon muhasebesi sonrası bilançolarda hangi şirketlere yatırım yapabileceklerini bakacaklar. Muhtemelen daha likit olan ve BIST 30 kağıtları olacaktır bunlar.  Örneğin önceki gün Türk Hava Yolları'nın bilançosu geldi. Aslında iyi bir bilançoydu ama satıştaydı.  Yurtiçi tarafında beklentinin sonlanmasıyla kâr realizasyonu olan bir durum yabancı yatırımcı için iyi bir alım fırsatı olabilir. Holdingler ve bankalar burada cepte. Bunu söylemek mümkün. Diğer taraftan havacılık ve telekomünikasyon sektörlerinde beklentilerimiz var. Perakende sektöründe gıda tarafında beklentilerimiz devam ediyor. Sigorta sektörü, kârlılığın artması ve enflasyonu soğutan etkisi nedeniyle oldukça güçlü. Dolayısıyla bu taraflara doğru yönelebilecek bir yabancı yatırımcının olacağını söylemek mümkün. 

Altın tarafına baktığımızda da çok coşkulu bir hareket görüyoruz. ABD endeksinin yukarıya yükseldiği bir ortamda ons altının da yükselmeye devam ettiğini gördük. Bu matematik anlamda çok yaşadığımız bir durum değil. Altına olan talep halen daha devam edecek gibi görünüyor. Biraz hızlı yukarı yönde hareket etti ama enflasyondan kaçışı fiyatladığını söyleyebiliriz.