TÜSİAD YİK Başkanı Aras'a soruşturma! Muhalefetten tepkiler peş peşe geldi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Mehmet Ömer Aras hakkında soruşturma başlatılmasına muhalefetten peş peşe tepki geldi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Ömer Aras hakkında genel kurulda yaptığı konuşma nedeniyle soruşturma başlatıttı. Yapılan açıklamada, Aras hakkındaki soruşturmanın "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayma suçlarından" suçlamasıyla başlatıldığı ifade edildi.
Aras hakkında başlatılan soruşturmaya muhalefetten tepki geldi.
CHP lider Özel: Soruşturma TÜSİAD Başkanı’nın yaptığı açıklamayı doğrulamıştır
CHP Genel Başkanı Özgür Özel: Dünkü açıklamalarımda da ifade etmiştim. TÜSİAD yeni bir şey söylemiyor. Bunu ilk kez TÜSİAD da söylemiyor. Hepimiz söylüyoruz. Sendikalar söylüyor. İşçilerin örgütü söylüyor. Şimdi de patronların örgütü söyledi bunu. İşveren örgütü söyledi. Bu söyledikleri, ‘Bunlar yaşanıyor’ dedikleri hangisi yaşanmadı Türkiye’de? Yaşam hakkıyla ilgili, insanların konakladıkları bir otelde bir yangın çıkıp da bu kadar kişinin hayatını kaybetmesinden tutun da yaşam hakkına dair söylediklerinden, yargı bağımsızlığına, soruşturmalara dair söylediklerine kadar TÜSİAD nerede haksız? Bugün açılan soruşturma, dün TÜSİAD Başkanı’nın yaptığı açıklamayı doğrulamıştır. Böyle bir açıklama dünyanın hangi ülkesinde soruşturma ile sonuçlanır? Almanya’da TÜSİAD’ın muadili kurum bu açıklamayı yapsa, hükümeti eleştirse böyle bir soruşturma açılıyor mu? İngiltere’de, Fransa’da, gelişmiş demokrasilerde açılıyor mu? Peki açılmayan bu ülkelerin milli geliri kaç para? Böyle ifadeler kullanıldığında kimi derdest ederler? Hangi ülkelerde bu olur bir bakın. Hangi ülkelerde oluyorsa, onların milli gelirleri o soruşturmaların açılmadığı, herkesin özgürce konuştuğu ülkelerin 10’da biri. Orada yönetenler mütevazi, halk zengin; burada yönetenler saraylarda oturuyor, halk korkuyor ve fakir. Demokrasi demek zenginlik demektir. Bugün yapılan baskılar, Türkiye’de kimseye fayda etmemektedir. Ayrıca hukuk devletiyle ilgili talep, elbette ki en çok da iş dünyasının talebi olacak. Türkiye’ye yabancı yatırımcı gelmesinden tutun, Türkiye’ye borç verilirkenki faizin oranına kadar. Demokrasi endeksinde neredeyseniz, sonuç buna etki ediyor. Bu insanlar sizin hukuk tanımaz, öngörülemez tutumlarınız yüzünden yabancı ortak bulmakta da zorluk çekerler, yabancı kaynak bulmakta da zorluk çekerler. Bu hükümetin bu tutumu yüzünden Türkiye’de herkes daha pahalı kredi kullanıyor yurtdışından. Belediyesi de öyle, onaylanırsa şayet. Kamu kurumları da öyle. Özel sektördeki şirketler de öyle. O yüzden adalet isteyenlere ‘Sen bu işlere karışma’ diyemezsiniz, hele hele böyle soruşturmalar açamazsınız.
CHP eski Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: Sermaye güvende değildir
CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Ülkemizde işçilerimizin helal emeği ve temiz sermaye güvende değildir. Gaziantep’te, sefalet ücretine itiraz eden BİRTEK Sendikası Başkanı Mehmet Türkmen gözaltına alındı. TÜSİAD YİK Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras hakkında ise soruşturma açıldı. Türkiye, kirli para baronlarını koruyan, emeğe sahip çıkmayan ve emekçiyi ezen bir ülke olmamalıdır. Emeği, emekçiyi ve emeğe dayalı temiz sermayemizi korumalıyız.
ABB Başkanı Yavaş: TÜSİAD'ın görüşlerini dile getirmesi, demokratik bir toplumun gereğidir ve saygıyla karşılanmalıdı
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş: Türkiye’de herkesin fikirlerini özgürce ifade etmesi en doğal hakkıdır. Bu ülkenin geleceği için kaygı duyan, daha iyi bir yarın için fikirlerini açıklayan herkese kulak vermek, demokrasinin temel gereğidir. TÜSİAD gibi ülkemizin ekonomisine, sanayisine ve istihdamına katkı sunan kurumların da görüşlerini dile getirmesi, demokratik bir toplumun gereğidir ve saygıyla karşılanmalıdır. Bu doğrultuda, hukukun üstünlüğünü koruma çağrısını destekliyor, yargının her türlü etkiden bağımsız olması gerektiğini vurguluyoruz.
İYİ Parti lideri Dervişoğlu: İktidara hazımlı olmalarını tavsiye ediyorum
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu: Hükümetin uygulamalarını hükümetin anlayacağı bir biçimde eleştiren TÜSİAD Başkanı ile ilgili de bir soruşturma başlatılıyor. Bu ülkenin üzerinde yargı gücünün hükümet tarafından demokrasinin kılıcı gibi sallandığına delalet eder uygulamalardır. Buradan bu uygulamaları yapanları da bir anlamıyla uyarmış olayım. Siyaset müessesenin de yönetim mekanizmalarının da uyarılmaya ihtiyaç duyduğu dönemler vardır. Sivil toplum bu vazifesini tabii ki deruhte edecektir. Bir ülkede eğer demokrasi söz konusu ise siyasi kimlik ve kişiliklerin bunlara hoşgörü ile yaklaşması lazım. 'Bana laf söylenmez' türünden güç gösterileri kabul edilebilir değil Bir vesayetten bahsediliyor, eski dönemlere atıfta bulunuluyor. Bu iktidar 23 yıldır işbaşında. Eski dönem diye atıfta bulunacağı bir süreç yok. Vesayet dönemleri vardır ama tarihte kalmıştır. Şimdi üzerinde konuşulması gereken yeni bir vesayetin oluşmasına izin vermemek ve buna rıza gösterilemeyeceğinin de ifade edilmesi olmalıdır. İktidar partisi başta olmak üzere tüm siyasilere eleştirilere karşı hazımlı olmalarını tavsiye ediyorum
Saadet lideri Arıkan: Kurumlar eleştirilerini yapabilmeli, soruşturmayı kaygıyla izliyoruz
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan: 22 yıl önce AK Parti iktidarı göreve geldiğinde üç önemli başlık söylemişti. Üç Y ile mücadele edeceklerini... Bunlardan biri de yasaklardı. 22 yılın sonunda en hafif tabirle kanaat ifade eden gelişmelerle alakalı kaygılarını ifade eden bir kurumla alakalı soruşturma açılmasını kaygıyla takip ediyoruz. Türkiye'de bir özgürlük problemi her geçen gün artmakta. Adalet mekanizması da özgürleştirmemiz gereken yerlerden bir tanesi. Kurumlar çok rahat bir şekilde kanaat ifade edebilmeli, eleştirilerini yapabilmeli. 1990'ların korkusuyla Türkiye'deki insanları tekrar yüzleştirmenin faydalı olmayacağını ifade etmek isterim. Hatırlayanlar olur. 2002 yılında AK Parti göreve geldiğinde 1990'ların Türkiye'sinde 28 Şubat dönemindeki korkulardan Türkiye'yi arındıracaklarını söylemişlerdi. 2025 Türkiye'sinde insanların ifade hürriyetinin olmaması, değerlendirme yapma noktasında tedirgin olmalarını kaygıyla takip ediyoruz. Umarız en kısa zamanda bu sıkıntılardan arınırız.
DEVA lideri Babacan: Bu soruşturma, toplumun her kesimine gözdağı verme adımlarının yeni bir örneğidir
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan: Bu soruşturma, toplumun her kesimine gözdağı verme adımlarının yeni bir örneğidir. Bir yandan yatırım, üretim, ihracat, istihdam derken, diğer yandan iş dünyasını yargı yoluyla baskı altına almak, ülkemizde sebep olduğunuz çöküşü daha da hızlandırmaktan başka bir işe yaramaz. Demokratik bir hukuk devleti, güçlü bir ekonomi, itibarlı bir dış politika, yargının bağımsız ve tarafsız çalışmasıyla mümkün olur. İş dünyamızı temsil eden kuruluşlarımızın doğal görevi de bu gerçekleri ve talepleri dile getirmektir. Hükûmet, sivil toplumu ve meslek örgütlerini susturmak için yargıyı bir sopa olarak kullanmaktan vazgeçmelidir. Kamu barışını bozan hükûmetin uygulamalarını eleştirmek değil, yapılan her eleştiriyi kamu barışını bozmaya elverişli olarak niteleyip cezalandırmaya kalkmaktır. Soyut ve subjektif bir değerlendirme ile ülkede herkesi olağan şüpheli haline getirmek hukuk devletinin iflası anlamına gelir. Her konuşanı susturarak, gerçekleri örtemezseniz. Her konuşana soruşturma açarak insanları susturamazsınız.
Memleket lideri İnce: Korkma korktukça sıra sana gelecek!
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce: Gazeteciler, aydınlar, yazarlar, belediye başkanları, siyasetçiler derken sıra iş adamlarına geldi. Susma sustukça sıra sana gelecek, korkma korktukça sıra sana gelecek! #yeterartık
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras ne demişti?
Aras, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, HALK TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş ve menajer Ayşe Barım’ın tutuklanması, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na açılan soruşturma, belediyelere atanan kayyımlar ve ordudan ihraç edilen teğmenlere değinerek şunları ifade etti:
- Geçen sene tam bugün Erzincan'ın İliç ilçesindeki altın madeninde oluşan heyelan sonucu 9 işçi hayatını kaybetmişti. İki yıl önce yaşadığımız büyük depremde on binlerce insanımızı usulüne uygun yapılmadığı için çöken binalar altında kaybettik.
- 2014 yılında Soma kömür madeninde çıkan yangında 301 işçi hayatını kaybetti.
- Tüm bu ve benzer ölümlerin arkasında tesis sahiplerinin yönetmeliklere uygun yatırımları maliyet nedeniyle yapmaması ve denetim eksikliği var. California'da koca Los Angeles şehri yandı, Japonya'da çok daha şiddetli depremler oldu. Kaç kişi öldü? Lütfen bakın ve mukayese edin. Bizdeki ölümlerin nedeni maliyet odaklı kural tanımazlık ve denetimsizliktir.
- Yeni mezun teğmenler ordudan ihraç ediliyor. Bu olaylarda suç vardır yoktur diyemeyiz. Ancak çok kısa sürede arka arkaya gelen bu olayların toplumda endişe yarattığını ve güveni sarstığını söyleyebiliriz.
- Ayrıca tutukluluğun istisna değil kural haline gelmesi gibi kangrenleşmiş bir sorunun kanunlar değişse de çözülmediğini görüyoruz.
- Kişiyi, bir gün dahi olsa, özgürlüğünden mahrum edecek tutuklama ve adli kontrol kararlarının, hatta gözaltı kararlarının ne denli titiz verilmesi gerektiğini yıllar sonra gelen tahliyelerde, beraat kararlarında görüyoruz. Ancak bugünkü endişe ve güvensizlik ortamına rağmen ülkemizin geleceği ile ilgili umudumuzu hiç kaybetmiyoruz. Çünkü biliyoruz ki doğru politikalarla ülkemiz kalkınır ve vatandaşlarımız kendilerini mutlu ve huzurlu hisseder.
- Bu nedenle inandığımız doğruları bıkmadan usanmadan dile getireceğiz. "Söylesek de hiçbir şey değişmiyor" zihniyetine kapılamayız. Bizim görevimiz doğru bildiklerimizi söylemektir. Mevcut uygulamaları eleştirmekle kalmayıp yeni politikalar önermektir.