Fabrikalar kapanırsa Doğu’nun makus talihini nasıl yenebiliriz?

Sadi ÖZDEMİR
Sadi ÖZDEMİR EKONOMİDE SAĞDUYU

2010’ların başıydı, Şanlıurfa için bir fikir ortaya atıldı ve o dönemde yetkili sorumlu herkes heyecanla işe koyuldu. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Akbalık bu fikre inanarak Şanlıurfa’da ‘kümelenme metoduyla yeni bir üretim üssü kurulması’ için harekete geçilmesini sağladı. Şanlıurfa 6. Bölge Teşviklerine sahipti ve hummalı çalışmalar yapıldı, yerler belirlendi. TİM, en güzide sanayici ihracatçılarına Şanlıurfa’ya yatırım için ‘baskı bile’ yaptı. İşsizlik oranı yüksek olan bu ilimizde bir sanayi kümelenmesi hayata geçirilirse bu, Doğu ve Güneydoğu’daki diğer illerimiz için de model olacaktı.     2013’ün ilk aylarında dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Şanlıurfa Valisi Celalettin Güvenç, İstanbul Hazır giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi, Şanlıurfa Belediye Başkanı Eşref Fakıbaba, Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası ile OSB Başkanı Sabri Ertekin İstanbul’da bu hayırlı işin nikâhını kıydılar. İmzalar atıldı, Şanlıurfa Organize Sanayi Bölgesi’nde, Hazır giyim Organize Sanayi Bölgesi (HOSAB) adıyla yaklaşık 5 bin kişiye istihdam sağlaması hedeflenen hazır giyim havzası için yola çıkıldı. Talep yüksek olursa arsa tahsisi de büyüyecekti.             

Söylendiği gibi yıllar içinde bu kümelenme başarıyla ilerledi. Fabrikalar kuruldu. Sanayi için işçi eğitimleri yapıldı. Şanlıurfa ‘dünya markalarına üretim yapılan’ sanayi şehri olma yolunda ilerledi. 1990’lardan beri özlemle dile getirilen “İstanbul moda merkezi, Anadolu üretim merkezi olacak” söylemi hayata geçiyordu ki yine umutlar sönmeye başladı. Çünkü, kurulmuş, üretmiş, yaklaşık 3 bin 500 kişilik yeni istihdam sağlamış 7 fabrika ya kapandı ya küçüldü ya da kötü sona yaklaştı. Bir hevesle o fabrikaları kuranlar şimdilerde “Şanlıurfa yerine Mısır’a gidip fabrika kursaydık, emeklerimiz bu kadar boşa gitmezdi” diyor. Nedeni ‘bölgeye özgü siyasi sorunlarla negatif sendikacılığın kol kola girmiş’ olması. Şanlıurfa’da Hazır giyim Organize Sanayi Bölgesi kurulmasına, başka firmaların da orada yatırım yapmasına öncülük eden ve işçileri 2015 yılından beri zaten ‘sendikalı toplu sözleşmeli’ olan Özak Tekstil de bir sendika tarafından hedefe konuldu. Öyle ki bazı mahfiller, yurt dışında bile firmanın üretimine ve ihracatına zarar verecek girişimlerde bulunuyor. Ne yazık ki bölgenin siyasetçileri de yaklaşan yerel seçimler nedeniyle ‘fabrikaların yaşamasını değil, işçi oylarını yağmalamayı’ tercih etmiş görünüyor. Herkes böyle yaparsa halen bu ülkenin en fakir illerini barındıran doğu ve güneydoğu bölgemizde refah seviyesini nasıl artırırız? Devletin altyapı ve üstyapı yatırımları bu illerimizi güzelleştirse de halkı zenginleştirecek olan özel sektör yatırımlarıdır. Fabrikalar ‘yazılı olmayan kuralsızlıklara’ takılır ve kapanırsa Doğu’nun makus talihini nasıl yeneriz?           

Sonuçta kapananlar kapandı, kapanmayanlar da kara kara düşünüyor. Halen Şanlıurfa’da üretimini sürdüren Özak Tekstil’den yakın zamanda bir açıklama geldi. Bu açıklamada özetle, “Türkiye’nin denim ihracatında çok nitelikli üretim yapan, 30’dan fazla ülkeye ihracat gerçekleştiren, 3 bini doğrudan olmak üzere atölye ve yan sanayi ile birlikte yaklaşık 6 bine yakın istihdam sağlayan bir sanayi gurubuyuz. Özak Tekstil çalışanları kurulduğu günden beri sendikalıdır. 2013 yılında kurduğumuz Şanlıurfa Fabrikası’nda da 2015 yılında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan yetki alan, Öz İplik- İş Sendikası ile Toplu İş Sözleşmesi imzalamaktadır. Halen bu fabrikamızda 400’ü aşkın çalışanımız Öz İplik İş üyesidir. Birtek-Sen Sendikası yöneticileri ise firmamızın yurt dışındaki müşterilerine mektuplar yazarak, firmaların merkezleri önünde eylemler başlatarak karalama kampanyasını uluslararası boyuta bile taşıyarak üretimimizi ve ihracatımızı baltalamaya çalışıyor” denildi.

DOĞU YATIRIM HOLDİNG NE OLDU?

Ne zaman Doğu ve Güneydoğu’nun kalkınması için ‘özel sektörlü’ bir çağrı duysam aklıma kurucuları arasında Koç, Okan, Dedeman, Sanko, Profilo, Eczacıbaşı, Tekfen, Sabancı, Yaşar Holdingler gibi memleketin en önemli sanayici gruplarının da bulunduğu Doğu Yatırım Holding girişimi gelir. 1996’da resmen hayata geçen Doğu Yatırım Holding ile Doğu ve Güneydoğu illerimizde, bölgenin potansiyelleri dikkate alınarak yatırımlar yapılması için yola çıkılmıştı. Ana motivasyon, yatırımlarla bölgedeki yüksek işsizliğe darbe vurmaktı. İlk araştırmalara göre çok da iyi yatırım fikirleri ortay çıkmış ve bu yolda çaba harcanmıştı. Bu güzel girişime liderlik eden dönemin İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Mehmet Yıldırım, sonradan bölgede yaşadıklarını özetle şöyle anlatmıştı: “Hepimiz istekle ve heyecanla yola çıkmıştık. Ancak bölgedeki illere yatırım için inceleme ziyaretleri yaptıkça şaşkına dönmüştük. Bizi ‘yabancı sermaye’ gibi gördüler ve ne yapacaksak karşımıza uçuk rakamlar çıkarıldı. Bölgenin siyasileri ve illegal yapıları da bazı yatırım ihtimallerinden rahatsızlık duydular ve engeller çıkardılar. Tuhaf ve karşılanamaz taleplerde bulunanlar oldu. Hayal kırıklığı yaşadık.”          

Merak ettim ve Doğu Yatırım Holding’in güncel durumuna baktım. İştiraklerle ilgili bilgi bölümünde birkaç yatırım ve üretim bilgisi var ama asıl hedeflenen işlerin hep bir yerlerde takıldığı ve beklemede olduğu belirtiliyor. Bu proje 1990’ların bugüne göre çok olumsuz şartlarında başarısız olmuştu.         

2023 yılındayız ve günümüz şartlarında ‘her fabrikanın bir kale olduğunu’ o kaleleri artırmak isteyen de yıkmak isteyen de çok iyi anlamış görünüyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar