Gerçeğe dönüş, geleceğe dönüş

Şeref OĞUZ
Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Türkiye, üretimden gelen gücü, yetişmiş insan kaynağı, sanayisi, coğrafyası, 7 iklim, 4 mevsim, faunası, florasıyla küresel arenada hayati önemi haiz bir ülke… Öyle ki Türkiye batarsa, okyanus taşar kabilinden… Her ne kadar bu gücünü sergilemekten uzak olsa da parlak “geleceğe dönüş” mümkün.

Geçmişte büyük olan, gelecekte de büyük olabilir. İstikbal göklerde olduğu kadar köklerdedir de… Köklerinde devlet kurma yetisi yüksek bir ulus var. 16 devlet kurabilmişiz. Fakat kurduğunu sürdürmekte sıkıntılarımız olduğu da aşikâr. Misal son yaşadıklarımız, gücümüzü törpüleyen türden…

Bugün yeni yılın ilk günü ve önümüzde bazı “zorunlu tercihlerin yapılacağı” 365 gün var. Artık ne “Cumhuriyetin 100’üncü yılı” avuntumuz ne de ekonomiyi getirdiğimiz noktada ilk 10’a gireceğimiz masalı var. Bir bakıma geleceğe dönüşümüz, bugünün gerçekleri üzerinden olacak ve bu da 2024’tür.

Her ne kadar kulağa yabancı gelse de bu yıl pek çok gerçekle yüzleşeceğimiz, kısmi uyanış yaşayacağımız, bazı politikaların, din siyasetinin, boş söylemlerin, her şeyi kutsala bağlamanın, hayatın gerçeğine ters düştüğünü kavrayacağımız bir yıla girdik. Ben, 2024’e “gerçekle yüzleşme yılı” diyorum.

İKİ SORU İKİ CEVAP

Nelerle yüzleşeceğiz?

Öncelikle kazanmadan harcama konforu bitecek. Sonrasında üretmeden tüketme kolaycılığı sona erecek. Devlet malı deniz, yemeyen domuz kurnazlığı, biz domuzluktan vazgeçtiğimiz için değil “deniz bittiği için” sona erecek. Yandaşa, candaşa akıtacak kaynaklar kuruyacak. Elin kesesinden yiyip içme son bulacak zira elin ülkesi bize para vermeyecek. Seçim popülizmi hiç değilse nisan gibi bitecek.

Kazanımlarımız ne olacak?

Konfor çürütür. Çürüttü de… Enflasyon değirmenine her birimiz su taşıyorduk. Şimdi enflasyonla mücadeleye mecbur kalacağız. Herkes ondan şikâyetçi fakat “enflasyonu çöz ama beni bu işe bulaştırma” kurnazlığında idi. Oysa enflasyonun bizzat kendimiz olduğu gerçeğini kavrayacağız. Parasal sıkılaştırma, emekli, memur, işçi, çiftçiye güvenerek bütçeyi talan edenler de artık “kamusal sıkılaştırma” ile yüzleşmek zorunda kalacak.

KRİZLERİN DE KAZANIMLARI VARDIR

Krizler önemlidir, deprem sabahı jeolog kesilirsiniz. Krizin barındırdığı fırsatlar ancak kriz gerçekleşince görünür hale gelir. Türkiye, tarihinin en tuhaf krizini yaşıyor zira ona kriz dahi diyemiyoruz zira dibe vurmadık henüz. Aslında bir dip var mı diye sormak gerekir zira ekonominin üçte ikisinin kayıtdışında olduğu ortamda bunu kavrayamıyoruz. Krizde zombi şirketlerden kurtuluruz. Krizde kötü yönetilen şirketler el değiştirir. Krizde kaynaklar akılsızlardan akıllılara doğru akar. Krizde konfor alanları daralır ve “üreterek hayatta kalma” gerçeğine dönüverilir. Krizde verimsiz süreçler sorgulanır, kârı maksimize edemeyince zararı minimize etme yoluna gidilir. İtibardan tasarruf, ancak kriz zamanı gündeme gelebilir. 190 bin makam aracıyla kaynak tüketen verimsiz kamu, tasarrufa zorlanır. Lüks makam aracından inip Togg’a binmek zorunda kalınır. Bir bakıma balo biter ve sıra faturanın ödenmesine gelir. 2024, konfor tuzağının fatura ödenme yılı olacak. Heterodoks enkazını kaldıracağımız, nimetkülfet dengesini kuracağımız ve 2025, 2026 belki de 2027’deki parlak geleceğimize döneceğimiz bir yıl…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sürekli alkışla olmaz 17 Nisan 2024