Mütekabiliyet

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI

Pek de aklımızda olmayan bu kelimenin sözlük anlamı; karşılıklı olma durumu. Diplomatik bir terim olan mütekabiliyet, devletler arası ilişkilerde maruz kalınan davranışa aynı şekilde karşılık verme prensibini tanımlar. Ülkeler arası ticarette mütekabiliyet ilkesi bulunmasına rağmen; ülkeler birbirlerine yönelik vergi kolaylıkları ve ayrıcalıklarını; en yalın hali ile bazen ikili, bazense bölgesel anlaşmalar ile sağlar, karşılıklı olarak ticaretin gelişmesini böylelikle tesis etmiş olurlar. 1996 yılında imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması, ülkemizin AB ile yaptığı ve bu konudaki en geniş kapsamlı anlaşmadır. Ancak yanı sıra, EFTA ülkeleri ile veya Serbest Ticaret Anlaşması yaptığımız ülkelerle de benzer amaçlar ile imzalanmış anlaşmalarımız var olup, hepsinin temelinde Gümrük Birliği Anlaşması olup, AB ile ortak hareket etme hükmü yer almaktadır.

Bir de kısaca Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) ana amacına bakıp; sonra konuyu asıl gelmek istediğim yere, son dönemde ithalatta binlerce ürüne uygulanan ilave gümrük vergilerine getirmek istiyorum. 1994 yılında kurulan ve 1995 yılından beri bizim de üyesi olduğumuz DTÖ’nün temelinde 1947-48 yıllarında, uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi amacıyla kurulan GATT Anlaşması yatmakta. Yani bu anlaşmanın varoluş amacı gümrük tarifelerini azaltarak uluslararası ticaretin önündeki engelleri kaldırmak ve dış ticarette ayrımcılığı önlemek. Her ne kadar bütün ülkeler arasında doğrudan anlaşma olmasa dahi, 160 üyesi olan DTÖ’nün prensipte uluslararası ticareti mümkün olduğunca serbest kılabilmeyi hedeflediğini biliyoruz.

Son iki ayda ithalatta binlerce ürüne ‘İlave Gümrük Vergisi’ geldiğini duyanınız vardır, duymayanınız vardır. İthal ürünlere getirilen ilave gümrük vergisinin koronavirüs salgınının ekonomiye olan olumsuz etkilerini hafifletmeyi ve yerli sanayiyi korumayı amaçladığı bilgisi aktarılıyor. Yerli üretimi arttırmak ve bunun için üreticiyi korumanın ana öncelikli olduğu söylemleri elbette son derece önemli. Ancak sebep her ne olursa olsun, yaratabileceği bazı etkiler var ki onları da gözden kaçırmamak gerekiyor.

İlave gümrük vergileri, iç piyasadaki fiyatları yükselteceği gibi, ihracat yapacak firmaların da maliyetinin yükselmesine neden olacağı için, ihracatımızı arttırmak isterken, bu artışı engelleyici tarafının da olacağının göz önünde bulundurulması gerekiyor. İhracatı teşvik etme amaçlı kullanılan Dahilde İşleme Rejimi’nin (DİR) ihracatçılara sağladığı vergi muafiyetlerinin bu maliyet artışının önüne geçer argümanını bizzat belirtip cevabını da vereyim ki, burada da kafalarda bir soru işareti kalmasın. DİR, ham madde veya yardımcı malzemelerini bizzat ithal eden firmalar için kullanımı kolay bir rejimken, daha küçük hacimde ham madde tedarik eden firmalar için ulaşılması çok kolay değil. Ve birçok sektör, bu ihtiyaçlarını iç piyasadaki toptancılardan temin ederler; diğer bir deyişle üzerine vergi maliyeti binmiş ürünleri almak zorunda kalırlar ki, bu da fiyatın yüksek olmasına ve ihracattaki rekabetin önüne geçmesine neden olur. Yetkili makamların bu ölçekteki ihracatçılarımızın maliyetlerini yükseltmeyecek şekilde DİR üzerinde daha kolay bazı yöntemler geliştirmesi ve mevcut Geri Ödeme Sistemi’nde farklılaşmalar yaratması son derece önemli. Aksi halde bu vergiler ihracatımızı da önemli ölçüde etkileyecek.

Diğer bir konu ise, yazının başlığında da belirtmiş olduğum mütekabiliyet konusu. Gerekçelerini anlatmıştım. Ülkelerin karşılıklı olarak birbirlerine uygulayacakları vergilerde karşılıklı sağlanılan kolaylıklar ticaretin hacmi açısından büyük önem taşımakta. Türkiye’nin ihracatının yüzde 50’sinin Avrupa Birliği’ne olduğunu, yarın tüm dünya ülkelerine ihracat yapma çaba ve isteğimizin daha da artacağını ve bu ülkelerdeki alıcıların da bizlerin onların ülkelerinden gelen ürünlere uyguladığımız yüksek vergilerin var olduğunu düşündüğümüzde sanıyorum söylemek istediğim net anlaşılıyordur. Onların da bu durumdan duyacakları rahatsızlık ile yarın benzer bir uygulamayı Türkiye’den gelecek ürünlere yapmayacağı ne malum. Tam da bizim dünyanın her ülkesine ürün satmayı daha çok isteyeceğimiz önümüzdeki dönemde.

Yerli üretimi arttırmayı düşünürken, ülke nüfusumuzun neredeyse yüz katı insanın yaşadığı pazarı, yani asıl ihtiyacımız olan ihracatı, adı resmen mütekabiliyet olmasa da karşılıklı olarak düşünerek, daha uzun vadeli planlar yapabilmek son derece önemli.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim seçim üstüne 04 Kasım 2022
e-İhracat e-Fırsat 28 Ekim 2022
Ü.M.İ.T. var 14 Ekim 2022