“Hukuk kötüyse ekonomi de kötü hukuk iyi ise ekonomi de iyidir”

Daha İyi Yargı Derneği ve Dünya Gazetesi işbirliğinde yapılan ‘Ekonomi ve Hukuk Buluşmaları’ toplantısının 10. durağı Gaziantep oldu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
“Hukuk kötüyse ekonomi de kötü hukuk iyi ise ekonomi de iyidir”

Talip ÖZTÜRK/GAZİANTEP

İş ve hukuk dünyasından aktörlerin katıldığı etkinlikte ekonomin mevcut durumu, riskler ve fırsatlar, istikrarlı kalkınma ve büyüme için kaliteli hizmet verebilen bir yargı sistemine dair öneriler ele alındı.

İstikrarlı ve sürdürülebilir kalkınma yolunun hukuktan geçtiği yönünde görüş belirtilen etkinlikte Daha İyi Yargı Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Av. Mehmet Gün, toplumun neredeyse yarısına yakınının uyuşmazlık içinde olduğunu, davaların ortalama 4-5 yıl sürdüğünü belirterek, bu sorunları ortadan kaldıracak çözüm önerilerini anlattı.

Daha İyi Yargı Derneği ve Dünya Gazetesi işbirliğinde düzenlenen ‘Ekonomi ve Hukuk Buluşmaları’nın 10’cusu İstikrarlı Büyüme ve Kalkınma için A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu temasıyla Gaziantep’te gerçekleşti. Teymur Otel’de gerçekleşen toplantıya DÜNYA Gazetesi Üst Yöneticisi Hakan Güldağ, Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün, TOBB Etü Öğretim Üyesi ve Dünya Gazetesi Yazarı Prof. Dr. Fatih Özatay, Gaziantep Sanayi Odası (GSO) Başkanı Adnan Ünverdi, Güneydoğu Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (GÜNSİFED) Başkanı Enver Öztürkmen, Gaziantep Barosu Başkanı Av. İskender Kahraman ile iş ve hukuk dünyasından birçok isim katıldı.

ADNAN ÜNVERDİ/GAZİANTEP SANAYİ ODASI (GSO) BAŞKANI: “YARGILAMA SÜRELERİ ÇOK UZUN, TARAFLAR İÇİN SORUN TEŞKİL EDİYOR”

Daha İyi Yargı Derneği Genel Sekreteri Tuğçe Özbilen’in dernek faaliyetlerini anlatarak başlayan etkinlikte bir konuşma yapan GSO Başkanı Adnan Ünverdi, toplumsal yaşamın düzenlenmesinden ekonomiye kadar hukukun bir ihtiyaç olduğunu söyledi. Hukukun olduğu yerde güven, güvenin olduğu yerde yatırım, yatırımın olduğu yerde üretim, üretimin olduğu yerde kalkınma ve büyümenin olduğunu kaydeden Ünverdi, “Kent olarak, sanayimizin sürdürülebilirliği için günün koşullarına uygun olarak hukuki düzenlemelere de tüm Türkiye’de olduğu gibi ihtiyaç duyuyoruz. İşçi, işveren uyuşmazlıklarında yaşanan güncel sorunlarla birlikte yargılama sürelerinin uzunluğu her iki taraf için de sorun teşkil ediyor. Ticari hayatta büyük role sahip olan kambiyo senetleri hakkında uygulamalarda birlik olmaması bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Yargılama sürelerinin kısaltılması, mahkemelerin iş yüklerinin azaltılması için getirilen arabuluculuk kurumunun daha efektif işlemesi için adımlar atılması temennimizdir. Tahkim müessesesi uluslararası anlaşmazlıklarda daha efektif olarak kullanılmalıdır” dedi.

ENVER ÖZTÜRKMEN/GÜNEYDOĞU SANAYİ VE İŞ DÜNYASI FEDERASYONU (GÜNSİFED) BAŞKANI: “GELİŞMİŞ BİR EKONOMİ İÇİN GELİŞMİŞ DEMOKRASİYE İHTİYAÇ VAR”

Güneydoğu Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (GÜNSİFED) Başkanı Enver Öztürkmen de Türkiye’nin geleceğini, refah seviyesini yükseltmek için tüm unsurları bir arada düşünmeli her birini dikkatle sağlayacak ve devam ettirecek gelişmiş demokrasi kültürü oluşturulması gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti: “Bu da ancak hukukun üstünlüğüyle sağlanacaktır. Türkiye’nin kalkınma hedefl erini tabana yaymak istiyorsak orta demokrasi ülkesi değil hukukun üstünlüğü ile yüksek demokrasi standartlarını benimsemeliyiz. Ekonomik göstergelerimiz ne kadar iyi olursa olsun hukukun üstünlüğü yoksa kalkınma hedefl erine ulaşmamız mümkün değil. Bu nedenle Türkiye’nin orta gelir tuzağı gibi orta demokrasi tuzağından da çıkması şart” diye konuştu.

İSKENDER KAHRAMAN/ GAZİANTEP BAROSU BAŞKANI “SANAYİCİ BİR ANLAŞMAZLIKTA 10 YIL DAVAYLA UĞRAŞIYOR”

Gaziantep Barosu Başkanı İskender Kahraman ise bu tür etkinliklerin ülke için önemli olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: “Geldiğimiz noktada hukuk kurallarını kendimize göre yontmaktan vazgeçersek bu ülke o zaman daha yaşanılabilir bir ülke olur. Sanayici bir anlaşmazlık yaşadığı zaman asliye hukuk mahkemesine düşen davayla 10 yıl uğraşıyor. Sanayici kendisini nasıl geliştirsin. Parasını kime güvenecek. Nasıl bir yol izleyecek. Asliye ticaret mahkemelerine öyle hâkimler görev yapıyor ki çekin çek olduğunu ispat etmeye çalışıyoruz. Konuyu bilmeden yargı dağıtan kişilerle muhatap oluyoruz. 6 yıldır çok çile çekiyoruz. Artık dur diyecek noktaya geldik. Biz adliyede lehimize de aleyhimize de olsa adil kararların çıkmasını istiyoruz. Ama maalesef aynı konuyla ilgili 8 farklı mahkemeden 8 farklı karar çıkıyor.”

Adalet Yüksek Mahkemesi ile yargı kararları denetlenmeli

● Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün de konuşmasına Hakan Atilla ve Rahip Brunson davaları üzerinden karşılaştırma yaparak başlayıp şu değerlendirmeleri aktardı: “Hakan Atilla Eylül ayında yakalandı Aralık ayında iddianamesi hazırlandı. Süper bir yargılama oldu. Ocak ayında da mahkumiyeti açıklandı. Brunson davasında ise bir sene öncesinde karısıyla beraber ifadeye çağırdılar. Karısını bırakıp kendisini içerde tuttular. Bir sene kadar tuttuktan sonra ABD’deki sivil toplum kuruluşları Brunson hakkında bu kadar sürede iddianame düzenlenmemesini hukuka aykırı bir şey olduğunu söyleyip, Türkiye aleyhine tedbirler alınmasını istedikten sonra bir iddianame düzenlendi. Yargılama ABD’deki gibi olmadı. Onların gözünde Türkiye berbat bir yargılama yaptı ve alelacele yargılayıp kendi yasalarımıza göre Brunson’ı mahkum ettik. Sonra da Hakan Atilla ile Brunson’u takas ettik. Bu süreçte uzmanlara hesap etirdim, Trump’ın tweetleri ile ağustos ayında kurlar fırlayıp ekim ayında normale döndüğünde, o iki buçuk ayda sizin bizim hepimizin cebinden, fazladan 57 milyar (o tarihteki kur ile 11 milyar dolar) çıktı.

“Bir dava ortalama 4 yıl sürüyor”

Gaziantep’teki mahkemeler her yıl önlerine gelecek iş miktarını çözebilecek kapasitede. Fakat mahkemelere geçmişten birikerek gelen çok sayıda iş var. Dolayısıyla mahkemelerin iş çözme kapasitesi yüzde 30 kadar düşüyor. Bazı konularda davaların sonuçlanma süresi 1500 günü buluyor. İstinafl arda da benzer süre geçiyor. Üzerine bir de Yargıtay sürecini eklediğimiz zaman ortalama bir dava 4 yıl sürüyor. Bunun ticari hiçbir mantığı yok. Bizim bunu değiştirmemiz gerektiğini eldeki veriler söylüyor. Bizi önümüze gelen anlaşmazlıkları 2-3 ayda çözmemiz gerekiyor.

“Modern Uyuşmazlık Yönetimi Anlayışı”

Bizim bu konuda bir önerimiz var, modern uyuşmazlık yönetimi anlayışı geliştirmek. Uyuşmazlıkların çözümünde sorumlu davranarak mahkemeye gitmeden iş yükünü azaltmak toplumda bozulmuş olan adaletsizlik, uzlaşmasızlık meselelerini ortadan kaldırıp onun yerine uzlaşma, anlaşma, dayanışmayı güçlendirme anlayışına dönmemiz gerekiyor. Mahkemelerimiz ahlakın bozulduğu yerler haline geldi. Ekonomi aslında hukukun başka bir görünümü. Hukuk ne kadar kötü ise ekonomi de o kadar kötü, hukuk ne kadar iyi ise ekonomi de o kadar iyi. Bozulmuş olan ekonomik ilişkileri düzeltmek için 5 sene harcıyorsak bunun kimseye bir faydası yok.

Uzmanlıkta Yoğunlaşma Halkın Ayağına Hizmet

Türkiye’de 180 bin tane hukukçu var. Türkiye’de 8 milyon 200 bin dava açılıyor. 4 milyon da önceki yıllardan kalan olmakla birlikte çözülmesi gereken 12 milyon dava var. 2 ile çarparsak 24 milyon insan yapıyor. Başkalarını da eklerseniz toplumun neredeyse yarıya yakını uyuşmazlıkların çözümü için uğraşıyor. Bu 180 bin hukukçunun yapması gereken işlerin 10’da 9’unu hakim ve savcılara veriyoruz. 10’da 1’ini ise avukatların yapmasını istiyoruz. 180 bin kişilik iş gücünün 10’da 9’u avukatlar, 10’da 1’i ise hakim ve savcılar. 10’da 1’ini teşkil eden işgücüne işlerin 10’da 9’unu, 10’da 9’unu teşkil eden işgücüne ise 10’da 1’ini veriyoruz. Ve bu da onların arasında bir çatışmaya neden oluyor. Bu yüzden de süre uzuyor. İşte bu konularda bizim sistemimiz meseleyi avukatlardan alıyor.

“Adli Hazırlık Mahkemesi kurulmalı”

Hukukun kendi içinde bir verimli çalışma meselesi var. Bunu için bir Adli Hazırlık Mahkemesi kurulmasını öneriyoruz. Bu mahkeme toplanacak delillerin sağlıklı olarak toplanılması konusunda vatandaşlara ve avukatlara yardımcı olsun. Mahkemelerin önüne giden işler hazır olsun. Dünyadaki davaların durumunu biliyorum. Türkiye’deki davaların 30-40 günden fazla gideri yok. Ama en basit davayı 2-3 senede çözmeye çalışıyoruz. Ve sistemi suiistimal ediyoruz. Mahkemeleri böyle etkin ve verimli çalışacak şekilde yapılandırmak gerekiyor ama onları kalkınma amaçlarına uygun olarak yapılandırmak gerekiyor.

“Çocuk hakimler teriminden kurtulmamız gerekiyor”

Bizim kaliteli hizmet istediğimiz insanları iyi bir kariyer gelişimine tabii tutmamız gerekiyor. Daha hayati kendini bilmeyen insanlara çeki anlatmak kadar ayıp bir şey olmaz. Onun için bir insanın 30 yaşına kadar yargıda önemli görevler yapmaması lazım. Çocuk hakimler diye bir terim bizim dilimize yerleşti, bizim bir an önce bu terimden kurtulmamız lazım. Hukukçuların eğitim üyelerini kendi içlerinden yetiştirmeleri lazım. Bir taraftan kariyerlerini geliştirirken bir taraftan da öğretim üyeleri ve toplumun en saygın insanlarını yetiştirmemiz lazım. Kişisel değil kurumsal bir çabanın sonucunda ve insanlarımızı hep ilerleteceğimiz kariyer planı sonucunda bizim Yargıtay, Danıştay ve öğretim üyelerini buralardan yetiştirmemiz gerekiyor.

“Adalet Yüksek Kurumu kurulmalı”

Hizmetimizin 1. kalite unsuru yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı. Onun için yargının bağımsızlığını avukatlar gibi savunacak hakim ve savcıların da meslek odalarının olması gerekiyor. Biz bunlara yargısal Meslek Kuruluşları diyoruz. HSK’yı bu konuda hiç kimsenin kişi, grup ya da koalisyonun nüfuz edemeyeceği toplumdaki bütün yargı paydaşlarının temsil edildiği bir kurula dönüştürmemiz gerekiyor. Adalet Bakanlığı’nda yargı hizmetlerini yapan, düzenleyen 139’dan fazla başkan, daire başkanı ve genel müdür var. Onları da bu kurulun içine birleştirerek bir düzenleyici kurum olarak Adalet Yüksek Kurumu oluşturulmasına onunda kendi içerisinde 3-4 tane değişik kurum oluşturulmasını öneriyoruz. Merkezine bağımsızlığı alan böyle bir kurul olursa yargı, avukatlarla birlikte kaliteli hizmet üretebilir. Tütün piyasasını denetleyen bir kurum var. Yargıyı denetleyen bir kurum olmaması büyük bir eksiklik. Bu kurulu da bir daimi hukuk Şurası ile güçlendirebiliriz. Her zaman toplumdaki ihtiyaçları belirleyebilir, aktarabiliriz. Böylelikle toplumun ihtiyacına uygun hizmet üretmiş oluruz. Yargının kararları denetim dışında. Adalet Yüksek Mahkemesi diye bir mahkeme kurulmalı. Soruşturma izinleri tamamen ortadan kaldırılmalı. Görevini ihmal eden hukuka aykırı işlem yapanları bu mahkeme serbestçe soruşturabilmeli.

HAKAN GÜLDAĞ/ Dünya Gazetesi Üst Yöneticisi

“HUKUKUN OLDUĞU YERDE KALKINMA VARDIR”

Açılış konuşmalarının ardından Dünya Gazetesi Üst Yöneticisi Hakan Güldağ moderatörlüğünde gerçekleşen panelde TOBB ETÜ Öğretim Üyesi ve Dünya Gazetesi Yazarı Prof. Dr. Fatih Özatay ile Daha İyi Yargı Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Av. Mehmet Gün, istikrarlı büyüme ve kalkınma için yapısal reformlar ve A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu konularında değerlendirmelerde bulundu. Daha iyi Yargı Derneği ile bu yolculuğa “hukukun olduğu yerde kalkınma vardır” prensibinden hareket ile çıkıp bu etkinlikleri düzenlemeye başladıklarını bildiren Hakan Güldağ, “Biz tarafsız bir gazeteyiz. Ekonominin ve siyasetin bütün aktörlerine aynı mesafede durmaya çalışıyoruz. Ama iş Türkiye’nin büyümesine ve kalkınmasına gelince tarafsız olmamız mümkün değil. Dünya Gazetesi olarak Türkiye’nin büyümesinden yanayız. Hukukun işin içinde olmadığı bir refahtan, kalkınmadan, ekonomik gelişmeden sürdürülebilirlikten bahsetmek mümkün değil” dedi.

PROF. DR. FATİH ÖZATAY/ TOBB ETÜ ÖĞRETİM ÜYESİ VE DÜNYA GAZETESİ YAZARI “HUKUKLA RİSKİ DÜŞÜRMEK MÜMKÜN”

Panelin ilk konuşmacısı, Prof. Dr. Fatih Özatay, dünya genelinde yaşanan gelişmeler ışığında Türkiye ekonomisindeki son durumu şöyle anlattı: 2022’de dünya enflasyon ortalaması yüzde 8 seviyelerinde. Bizim içinde bulunduğumuz G20’de bir Arjantin var bizim gibi yüksek. Ocak ayındaki asgari ücrete 1 mal veya hizmet alırken, haziran ayında bunu yüzde 70’ini alabilir hale gelmiş. Yüksek enflasyon ve yüksek risk birbirinden bağımsız şeyler değil. Bunlar olurken son 1 yılda bir takım kararlar alındı. Bu kararların yansıması olarak şöyle bir gariplik var. Türkiye Cumhuriyeti hazinesinin bu yüksek risk ve yüksek enfl asyonda Türk Lirası cinsinden borçlanırken ödediği faizle, dolar cinsinden ödediği faiz aynı yere geldi. Bu bir gariplik. Birinden biri yanlış demek. Bu sürdürülemez demek. Böyle dönemler riskin çok fazla arttığı dönemler. Paradoksal olarak riskin çok fazla arttığı dönemlerde hem ekonomik hem de ekonomi dışı alanlarla özellikle hukukta yapacaklarınızla riski düşürmek mümkün. Sözü, 2018 yılında Rahip Brunson’dan dolayı Amerika ile yaşanan gerginliğe getiren Prof. Özatay şöyle devam etti: Dolar 4 liradan 6,5 liraya çıktı. Ekonomimizde öyle kırılganlıklar var ki 4 tane tweet kırıyor. Çin için bu tweetleri atınca Çin ekonomisi kırılmıyor. Bunun sonucunda faiz, risk ve kur artıyor. Dolayısıyla bu problemleri nasıl çözeriz düşünürken riski düşürecek bir şeyleri yapabiliyorsak zaten enflasyonu düşürüp büyümeyi artırabiliriz. 2021 Eylül ayında politika faizi yüzde 19’du. Biz durup dururken faiz düşürmeye başladık. yüzde 19’dan yüzde 14’e getirdik. Faiz indirimleri birlikte risk de sıçradı. Riskle birlikte kur da sıçrıyor. Durup dururken politika faizini düşürüyorsunuz, bunun gerekçesini bilmiyoruz. Bunun sonucunda kurun 8 liradan 18 liraya çıktığını görüyoruz. Ardında panik halinde bütçeye büyük bir yük olan kur korumalı mevduat devreye sokuluyor. Peşi sıra bankaların açtıkları kredileri zapturapt altına alan her şeyin merkezden komut alan bir döneme giriyoruz. Demek ki bu riski patlatacak işlerden kaçınmak gerekiyor. Riski düşürmek, enflasyonla mücadele etmek gerekiyor. Türkiye gibi ülkelerde enflasyonla mücadelede işsizliğe neden olmaz. İşi doğru yaparsanız enflasyonla mücadele ederken büyümeden feragat etmezsiniz. Kaldı ki işsizliği kalıcı olarak düşürmek için para politikası yeterli değil. Tasarrufunuz yeteri kadar yüksek değilse belli bir düzeyde yatırım yapabilmek kalkınabilmek için dışarıdan borçlanmak zorundasınız. O zaman Trump’ın tweetlerine karşı kırılgan oluyorsunuz.

Dünya Gazetesi Üst Yöneticisi Hakan Güldağ moderatörlüğünde gerçekleşen panelde TOBB Etü Öğretim Üyesi ve Dünya Gazetesi Yazarı Prof. Dr. Fatih Özatay ve Daha İyi Yargı Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Gün, istikrarlı büyüme için yapısal reformlar ve A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu’nu anlattı.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir