“Binamıza ofis değil U-House diyoruz, check-in’le giriyoruz”

Handan Sema CEYLAN
Handan Sema CEYLAN YERELDEN KÜRESELE

Unilever Türkiye Ülke Lideri Mustafa Seçkin, “Liderlik olarak stresi azaltmak görevimiz” diyor ve ekliyor: “1.800 çalışanımızın yarısı 25 yaş altı. Onlar için yeni bir çalışma kültürü oluşturduk. U-House bir ofis değil.”

COVID-19 salgını sonrasında hayatımızda kalıcı hale gelen “hibrit” çalışma kültürü, Unilever Türkiye’ye İstanbul’un Anadolu yakasındaki ofisini yeniletti. Bina sürdürülebilirliğe uygun hale getirilirken, içerisi tamamen rahat bir yaşam alanı olarak tasarlandı. İsmi ise; Unilever’in baş harfi ile birlikte Türkçesi “ev” anlamına gelen İngilizce “house” sözcüğünden oluştu ve U-House oldu. Çalışanlar her gün işe gelmek zorunda değil. Binada çalışmak isteyen 48 saat önceden rezervasyon yapıyor. Son dakikacılar ise kapıda check-in yapmak zorunda. Unilever Türkiye ve Orta Doğu Kişisel Bakım Genel Müdürü ve Unilever Türkiye Ülke Lideri Mustafa Seçkin, bir grup gazeteciye U-House’u gezdirdi. Seçkin, “34 yıl önce Unilever’de çalışmaya başladığımda da kimse işe giriş çıkış saatimize bakmazdı. COVID sonrası ise hem evden hem ofisten çalışabildiğimiz ‘hibrit’ bir sistem doğdu. Şimdi bu sistem bizim için kalıcı oldu” diyor.

TÜRKİYE “UNİLEVER 2.0” OLARAK GLOBAL GÜNDEMDE

99 depreminin ardından yapılan ilk ‘Leed’ sertifikalı bina olduklarını da anımsatan Seçkin, “COVID-19 pandemisi ilan edildiğinde 11 Mart’ta ofisi ilk kapatan biz olduk. Uzaktan çalışmaya hazırlıklıydık. En son da ofise biz döndük. Yepyeni bir anlayış inşa ettik. U-House bir hibrit çalışma sistemi. Yalın Tan Mimarlık, binamızı yeniden yaptı. Bize sunulan üç seçenek arasından çalışanlarımızla U-House’u seçtik” diyor. Pandemi sırasında 400 kişinin çalıştığı Sarıgazi tesisini kapatan Unilever Türkiye, ikinci ofisi açmak yerine hibrit çalışmayı içselleştirmiş. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’yi ziyaret eden Unilever’in CEO’su Alan Jope, “Burası Unilever 2.0 olmuş” diyerek, U-House’ı Unilever’in iş yaptığı 170 ülke için de model olarak göstermiş. Jope bir Linkedin paylaşımı ile Türkiye’deki ‘hibrit’ modeli tüm dünyaya da duyurmuş. Binaya 48 saat önceden rezervasyonla girenlerin kapalı otoparkı kullanmak gibi ayrıcalıkları var. Rezervasyon yaptırmayan, kapıya gelince check-in yaptırmak zorunda. Seçkin, “Her sabah önce satış rakamlarına bakarım. Şimdi buna binanın doluluk oranı raporunu da ekledim. Yüzde 65 üst limitimiz. Yüzde 50’ler ideal. En çok Salı, Çarşamba ve Perşembelerimiz yoğun” diyor.

TUVALETLER CİNSİYETSİZ YEMEKLER SEÇENEKLİ

Unilever Türkiye’de yaş ortalaması 31. Toplam 1.800 çalışanın yüzde 50’si 25 yaşın altında. Seçkin’e göre bu yaş grubunun iş hayatından beklentisi farklı. “Liderlik olarak stresi azaltmak görevimiz” diyen Seçkin, “Ev rahatlığı olsun istedik. İnsanlar ‘bugün işe gitmek güzel bir fikir’ desinler. Yemekhanede kart kullanıyoruz. İsteyen cafe tarzı yiyor, isteyen sulu yemek. Böylece israf da azaldı. 19 Mayıs Gençlik Bayramı’nda da terasımızı açacağız” şeklinde konuşuyor. Unilever’in çeşitlilik konusunda da önemli çalışmaları var. Tuvaletler cinsiyetten arındırılmış şekilde. U-House’ta trans bireyler kendilerini rahatsız hissetmeden iş hayatının içinde oluyor. Görmeyenler için de 400 sensörün komut verdiği bir app yön gösteriyor.

SON 3 YILDA 150 KİŞİ YURTDIŞINA GİTTİ

Seçkin, Unilever Türkiye’nin dünyanın dört bir yanındaki Unilever’lere son 3 yılda 150 çalışan verdiğini söylüyor ve şunları kaydediyor: “Toplamda buradan yurtdışına çeşitli zamanlarda gidenler 250 kişi. Bunun 8’i kritik rollerde ve üst düzeydeler. Beyin göçü bir gerçek. Ama burası bizim memleketimiz, bizim şirketimiz. Ben yılda iki defa biri Londra’da biri Hollanda’da iki buluşma yapıyorum. Tüm Türkleri bir araya toparlıyorum. Enflasyonist dönemlerde önemli yöneticiyiz. Çalışkanlığımızla fark atıyoruz.”

Kira desteğini gündemimize aldık

Artan enflasyonun ardından, kiralardaki hızlı yükseliş de Unilever Türkiye’nin gündeminde. “Deprem 11 ilimizde yıkıma neden oldu. İstanbul’da ise psikolojik deprem oldu” diyen Mustafa Seçkin, şunları kaydediyor: “Evden çalışma düzeninde bizim için en önemli şey güvenlik. İş sağlığı ve güvenliğine çok önem veriyoruz. Burada bu alanda 100 tam puan almayan binamızda gezemiyor. Aynı şey evlerimiz için de geçerli. İnsanlar İstanbul’da daha güvenli evlere taşınmak istiyor. Ama yükselen enflasyon ve artan kiralar malum… Şimdi çalışanlarımız için ‘kira desteği’ni gündemimize aldık. Bu konuya bakmak zorundayız.”

Afette merkezimiz Konya olacak

Unilever Türkiye’nin Konya, Çorlu ve Tuzla’da üretimi bulunuyor. Mustafa Seçkin, depremin ardından Çorlu’daki konteyner’larını bölgeye hızla sevk ettiklerini belirtiyor. Şimdi hedefte üretim yaptıkları fabrikalarda konteyner sayısını arttırarak tedbir almak var. Seçkin, bunun için de önemli bir afet rotası çizmiş. Unilever içinde 11 kişilik ekipten oluşan bir ‘Deprem Komitesi’ kurumuş. Ama en önemli adım hem veri güvenliğini hem de afete karşı hızla hareket etmek için merkezin Konya olarak belirlenmişi olmuş.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar