Liderlik

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ

Önce ve en başta 30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun. Tarihin hiç bir döneminde bu kadar çok insan bu kadar az kişiye bu kadar borçlanmamıştır. Hakları ödenmez, anıları unutulmaz.

Askeri stratejist Carl von Clausewitz savaşları siyasetin başka araçlarla devamı olarak tanımlamasıyla tanınmıştır. Nükleer çağda savaş biraz riskli! olduğundan ülkeler şimdi bağlantılar üzerinden dövüşüyorlar. Tedarik kanalları, mali kaynak akımları, göçmenler, pandemi, iklim değişikliği ve İnternet kullanıyorlar. 

Dövüşürken ne kullanılırsa kullanılsın zor zamanlar liderlik ister. Bu veciz lafı kim söylemiş bilmiyorum. Ne anlama geldiği de çok açık olmamakla beraber herhalde zorda olanlar kimlerse onları bu zor durumdan kurtarmak için liderler, liderlik  gerekir kastediliyor. Eğer iyimser biri iseniz geçmişte zor durumlara düşen kitleleri ‘kurtaran’ liderlerin hikayelerini hatırlar ve muhtemelen ‘hakkaten’ der ve katılırsınız. İyi de ‘başarılı’ liderler kadar başarısız! liderler de vardır. 

Genellikle geçmişte ve günümüzde liderliğini yaptıkları kurumları, kitleleri hatta milletleri zor duruma sokanları hatırlamadığımız için ne yazık ki günümüzde de fareli köyün kavalcısı hikayesinde olduğu gibi liderlerinin arkasından uçuruma atlayanlar hala çok. 

İtalya’nın tek lideri, Ulusal Faşist Partinin lideri gazeteci Benito Amilcare Andrea Mussolini iktidara geldikten sonra kendisine Duce (Lider) lakabını yakıştırmış ve bu ülkenin tek hakimi olmuştu. Sonunda da İtalya’yı neredeyse haritadan silinecek kadar zora sokmuştu. İtalyanlar gibi zevk sahibi insanların Duce’nin peşine nasıl düştüklerini tarihçiler değil ancak kitle intiharlarını inceleyen psikologlar anlayıp anlatabilir. 

İnsanların liderlerinin peşinden ve onlar yüzünden kitle halinde intihar ettikleri bir sürü vaka vardır. ABD’nin California eyaletinde bir tarikatın mensupları ‘hayatın diğer aşamasına??!!’ geçmek için votkalarına zehir katıp kafalarını plastik torbalara sokarak intihar etmişlerdi. 1978 yılında İsa'nın Havarileri Mabedi’nin bine yakın üyesi kadın, erkek, çoluk çocuk ‘hayatın bir aşamasına ulaşmak’ için siyanür içmişlerdi. Hayatın diğer bir aşamasına gittiler mi bilmiyorum ama öldükleri muhakkak.  

Liderlere itimat ve sadakat onlar lider olduktan sonra mı oluyor önce mi bilmiyorum. Daha önce de anlatmıştım. Hz. Musa kavmini Mısır’dan ve firavunun ordularından kurtardıktan sonra önlerine düşüp onları  sizi ‘süt ve bal toprakları’ olarak da bilinen ‘vaat edilmiş topraklara’ götüreceğim diyerek kırk sene çöllerde dolaştırmış. O devirde bu seyahat herhalde kolay olmamıştır diye düşünüyorum. Musa kavminin kırk sene dolaştıktan sonra oralarda altında petrol olmayan tek toprağı hala ‘vaat edilmiş toprak’ olarak görmesi de bir iman ve sadakat örneği değil midir?

Her neyse şimdi zor zamanlar olduğuna göre liderler lazım. Zorluğun derecesine göre liderler kavminin Musa’ya gösterdiği itaat, iman ve itimatı az bulup artık çok çalışma, gayret ve de hasenat istiyor. İnsanların eğer lider olurlarsa bunları elde edebileceğine inançları tam ki ‘nasıl lider olurum?’ sorusuna cevap arayanların sayısı hiç azalmıyor. 

Literatüre bakarsanız bu lider olmanın tek yolu yok. Devamlı şikayet ediyorum gene edeceğim. Eline kalem alan nasıl lider olunur diye bir şeyler karalıyor. Sizler okuyor musunuz bilmiyorum ama ben işim icabı okuyordum. Aramızda kalsın artık ben de işin peşini bıraktım. En azından kitap almayı bıraktım. Gel gelelim dostlar, Allah eksikliklerini göstermesin, rahat bırakmıyorlar. Hediye diye kitap hediye ediyorlar. Sonra da soruyorlar “okudun mu?” ve okumadığın halde okudum dersin diye “ne düşünüyorsun?” diye ekliyorlar. Mahcubiyetten, daha doğrusu mahcup olmamak için okuyorum.  

Bir zamanlar davudi sesiyle her televizyon programına çıkan Şili’de demokratik bir seçimle iktidara gelen Salvador Allende hükümetini 1973 yılında bir darbeyle devirip bir diktatör olarak bu ülkeye 1990 yılına kadar kan kusturan Augusto José Ramón Pinochet Ugarte rejiminin büyük ihtimal planlayıcısı ve büyük destekçisi ABD dışişleri bakanı Henry Kissinger nam maruf kişi de Leadership: Six Studies in World Strategy adlı bir kitap yazmış. 

Bana bıraksanız okumam ama Kissinger’e göre liderler iki eksen üzerinde düşünen insanlarmış. Birinci eksen geçmiş-gelecek, ikinci eksen değerler ve arzu-istekler ekseniymiş. Yani, liderler geçmişten öğrendikleriyle, gelecekle ilgili sezgilerini başarıyla dengeleyerek hedefler koymada ve bu hedeflere ulaşmak için stratejiler tasarlamakta başarılı kişilermiş. Her neyse Kissinger’e göre liderlerin altı çeşit stratejileri varmış. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Konrad Adenauer harap olmuş Almanya’yı kurtarırken alçakgönüllülük (humility) stratejisi kullanmış. Charles de Gaulle Fransa’yı galip müttefiklerin yanına yerleştirirken irade, istek ve niyette kararlılık (will) stratejisi kullanmış. Richard Nixon soğuk savaşı denge (equilibrium) stratejisi ile kazanmış. Enver Sadat Orta Doğu’ya barışı aşkınlık (transcendence) stratejisiyle getirmiş. Tüm engellere rağmen Lee Kwan Yew güçlü şehir-devlet Singapur’u mükemmellik (excellence) stratejisiyle kurarken Avrupa'nın hasta adamı diye bilinen İngiltere’yi Margaret Thatcher ülkesine olan inancı yani inanç stratejisiyle (conviction) restore etmiş. Türkçesi alçak gönüllü olacaksın, kararlı olacaksın, kelimelerin ifade ettiklerinin ötesine geçebileceksin, dengeleri iyi kuracaksın, mükemmeli arayacaksın ve inançlı olacaksın.  Haksızlık olmasın bu kadar kısa bir özetin özetinden ne çıkarırsının bilmem ama ben uzunundan da eserden fazla bir şey çıkaramadım. Belki siz daha iyi kullanırsınız diye özetledim.   

Bir diğer eser şimdiye kadar herkesin “sakın ha” dediği şeyi ertelemeciliği yani, prokrastrinasyonu öneriyor.   Yazar belirli bir süre sonunda tamamlanması gereken bir görevi yapmaktan kaçınan, olumsuz sonuçları olabileceğini bilmesine rağmen bir işe başlama ya da tamamlamayı alışkanlıktan veya kasten sonraya bırakanların aslında daha çok iş çıkardıklarını ileri sürüyor olarak da belirtilebilir. Zaten kitabın adından da anlaşılacağı gibi Perry oyalamayı, şakaya vurmayı ve sonraya bırakmayı karar vermeye yeğliyor. Yazara göre odaklanmayı beceremeyen ve kararlarını erteleyen liderler bir sürü iş başarabiliyorlarmış. Stanford üniversitesinin profesörlerinden olan Perry, bir yerde fırsat maliyeti kavramını kullanarak, bir işle uğraşmamanın başka işlere vakit ayırabilmek anlamına geldiğini ileri sürüyor ve bu işin etkin şekilde yapılması halinde ertelemciliğin o kadar da kötü bir şey olmadığını söylüyor. 

Şimdiye kadar yayınlanan lider nasıl olunur? iyi bir liderin özellikleri nelerdir? gibi sorulara cevap olarak sunulan listelerin sayısını unuttum. Unutmamın çok zararlı olmadığı kanısındayım. İster Kissinger’in listesini uygulayın, ister bir başkasının. Unutmayın liderlik konusunda duyduğum en iyi laflardan biri “Onların peşinden gitmeliyim çünkü ben liderleriyim” lafıydı. İnsanların güdülmeye ihtiyaçları yok. Kendiniz olun şu veya bu nedenle sizi takip eden kişilerin önünü açın, fırsat eşitliği sağlayın ve lider olacağım diye kendinizi olmadığınız bir kişi olmaya zorlamayın. 

Sağlıcakla kalın

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İzahat 11 Ekim 2023
Rekabet 04 Ekim 2023
Özür ve devam 27 Eylül 2023
Benchmarking 30 Ağustos 2023
Bencmarking 23 Ağustos 2023
Kontrol 16 Ağustos 2023
Denetim 09 Ağustos 2023
Tırışkadan işler 02 Ağustos 2023