Sanayici de ‘kitle fonlama’ yoluyla hisse satabilir mi?

Sadi ÖZDEMİR
Sadi ÖZDEMİR EKONOMİDE SAĞDUYU

Türkiye’de hızlı bir büyüme yakalayan ‘kitle fonlama şirketleri’ ağırlıklı olarak ‘startup girişimlerle küçük büyük yatırımcıları’ buluşturuyor. Böylece, daha çok sayıda yeni girişim ihtiyaç duyduğu yatırımları daha kolay buluyor. Kitle fonlama şirketi olarak yeni faaliyete geçen Efonla’nın CEO’su Muhammet Ali Tiryakioğlu beni ilk aradığında ‘yeni bir durum yok bir tane daha kitle fonlama şirketi açılmış’ diye düşündüm. Tiryakioğlu, kitle fonlama işinde özellikle ‘üretim ve teknoloji tabanlı Küçük ve Orta Boy İşletmeler (KOBİ) için ciddi fırsat olduğunu’ söyleyince şaşırdım. Çünkü gazeteci olarak yıllardır ilgi alanımda olan KOBİ’lerin en büyük sıkıntısı ‘finansmana ulaşım’ konusudur. Özkaynak kullanarak ya da yüksek faiz koşullarında bankalardan kredi alarak büyümek KOBİ’leri genellikle ürkütür. Müşterileri olan, işini büyütse iki misli sipariş alacak durumda bulunan KOBİ’lerin önemli kısmı kapasite artırmanın maliyetinden korkar ve ‘küçük kalmayı’ sürdürür. Efonla CEO’su Tiryakioğlu’ndan konuyu açmasını isteyince daha net konuşuyor: “Biz paya dayalı kitle fonlamasıyla genellikle yeni startup’ların paylarını ihraç etmelerini sağlıyoruz. Aslında büyümek için finansman ihtiyacı olan ama bankaya ya da borsaya gitmek istemeyen bütün mevcut üretici ve teknoloji tabanlı şirketler de bu sistemden kaynak bulabilir. Efonla olarak rakiplerimizde bu yönde ayrışmaya karar verdik. Startup seviyesindekilerden daha çok sanayi bölgelerinde üretici firmalarımızın finansmana ulaşımını sağlamak istiyoruz. Onlara ‘bankaya gitmeyin buraya gelin’ diyoruz. Çünkü bankadan kredi maliyeti çok yüksek. Kitle fonlaması yoluyla yüzde 8 maliyetle hedefledikleri kadar kaynak sağlayabilirler. Yüzde 8 kitle fonlamada ortalama komisyon tutarıdır.”

Değeri biz belirleriz, hisse satmış olursunuz

Muhammet Ali Tiryakioğlu, konuyu örneklendiriyor: “Bir iş insanımız, 10 tane CNC ile üretim yapıyor. Kapasitesini yüzde 20 artırmak istiyor. Bunun için bankaya gitse teminatlar, yüksek faiz, yüklüce borçlanma ve taksitlerle geri ödeme. Öyle de yapabilir ama biz ona alternatif sunuyoruz. Bize gelsin, finansal vizyonunu ortaya koysun, parayı ne için istiyor? Ne kadar istiyor? Bizim bağımsız yatırım komitemiz bu iş insanımızın şirketinin piyasa değerini tespit edecek. Komite, onun ihtiyacı için ne kadar hissesini yeni ortaklara devretmesi gerektiğini belirleyecek. Mevzuat gayet uygun. Borç almamış olacak, hisse karşılığı yeni ortaklarına gereksiz tavizler de vermeyecek.”

Tiryakioğlu’na ‘kitle fonlama için startup girişimler daha uygun değil mi, rakipleriniz onları fonlarken siz neden böyle bir tercih yapıyorsunuz’ diye soruyorum. Yanıtı ilginç oluyor: “Benim baktığım yerle onların bakış açısı arasında fark var. Ben Kayseri’den, Gaziantep’ten, Konya’dan çok başarılı sanayicimi tercih ediyorum. Çünkü onlar zaten işlerini kurmuşlar, yıllardır başarılı şekilde sürdürüyorlar ve büyümek istiyorlar. Bir de can yakıcı bir veri var. Dünyada da Türkiye’de de startup girişimlerin yüzde 80’i başarısız oluyor. Bu yüzden bizim tercihimiz daha sağlıklı. İddialı bir şey de söylemek isterim, biz bu şekilde çok sayıda üretici KOBİ’ye kitle fonlaması yoluyla finansman sağlarsak, piyasada faizler bile düşmeye başlar.”

Hem restoran hem müşteri nasıl mutlu olabilir?

Efonla, üretim ve teknoloji tabanlı iyi şirketlere kitle fonlaması yapmayı kafaya koymuş olsa da ‘startup girişimleri’ de ihmal etmiyor. Masabir Müşteri Şeysi adlı startup girişim (uygulama) Efonla’da kitle fonlaması yoluyla yatırım hedefine ulaşmaya çalışıyor. Girişimin kurucusu İbrahim Burak Birer, “Girişimimizin hedefi hem restoranı hem müşteriyi mutlu etmek. Biz tüketiciye sorduk ve gördük ki her tüketici 1 ayda ortalama 5 farklı restorandan sipariş veriyor. Bir restoranın müşterilerinin neredeyse tamamı tanıdık kişilerden oluşuyor ve ortalama her restoranın bine yakın müşterisi oluyor. Bizim vaat ettiğimizin bu restoranla müşteriyi lezzet ve iyi yemekle tam buluşturmak, restoranı da müşteriyi de e-ticaret şirketlerinin yüksek komisyonlarından kurtarmak” diyor. Komisyonları merak ediyorum ve ‘çok mu yüksek alıyorlar’ diyorum. “Şu anda restoranlar malum e-ticaret platformlarına çok yüksek komisyon artı KDV ödüyor. Bunlarda 200 liralık yemek için neredeyse 80 lira bedel oluşmuş durumda. Bu platformların bir tane müşteri edinme maliyeti de 350 liraya çıktı. Bütün bu bedelleri sonuçta müşteri ödüyor. Biz restorandan yemek söyleme işinin bir e-ticaret konusu olmadığına inanıyoruz. Bizde restoran müşterisini memnun ettiği oranda puan kazanıyor ve müşterisi çok mutlu olan restoran en düşük komisyonu ödeyecek, yüzde 1’e kadar düşebilir. Biz hem restoranın hem de müşterinin çözümü olmak için yola çıktık. Bu kadar düşük komisyonla mümkün mü? Mümkün, ön ödeme alınca oluyor.”

Peki bir bakıma ‘yel değirmenleriyle savaşmak için yola çıkan Don Kişot’ gibi de olan bu ‘uygulama girişiminin’ hedefi ne? İbrahim Burak Birer bu soruyu da şöyle yanıtlıyor: “Bugüne kadar 400 restoran ile görüştük, 350’si ile çalışabiliriz. İstanbul’da başlayacağız. 35 bin kişiye davetiye gidecek, 100 bin davetiyemiz hazır. Tam hizmet sınıfı restoranlarla çalışacağız. Yani restoranın kendi kuryesi ve telefonla siparişi olacak. Yemeği kendileri teslim edecek, bu esnaflık geleneği açısından da önemli. Bu arada restoranların yüzde 20’si hiçbir platformla çalışmıyor. Şu anda 30 hamiline hissedarımız var ben yüzde 40, bir ortağım da yüzde 40 hisse sahibi. Hedefimiz 5 ya da 10 bin restoran olmak.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar