Vasat eğitim yöntemleri; orta gelir tuzağı inşa eder

Şeref OĞUZ
Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Eğer Türkiye ilk 10 ülke içine girme iddiasını Cumhuriyetin 100 yılını geride bıraktığı süreçte de devam ettirecekse, bunu mevcut vasat ve sıradan süreçlerle başaramaz. Vasat süreçlerin başında da eğitim sistemimiz geliyor.

Peki, sıra dışı olmak mı gerekir?

Evet; üretimi baş tacı etmek, sırtımızdaki kenelerden paçalarımızdaki prangalardan ve safralarımızdan kurtulmak gerekir. Vasat ülke olmak nedir peki? İnsan kaynağını vasat eğiten ve olağanüstü başarılar yerine sıradanlıkla, vasatlıkla yetinmenin adıdır.

Pi sayısını vasati 3 alırsan, uzaya çıkamazsın. Bilgi yerine kanaat ile yetinirsen, vasat kalır, kıt kanaat geçinirsin. Vasat öğretmenin vasat öğrencisi, vasat yöneticinin yanında işe başlayan vasat çalışan… Bireyleri vasatlardan oluşan bir şirket için vasatlık, bu yüzden kader olur. Üretimin kenesi olarak üçüncü sıraya vasatlığı almamın sebebi, tam da budur. Her toplumun %2’si, sıra dışı zekâlardan oluşur. Sorun, bu %2’ye ne yaptığına dairdir. Eğer onu olağanüstü eğitir, sıra dışılığını besler ve sıra dışı işler yapsın diye sıradanların yöneticisi yaparsan, vasat gelir tuzağından çıkarsın.

ORTALAMA SÖYLEMİNİN İFLASI ÇAĞINDAYIZ

Ya da vasati 50 çöp ile yetinir, küresel rekabette kırık çöpü çeker, uygarlığı ıskalarsın. Vasat; ortalama demek… Hem de ölümcül ortalama…

İnsan başını eksi 25 derecede soğut, ayağını artı 100 derecede kaynat, göbeği ORTALAMA 37,5’tir ama ölüdür. Çok iyileri, iyileri ayrıştırmadan, yeteneksiz ve kötülerle harmanlamak tam da budur. Ortalamayı tutturmuş, vasatı sağlamış ama olağanüstü başarıyı öldürmüşsündür. Kem alât ile kemalât (sıradanlıkla mükemmellik) olmayacağına göre ortalamanın üzerine çıkmak için her alandaki vasatlıklarımızla yüzleşmemiz şarttır.

Burada başat adım eğitim, başat aktör öğretmendir. Ancak öğretmen yetersiz kalırsa? Ne mi olur? ÖĞRETMENİN eğitmekte yetersiz kaldığını; POLİS yakalamak, HAKİM tutuklamak, GARDİYAN beklemek zorunda kalır.

SIRADAN ÖĞRETMENLE YÖRÜNGEYE ÇIKAMAYIZ

Öğretmenler için “yok sensiz olmaz” şarkısıyla onlara ne kadar muhtaç olduğumuzu özellikle gündeme getiririz her 24 Kasım’da…

Yok, sensiz olmaz ancak biliyoruz ki sıradan öğretmenle de olmaz. Çünkü bilgiye erişimin artık her yerde her şeyle mümkün olduğu çağda, bizlere ezber yükleyecek değil, nitelikli bilgiyle yüceltecek öğretmenlere ihtiyacımız var. Bilgi, müminin yitik malıdır; nerede bulsa, alır… Teknoloji, bilgiyi bugün parmağımızın ucuna getiriyor. Fatih Projesi, çocuklarımız bilgiyi bulsun, kullansın diye. Metaverse, teknolojinin geldiği olgunluk düzeyinde, eğitim için yeni, sıradışı fırsatları sunması açısından son derece önemlidir. Daha fazla gecikemezdik. Her çocuğumuza bilgiye erişim cihazları temin edene dek bu fetih sürecek… Ta ki bilgiyi baş tacı edip, hayatla ilişkilendiren yeni nesiller oluşturana dek. Fakat bu projenin bana göre en önemli ayağı kesinlikle öğretmenlerdir. Fatih projesi, Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi olarak biliniyor. Bu iddia ile biz Fatih’i var ettik. Ancak Fatih projesi aynı zamanda Akşemseddin Projesidir. Fatih projesi, Molla Gürani projesidir.

ÖĞRETMENLERİ DÖNÜŞTÜRMEDEN FATİH’LER OLMAZ

El Cezeri’nin dediği gibi; “hayata geçirilememiş her bilgi, doğru ile yanlış arasında bir yerdedir” ve öğretmenler, tam da bunu sağlamak için var. Müfredatı çocuklara ezberletme odağındaki eski kuşak anlayışların dışına çıkılarak “bilgi okuryazarı” öğretmen kuşağını var etmek zorundayız. Ancak Akşemseddin’ler, Molla Gürani’ler sayesinde Fatih’leryetişebilir. Öğretmeni dönüştürmeden sadece cihaz ve Internet sağlamakla yetinirsek, Mr. Google veya Miss Wikipedia’nın öğretmenliğinde “kopyala-yapıştır” nesli oluşur. Oysa bize çağı fethedecek beyin ve yüreklere sahip Fatih’ler gerekiyor.

Metaverse, iletişim becerilerinde yeni imkânlar sunuyor, zihin varlığı (metaverse) ile beden varlığı (biyoverse) arasında kullanışlı gidiş-geliş sağlıyorsa, bunu eğitim için neden kullanmayalım? Özellikle avatarımız derse girerken biz fiziksel bedenimizle başka diyarlarda, uğraşlarda olabiliriz. Teknolojik olmayan bir sorunu, teknolojiyle çözmeye kalkmıyoruz metaverse ile… Sadece öğrenme sürecine teknolojiyi uygularken, daha yetkin öğretmen kavramını dile getiriyoruz. Daha önceleri çocukların eline tablet verip, akıllı tahtalar ile bunu çözebileceğimizi sandık ve fena halde yanıldık. Zira akıllı tahta olmaz, akıllı öğretmen olur.

BU NEYİN TAKDİRİ, NEYİN TEŞEKKÜRÜ?

Karneleri alıp, yaz tatili başlangıcı hatırlayın. Sizin de dikkatinizi çekti mi bilemem ama benim kafayı taktığım bir konu var; karneler, takdir ve teşekkürden geçilmiyor. Sanırsın bütün ilköğretim, yaz dememiş kış dememiş ve takdir belgesi yahut teşekkür ile ödüllendirilmiş… Buraya kadar güzel… Ancak kafamı kurcalayan şu ki; ortalık takdir teşekkürden geçilmezken şu Pisa sonuçları nedir? Pisa; OECD’nin Uluslararası Öğrenci Performansı Değerlendirme Raporu…

72 ülke ve ekonomik bölgede; 15 yaşındaki 540 bin öğrencinin katılımıyla yapılıyor bu test ve Türkiye 50’nci sırada, üstelik önceki yıllara göre daha da gerilemişiz. Daha da vahimi, okuduğunu anlamada sonuncuyuz.

Vasat gelir tuzağından kurtulmanın kalıcı yolu, eğitimi vasatlıktan kurtarmak ise takdir ve teşekküre boğduğumuz çocuklarımızın eğitim kalitesini sorgulamalıyız. Veli odaklı çalışan özel eğitim kurumları, takdir teşekkür gazıyla çocuklarımızı oblomovlaştırıyor. Hani şu bilgisi olmadan fikri olan roman kahramanı…

Olmayan başarıyı alkışlamak, eğitimcilerimize has bir kötü alışkanlık değil kuşkusuz… Yıllardan beri ekonomi servisi yönetirim. Gözlemim şu oldu: Büyüme hızı gerilediği yıllarda plaket sektörü patlar. Bir bakıma “olmayan başarıya ödül” diyebilirsiniz.

Bir tür ritüeli vardır. Plaket veren ve alan yan yana durur , sağ eller tokalaşırken, sol eller üzerinden plaket devredilir, fotoğrafçı deklanşöre dokunurken hazirun ellerini çırpmak suretiyle “takdir” sesi çıkarır, sunucu da “teşekkür” eder.

METAVERSEĞİTİM TAM DA BU YÜZDEN GEREKLİ ARTIK

Peki bu takdir teşekkür belgesi veya plaket seremonisi hangi inancın, ibadetidir veya ne gibi değer üretir? Cevap vereyim; itibar açlığı çekenlere iyi gelse de hemen hemen hiçbir değer üretmez, aksine inanç bağlamında israftır, haramdır. Hele ki çocuklarımızı uzun tatiller, son hafta okula dahi göndermeyi, sınıfta kalmalarına izin vermeyip, olmayan başarılarını takdir ve abartarak teşekkür ile iğdiş edip onların egolarını şişirmiyor muyuz, en çok buna üzülüyorum.

Bizim oğlan, çok zeki ama biraz tembel… Ezbere dayalı bu eğitimi “takdir” edenlere karne versek acaba hiç biri teşekkürü hak eder miydi?

Aşağıdaki tablo, “iflasın ilâmı” adeta... Kamunun öğretmen alımlarında kullandığı sınavda adaylara, okutmaya talip oldukları alana dair 50 soru soruluyor. Yorumu ben değil, rakamlar üzerinden siz yapın...

Klasik eğitime dair temel sorunları sıraladım ve haftaya sözü metaverse destekli eğitimi anlatmadan önce mevcut duruma dair bir özet geçtim. Haftaya, metaverseducation kavramını irdeleyecek, avatarım ile avatar öğretmeni arasında yaşanacak yeni eğitim sürecinin dinamiklerini anlatacağım. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Gölgelerin gücü adına 19 Temmuz 2024