Ege’nin altın ışığında gastronomik bir şölen

Gault&Millau Türkiye’nin “Signature Dining Experience” serisinin üçüncü durağı olan Urla’da bu kez beş şef, beş coğrafya aynı sofrada buluştu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Ege’nin altın ışığında gastronomik bir şölen
Fabrizio Fiorani, Atilla Heilbronn, Osman Sezener, Faruk Şüyün, Gökmen Sözen, Joao Oliveira, Josh Angus (soldan)

Ege’nin altın ışığında gastronomik bir şölen - Resim : 1

Sözen Organizasyon’un liderliğinde yürütülen Gault&Millau Türkiye Turu kapsamındaki “Signature Dining Experience” serisi, her biri şölen niteliğindeki etkinliklerle sürüyor. Türkiye’nin gastronomik yükselişinde önemli etkinliklerden biri olduğunu düşündüğüm programın üçüncü ayağı, Ege’nin verimli toprakları ve deniz meltemleriyle çevrili Urla’da, OD Urla’da gerçekleşti. Gün batımının altın ışıkları altında yükselen canlı müzik, sohbetlere ritim kattı. Ve gün inerken akşama doğanın ve müziğin eşliğinde, şeflerin hikâyesi anlatılmaya başlandı.

Beş farklı ülke, beş güçlü yorum

Etkinlikteki şef kadrosu, yalnızca teknik yeterlilik değil; aynı zamanda kültürel derinlik ve estetik vizyon taşıyan birer anlatıcı olarak öne çıktı:

Osman Sezener: OD Urla’nın kurucusu. Ege’nin doğallığını modern gastronomiyle buluşturan, toprağa ve sezona kulak veren bir mutfak diliyle tanınıyor. 2018'de Urla'da açtığı Od Urla hem Michelin Yıldızı hem de Michelin Yeşil Yıldız aldı. Sezener’in restoranı Gault&Millau Türkiye rehberinde 3 Toques (16/20) ve Farm To Table Ödülü’ne sahip. 2021'de kapılarını açan Kitchen by Osman Sezener’in de bir Michelin yıldızı var.

Atilla Heilbronn: Bir Michelin yıldızlı Narımor Urla’nın yaratıcı şefi. Minimalist ama çok katmanlı anlatımıyla biliniyor. Narımor Urla’nın Gault&Millau Türkiye rehberinde 3 Toques (15,5/20) ödülü bulunuyor.

João Oliveira: Portekiz’in Algarve bölgesindeki bir Michelin yıldızlı Vista Restaurant’ın şefi. Okyanus derinliğini tabağa taşıyan bir isim.

Josh Angus: Londra’nın prestijli HIDE Restaurant’ının baş şefi. İngiliz mutfağını Fransız teknikleriyle harmanlayan çağdaş bir yorumcu.

Fabrizio Fiorani: Roma merkezli, dünya çapında tanınan bir pastacılık sanatçısı. Tatlıları âdeta birer sahne performansı.

Ege’nin altın ışığında gastronomik bir şölen - Resim : 2

Menü
Her şefin tabağı, ait olduğu coğrafyanın sesi gibiydi. Geleneksel teknikler modern sunumlarla buluşuyor, malzemeler şaşırtıcı eşleşmelerle yeniden doğuyordu.

Başlangıçlar
Domates Esansı (Josh Angus): Yaz meyveleriyle süslenmiş, ferahlatıcı ve aromatik bir giriş. Renk ve yapı dengesinde ustalıkla öne çıkıyordu.
Karpuz & Ezine (Atilla Heilbronn): Karpuzun serinliği, Ezine’nin tuzlu derinliğiyle birleşmişti; Heilbronn’un sadelik içinde ustalığı etkileyiciydi.
Karides, Deniz Börülcesi, Yeşil Elma (João Oliveira): Ege kıyılarından esinlenen hafif, narin bir deniz ürünleri yorumuydu.

Ege’nin altın ışığında gastronomik bir şölen - Resim : 3

Ara sıcaklar
Midyeli İç Pilav (Osman Sezener): İzmir sokaklarından gelen geleneksel bir hikâye, fine dining zarafetiyle sunulmuştu. Gecenin önde gelen lezzetlerinden birisiydi.
Kalamar ve Fava (Osman Sezener): Akdeniz mutfağının tanıdık ikilisi, tabakta rafineleşmiş bir doğallıkla buluşmuştu ve çok beğenilen lezzetler arasındaydı.

Ana yemekler
Kaya Levreği, Deniz Yosunu ve Kolajen (João Oliveira): Farklı dokularla zenginleştirilmiş, derinliği olan bir deniz tabağıydı.
Patlıcan, Antep Fıstığı, İsli Hurma (Atilla Heilbronn): Anadolu malzemeleriyle yaratılmış katmanlı bu anlatı da öne çıkan bir tabaktı.
Izgara Kuzu Sırtı, Kiraz, Çam Fıstığı (Josh Angus): Finalde kırmızı etin zarif bir yorumuydu.

Ege’nin altın ışığında gastronomik bir şölen - Resim : 4

Tatlılar
Orman Meyveli Mereng (Fabrizio Fiorani): Hafif, taze, meyve asiditesini öne çıkaran bir yaz tatlısıydı. Çok katmanlı yapısı, yoğun emek gerektiren işçiliği ile dikkat çekiyordu.
Badem, Yer Fıstığı ve Kahve ile Tatlı (Fabrizio Fiorani): Derin, sıcak ve karamelize notalarla akılda kalan bu finalde badem, yer fıstığı ve kahve biçimindeki çikolatalar, gerçek ürünlerin üzerinde sunulmuştu.

Yanlızca menü değil, anlatı
Gecenin sonunda ortaya çıkan yalnızca bir menü değil, bir anlatıydı. Tabaklarda gelenekle çağdaşlık, doğayla teknik, yerelle evrensel birbirine dokundu. Urla’nın hafif esintisiyle başlayan akşam, gastronominin bir sanata, sanatın ise bir hafızaya dönüştüğü anlardan biri olarak kayda geçti.

Yerelden evrensele
Gault&Millau Türkiye, yalnızca restoranları değerlendirmekle kalmıyor; aynı zamanda bir kültürel anlatıyı şekillendiriyor. Sözen Organizasyon’un kurucusu Gökmen Sözen, bu buluşmalarla Türk gastronomisinin yalnızca lezzet değil, kimlik ve hikâye de sunduğunu gösteriyor OD Urla’daki bu gece, Sözen’in Gastromasa gibi uluslararası projelerle Türkiye'yi gastronomi turizminin odak noktalarından biri hâline getirme vizyonunun en şiirsel örneklerinden biriydi.

Yaşam Keyfi