Laodikeia ve Tripolis: Tarihin izinde, geleceğe uzanan bir yolculuk
Türkiye İş Bankası, arkeolojik varlıklarımızın günyüzüne çıkarılması, dünya mirasına kazandırılması amacıyla kazı projelerine destek veriyor. Bu defa, Laodikeia ve Tripolis antik kentlerindeki kazı ve araştırmalara beş yıl boyunca katkı sağlanacak.

Anadolu’nun binlerce yıllık tarihine ev sahipliği yapan topraklar, arkeolojik açıdan insanlığın geçmişine ışık tutmaya devam ediyor. Denizli’nin tarih kokan iki antik kenti, Laodikeia ve Tripolis, bu mirasın en çarpıcı örneklerinden. Türkiye İş Bankası, ülkemizin arkeolojik varlığının günyüzüne çıkarılması, korunarak dünya mirasına kazandırılması amacıyla biliminsanlarının yürüttüğü uzun soluklu kazı projelerine destek veriyor. Bu defa, Laodikeia antik kentinde Prof. Dr. Celal Şimşek’in, Tripolis antik kentinde ise Prof. Dr. Bahadır Duman’ın liderliğinde yürütülen bilimsel kazı ve araştırmalara beş yıl boyunca katkı sağlanacak.
Arkeoloji ve kurumsal sosyal sorumluluk
Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat Sözen, konuya ilişkin açıklamasında, kadim uygarlıkların izini sürerek ülkemizin ve dünyanın zengin kültürel mirasına katkı sağlayan arkeolojik çalışmaların önemine dikkat çekiyor. Sözen, İş Sanat aracılığıyla uzun süredir destek verdikleri arkeolojiyi kurumsal sosyal sorumluluk alanlarından biri olarak gördüklerini vurgulayarak şöyle diyor:
“Şu ana kadar Gaziantep’te Zeugma, Antalya’da Patara, İzmir’de Teos, Aydın’da Nysa, Muğla’da Stratonikeia ve Kırşehir-Kaman’daki kazı çalışmalarına katkıda bulunduk. Kazıların yapıldığı antik kentlerdeki gelişmeleri yakından izlerken, ülkemizin dünya mirasına sunduğu ve sunacağı katkıların zenginliğini her seferinde yeniden görüyoruz. Tripolis ve Laodikeia antik kentlerinde Lidyalılar, Frigyalılar, Romalılar ve Bizanslıların binlerce yıllık izlerini görmek mümkün. Köklü bir geçmişin sessiz tanıkları olan ve tiyatrolardan agoralara, sütunlu caddelere birçok anıtsal yapıya ev sahipliği yapan bu kentlerde, önümüzdeki dönemde de arkeolojik mirasımıza dair pek çok yeni bilgi ortaya çıkacağına inanıyoruz.”
Bu kazılarla sadece geçmiş korunmuyor, aynı zamanda geleceğimiz inşa ediliyor. Banka, 1985’ten beri Kırşehir Kaman’da faaliyet gösteren Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü’ne de destek veriyor. Ancak, ne yazık ki, enstitünün kurucusu ve Kaman – Kalehöyük kazılarının başkanı Dr. Sachihiro Omura’yı yakın zamanda kaybettik.
Bu antik kentlerin kitapları, İş Sanat ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları aracılığıyla yayımlanarak arkeolojik çalışmalar gelecek nesillere aktarılıyor. Zeugma; Geçmişten Günümüze Bir Geçit (2015), Patara; Kent Liman Kült (2019), Zeugma; İki Dünya Arasında (2020), Teos; Yazıtlar, Kültler ve Kentsel Doku (2021), Nysa; Çift Yakalı Kent (2022) ve Stratonikea; Antik Dönemlerden Günümüze (2024) gibi kitaplar, tarihe ışık tutan bu çabanın birer örneği.
Bir arkeoloji detektifinin gözünden
Bir “arkeoloji detektifi” (Bir Arkeoloji Detektifinin Maceraları/Faruk Şüyün/Oğlak Yayınları) olarak bu kez Denizli’nin tarih kokan topraklarında çıktığım yolculukta, Laodikeia ve Tripolis antik kentleri beni derinden etkiledi. Bu kentler, yalnızca taş yığınlarından (hiçbir zaman öyle görmedim) ibaret değildi; her bir köşesinde binlerce yıllık hikâyeler, ticaretin canlılığı, inançların derinliği ve insanlığın azmi saklıydı. Türkiye İş Bankası’nın davetlisi olarak bu iki muhteşem kenti kendi gözlerimle görme ve hissetme fırsatı buldum. Şimdi, bu deneyimi gurur ve sorumlulukla anlatıyorum.
Bereketli ovanın parlayan yıldızı
Denizli’nin merkezine altı kilometre uzaklıkta, Lykos (Çürüksu) Nehri’nin bereketli ovasına yaslanan Laodikeia, MÖ 3. yüzyılda Seleukos Kralı II. Antiokhos tarafından eşi Laodike adına kurulmuş. Ancak Prof. Dr. Celal Şimşek’in sürdürdüğü kazılarda daha eski yerleşim izlerine rastlanıyor. Şimşek, “Laodikeia, bir Roma ya da Grek kenti değil, Anadolu insanının kurduğu bir şehir” diyerek sekiz kilometrekarelik bu devasa kentin önemini vurguluyor.
2003’te başlayan kazılarla Laodikeia yavaş yavaş ayağa kaldırılmış. 2013’te UNESCO’nun Dünya Geçici Kültür Mirası listesine giren kent, 2016’da Laodikeia Kilisesi’ndeki titiz restorasyon çalışmalarıyla Avrupa Birliği Europa Nostra ödülünü kazanmış. Şimşek, kentin önemini şöyle aktarıyor: “Laodikeia, Denizli’nin binlerce yıl önceki aktif ticari hayatını yansıtan, tekstil ticaretine, tarımsal faaliyetlere, hayvansal ürünlere ve mermer ticaretine ev sahipliği yapan bir kent. Bir tıp fakültesi, iki tiyatrosu bulunan ve Olimpiya’daki olimpiyat oyunlarından sonra Anadolu’daki en etkin heptatlon ve dekatlon yarışmalarıyla bilinen bu antik kenti ortaya çıkarıyoruz. Çürüksu Vadisi’nin parlayan yıldızı Laodikeia, binlerce yıl öncesinden bizleri kucaklıyor. Yılın 12 ayı bu kültür mirasını gelecek kuşaklara aktarmak için çalışıyoruz.”
Şimşek, Türkiye İş Bankası’nın beş yıllık sponsorluğunun hem maddi hem de prestij açısından kıymetli olduğunu belirtiyor. Laodikeia’nın Anadolu'nun en çok gezilen 10 ören yeri içinde yer aldığını söyleyen Şimşek, “Bugüne kadar başta Kültür ve Turizm Bakanlığı ve kazıların yürütücüsü olarak Pamukkale Üniversitesi olmak üzere pek çok kamu kurumu ve sivil toplum kuruluşunun desteğini aldık. Bu yıl itibarıyla beş yıllık bir program dahilinde Türkiye İş Bankası'nın kazılarımıza sponsor olmasından büyük mutluluk duyduk. Bu desteğin prestij açısından da kıymetli olduğunu düşünüyoruz” diyor.
Laodikeia, Ana Ticaret Yolu’nun kesişim noktasında 80 bin nüfuslu bir metropol olmuş. Suriye Caddesi’nin 400 metrelik taş döşemeleri, Tapınak, Laodikeia Kilisesi gibi yapılar Şimşek ve ekibinin titiz çalışmalarıyla günyüzüne çıkarılmış. Kilise, İmparator Büyük Konstantin’in Milano Fermanı’ndan sonra inşa edilmiş, kentin hac merkezi olduğunu kanıtlıyor.
Laodikeia’nın tekstil üretimiyle ünü, Denizli’nin bugünkü sanayi kimliğiyle bağ kuruyor. Şimşek, “Ağırşaklar, boyahaneler ve boyalar bulduk” diyor. Batı Tiyatrosu’nda 50 ton hidrolik kireç ve 350 kg epoksi kullanılarak gerçekleştirilen restorasyon, tiyatroyu konserlere hazır hale getirmiş. 31 Mayıs’ta Aleksandrov Rus Kızılordu Korosu ve Dans Topluluğu burada sahne alacak. Stadyum, Septimius Severus ve Caracalla Çeşmeleri, Kuzey (Kutsal) Agora’daki freskli traverten bloklar ise kentin ihtişamını yansıtıyor.
Laodikeia’nın bereketli ovasından Tripolis’in stratejik kavşağına uzanan bu yolculuk, Anadolu’nun zengin tarihini gözler önüne seriyor.
Üç bölgenin kavşağında bir mücevher
Denizli’nin Buldan ilçesinde, Çürüksu Vadisi’nin kuzeybatısında yer alan Tripolis, Lydia, Phrygia ve Karia bölgelerinin kesişiminde stratejik bir konuma sahip. İki kilometrekarelik alanda, Maiandros (Büyük Menderes) Nehri’nin bereketli topraklarında yükselen kent, bir kavşak noktası. Kazı Başkanı Prof. Dr. Bahadır Duman, 2012’den beri yürütülen kazıları yönetiyor ve “Büyük Menderes Nehri, bu bölgedeki kentlere hayat verdi” diyerek nehrin önemini vurguluyor.
Duman, Tripolis’in özelliklerini şöyle anlatıyor:
“2012’den beri Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Pamukkale Üniversitesi adına yılın 12 ayı kazı çalışmaları yürütüyoruz. Tripolis, Geleceğe Miras projesinin bir parçası. Yamaç kenti olması nedeniyle erozyon toprağı kenti katman katman örttü. Kazılar sonrası 3-9 metre dolgu altından yapılar neredeyse çatı seviyesinde ortaya çıkıyor. MÖ 5500’lerde ilk yerleşim izlerini tespit ettik; 1920’lere kadar çeşitli katmanlara ait yerleşim izleri görüyoruz. MS 2. ve 3. yüzyılda kentte 20-25 bin nüfus yaşadığını öngörüyoruz.”
Duman, zeytinin Tripolis için önemli bir ürün olduğunu, Roma döneminde gelişmiş zeytin yetiştiriciliğinden ciddi gelir elde edildiğini belirtiyor. Geleceğe Miras projesi ve ören yeri statüsüyle ziyaretçi sayısının artması bekleniyor. Türkiye İş Bankası’nın beş yıllık desteği, bu süreçte önemli bir rol oynayacak.
Tripolis’in hikâyesi Helenistik Dönem’de Apollonia adıyla başlıyor, sonra Antoniopolis ve Augustus döneminde Tripolis oluyor. Agora, Sütunlu Cadde, Mozaikli Ev ve Anıtsal Çeşme, Roma ve Bizans dönemlerinin ihtişamını yansıtıyor. 2016’da keşfedilen Anıtsal Çeşme, İtalya’daki CNR ISPC ile restore ediliyor. Duman, “MS 2. yüzyılda inşa edilen çeşme, MS 5. yüzyılda renkli mermerleriyle yeniden yapılandırıldı” diyor. Tiyatro Tepesi’nde bulunan Millî Mücadele dönemine ait 200 metrelik siperler ise kentin yakın tarihe tanıklığını ortaya koyuyor. Duman, “Depremlerle sarsılan kent, toplumun kendi kaynaklarıyla toparlandı” diyerek Tripolis’in direncini vurguluyor.
Kazı başkanlarının gelecek vizyonu
Prof. Dr. Celal Şimşek, Laodikeia’yı “Denizli’nin derin geçmişi” olarak tanımlıyor ve kazıların bugünkü kimliğimizle bağ kurduğunu söylüyor. Vizyonu, Laodikeia’yı bir arkeoloji parkına dönüştürerek ziyaretçilere canlı bir deneyim sunmak. Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü, bu çalışmaların bilimsel altyapısını güçlendiriyor.
Prof. Dr. Bahadır Duman ise kazıları yine Pamukkale Üniversitesi’nin desteklediği Tripolis’i “Büyük Menderes’in hikâyesi” olarak görüyor ve kentin nehirle bağını vurguluyor. Anıtsal Çeşme gibi yapılar, uluslararası işbirlikleriyle restore ediliyor. Duman, “kazılar, sadece geçmişi değil, geleceği de inşa ediyor” diyerek tutkusunu ifade ediyor. Her iki kazı başkanı da “Arkeoloji, geçmişle geleceği birleştirir” mesajını paylaşıyor.
Tarihin içinden geleceğe bir çağrı
Denizli’ye yolunuz düşerse, Laodikeia’da Batı Tiyatrosu’nda yankılanan bir konserin büyüsünü, Tripolis’te Anıtsal Çeşme’nin asırlık mermerlerinde dans eden ışıkları hayal edin. Her taşın, her sokağın sessizce anlattığı hikâyeleri dinleyin. Bu antik kentler, yalnızca geçmişin izlerini taşımıyor; mirasımıza sahip çıkmanın, onu koruyarak gelecek nesillere aktarmanın önemini hatırlatıyor. Türkiye İş Bankası’nın desteğiyle Laodikeia ve Tripolis, tarihin sessiz tanıklarından geleceğe uzanan bir köprü oluyor. Şimdi sıra sizde; bu büyülü dünyanın kapısından içeri adım atmaya ve tarihin yaşayan bir parçası olmaya hazır mısınız?
