İhracatçılar sınırda karbon uygulamasında netlik bekliyor

AB’nin, sınırda karbon vergisi uygulamasını 1 Ekim 2023’te başlatacağını açıklamasının ardından, gözler ilgili sektörlere ve uyum politikalarındaki eksiklere çevrildi. Uygulamaya yönelik mekanizmaların kurulmaması halinde, büyük bir kaynağın, vergi olarak AB’ye ödenmesi gerekeceği uyarıları yapılıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
İhracatçılar sınırda karbon uygulamasında netlik bekliyor

Merve YİĞİTCAN / İSTANBUL

Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması, 1 Ekim 2023’te yürürlüğe giriyor. Belgelendirmenin bedelinden ölçüm kriterine kadar kesinleşmeyen noktalar özel sektörün önünü görmesini engelliyor. İhracatçılar ulusal emisyon ticaret sisteminin hayata geçmesinin önemine dikkat çekerken, aksi takdirde dönüşüme ayrılmayan kaynağın AB’ye vergi olarak ödenmek zorunda kalacağı uyarısında bulunuyor.

Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması’nın (SKDM), veri toplama amacıyla raporlama yapılacak şekilde 1 Ekim 2023’te yürürlüğe firecek. Gözler Türkiye’deki ilgili sektörlere çevrildi. İlk etapta uygulama en karbon yoğun sektörler olan demir- çelik, çimento, gübre, alüminyum, elektrik ve hidrojen ile bazı alt ürünleri kapsayacak. Türk ihracatçıları, bir süredir üretim süreçlerini ‘yeşillendirmek’ için sürdürülebilir enerji yatırımları başta olmak üzere çeşitli aksiyonlar almaya çalışıyor. Ancak SKDM’de bazı kriterlerde henüz netlik olmaması endişelendiriyor. AB’ye ihracat yapan firmalar bir an önce SKDM sertifikalarının hangi kurumdan nasıl alınacağı, bedelinin ürün başına ne olacağı, Türkiye’de ödenen çevre vergileri ile mahsuplaşma olup olmayacağı gibi konuların netliğe kavuşturulmasını istiyor. İhracatçılar, aynı zamanda Türkiye’de ulusal emisyon ticaret sistemine bir an önce geçilmesi gerektiğini söylüyor

Avdagiç: Kaynağımız AB’ye vergi olarak gitmesin

Konuyla ilgili EKONOMİ gazetesine konuşan İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, Türkiye’nin ihracat paketi ve AB’nin koyduğu paket dikkate alınarak en fazla risk altında olan sektörlerin ve içeriklerin belirlenmesi gerektiğini söyledi. Şirketlerin ve hükümetlerin yapması gerekenleri dikkate alıp, belli bir kaynak ayırarak gerekli adımları hızlıca atması gerektiğini dile getiren Avdagiç, “Bu kaynağı ülkemizdeki şirketlere ve onların üretim süreçlerine yatırmazsak vergi olarak karşı tarafa ödemek zorunda kalacağız. Burada akıllı, mantıklı, sonuç odaklı politikalarla bir an önce doğru tespit yapıp, doğru adımları atarak, sınırda ilave vergi ödemeyi gerektirecek süreçleri engellememiz gerekiyor” dedi.

SKDM’nin maliyetine ilişkin olarak da Avdagiç, “Çok farklı rakamlar var. Ama AB’nin bütçesine koymak istediği bir rakam var. AB’nin Avrupa dışından ithalatı dikkate alındığında, bütçesinde tutturmak istediği rakama bakınca bize de birkaç milyar Euro düşüyor. Onlara çalışmamak için hızlıca aksiyon almamız lazım” diye konuştu.

Çimentocular oyunun kuralını görmek istiyor

EKONOMİ gazetesine konuşan sektör temsilcilerinin hemfikir olduğu nokta, ‘oyunun kurallarının’ henüz tam olarak netleşmemesi… Türkiye Çimento Üreticileri Birliği (TÜRKÇİMENTO) CEO’su Volkan Bozay, yaptığı değerlendirmelerle ihracatçıların netlik beklediği durumları tarif etti. Bedelsiz tahsisatların durumunun ne olacağı, emisyon ticaret sistemi kapsamına nelerin gireceği ve kapsam 2’nin dahil olup olmayacağının henüz belli olmadığına dikkat çeken Bozay, “Sektör olarak dönüşümü sağlamaya çalışırken oyunun da kurallarını görmek istiyoruz. Tabii hafif hafif ortaya çıkıyor, ama henüz netleşmiş değil. Doğrulama sistemi nasıl yapılacak, belgelendirme sistemi nasıl olacak, bunun ölçümü nasıl yapılacak, kriterler nasıl alınacak, net değil. Özel sektör olarak şu anda önümüzü göremiyoruz. Bu da hem maddi açıdan hem de işlemsel olarak bir yük olacak. Diyelim ki sadece AB’deki belli firmalara belgelendirme yetkisi verilirse, inanılmaz bir iş yükü olacak. Bu işlemleri tamamlamaları zaman olacak ve maliyetli olması kaçınılmaz, çünkü ne kadar olacağını kestiremiyoruz. Sertifika ürün bazında verilecek, peki süresi ne olacak, fiyatı ne olacak? Sektör olarak birkaç senaryo üzerinde çalışıyoruz. Oyunun kuralların netleştiğinde o senaryolardan birini uygulayacağız” dedi. Netlik bekleyen bir diğer konunun da ‘mahsuplaşma’ olduğunu söyleyen Bozay, “Eğer Türkiye’de bu konuda ödenen bir vergi varsa, bu AB’deki ile kıyaslanacak ve bir fark olursa da bu ödenecek. Türkiye’de bunun nasıl olacağı da henüz belli değil. Ancak bizim şöyle bir iddiamız var: Biz çevre vergisi ödemiyor gibi görünsek de çok fazla dolaylı vergi ödüyoruz. Kamudan beklentimiz bu pazarlık sürecinde onların da kabul ettirilmesi” ifadelerini kullandı.

İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Başkanı Çetin Tecdelioğlu, konuyla ilgili olarak sektörlerin muhatap olduğu Ticaret Bakanlığı ile sürekli toplantılar yaptıklarını söylerken, “AB’nin bu konu ile ilgili hala belirlemediği tablolar var. Biz bu noktada değerlendirmelerin nasıl yapılacağı ile ilgili AB tarafından haberler beklemekteyiz” dedi. Buna karşı sürece ilişkin sektörel bilgilendirmeler yaptıklarını kaydeden Tecdelioğlu, “Özellikle enerji konusunda hem maliyetin yüksek olması hem de sınırda karbon uygulaması nedeniyle firmalar çok ciddi şekilde güneş enerjisi yatırımı yapıyor. Fabrikaların çatıları çok hızlı şekilde ‘güneşe’ dönüyor. Sadece elektrik çevriminde değil, geri dönüşüm adı altında bütün fabrikalarda duyarlılık başladı son 2 yılda. Herkes kendi fabrikasında departman kurarak duyarlılığı artırdı, AB’nin belirlediği standartlar çerçevesinde bir hazırlık yapmaya başladı” diye konuştu.

'Ulusal emisyon ticaret sistemi kurmalıyız'

SKDM’nin en önemli muhataplarından olan sektörlerin başında çelik geliyor. Halihazırda AB ve ABD’den koruma engellerine maruz kalan sektör, SKDM konusunda işi sıkı tutuyor. Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreteri Veysel Yayan, çelikte bir taraftan proseslerde iyileştirmeler sürerken diğer tarafta kapsam 2 çerçevesinde yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelme gayretleri olduğunu söyledi. “Prosesler belirli ölçülerde iyileştiğinde, ‘Peki hangi enerjiyi kullanıyorsunuz’ dediklerinde, ‘Yenilenebilir enerji kullanıyoruz’ demek istiyoruz” diyen Yayan, “İşletmelerde tüm personellerin bu istikamet çerçevesinde eğitimleri sürdürülüyor. Sürekli bir gayret var. En büyük rahatsızlığımız hem AB’nin hem de ABD’nin amacını aşan uygulamalarla çelik sektörümüzü zor durumda bırakması” dedi. Yayan, “Bizim Türk çelik sektörü olarak emisyonlarımızın, Avrupa’daki çelik sektöründen daha iyi olduğunu gösteren raporlar var. Öte yandan bizim de daha fazla ipe un sermeden süreci hızlandırmamız lazım” ifadelerini kullandı.

Bu konularda ilginizi çekebilir