Gıda sektörü ambalajı yeniden keşfediyor

Didem Eryar ÜNLÜ
Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

Gıdada tüketici deneyimi tamamen "kalite ve sağlık" odaklı hale geldi. Tüm dünyada ambalajda akıllı, sürdürülebilir, minimalist trendlerin yükseldiğini görüyoruz. Tüketiciler, ürün tasarımından satın alma deneyiminin her aşamasına kadar eksiksiz bilgi talep ediyor. Etikette potansiyel risklere karşı "uyarıcılar"; üründe ise kullanıcı yorumları ve tavsiyeler önem kazanıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Gıda Mühendisliği ev sahipliğinde gerçekleştirilen, "Kalite ve Ürün Deneyimi" seminerinde tüm bu konular masaya yatırıldı. Konferansta öne çıkan temel başlıklar ise şöyle oldu:

GIDADA YÜKSELEN KALİTE TRENDİ SAĞLIKLI YAŞAM

Euromonitor International Piyasa Analisti Burcu Yiğiter, Tüketici Kalite Algısı ve Tüketici Eğilimleri başlıklı sunumunda şu yorumları yapıyor: “Gittikçe artan fiyatlarla üründen beklenti yükseliyor. Kullanıcı deneyimi gittikçe daha kalite odaklı oluyor. Kullanıcının kalite farkındalığı artıyor. Gıdada yükselen kalite trendi, sağlıklı yaşam.             

Ambalaj ve etiket ise önemli bir bilgi kaynağı. Bilgi kaynaklarının tek elden kaynaklara kaydığını görüyoruz. Tavsiye ve kullanıcı yorumları artıyor. Küresel eğilimlerin gıdada kaliteyi sağlıkla ve ambalajla bağdaştırdığını söyleyebiliriz. Küreselde çoktan başlamış eğilimler 3-5 yıl içinde Türkiye’yi de sarıyor. Fiyat/etiket/ sertifika ibarelerinin tek bir ambalajla tüketiciye sunulması gerekiyor çünkü ambalaj ve etiket artık kullanıcıya en çok yaklaştığımız ana dönüşüyor.”                

SÜRDÜRÜLEBİLİR, KİŞİYE ÖZEL, AKILLI AMBALAJLAR

Isparta Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atıf Can Seydim ise gıda sektöründe ambalajın yeniden keşfedildiğini dile getiriyor. Prof. Seydim’in yorumları şöyle: “Ekonomide küçülme, sağlık bilincinin artması, sürdürülebilirlik regülasyonları ile sektör ambalajı yeniden keşfediyor. Sürdürülebilir kaynaklardan elde edilen malzemelerin kullanımı, akıllı ambalaj tasarımları, interaktif, kişiselleştirilmiş ambalajlar çalışılıyor. Nostaljik, ulusal gururu yansıtan ambalajlar, minimalist tasarım, pratik ve kullanışlı ambalajlama öne çıkıyor. Selüloz bileşenli, ürünün taşınması, depolanması, satışı esnasında ürünü izleme olanağı sunan akıllı ambalajlama trend oluyor.”            

ÇİFTLİKTEN ÇATALA SÜREKLİLİK       

“Ürün Tasarım Sürecinde Risk Analizi” başlıklı bir sunum gerçekleştiren Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barbaros Özer de, “Modern gıda güvenliği sistemleri oluşturulması gerektiğinin altını çiziyor.            

Prof. Özer şu bilgileri veriyor: “Bu yaklaşım önleyici yaklaşımdır. Ortak sorumluluk içerir, çiftlikten çatala süreklilik sağlar, bilim temelli bir yaklaşımdır. Yapılandırılmış risk analizini içerir, entegre gıda kontrolüne olanak verir. Proses kontrolüne dayalıdır. Kimyasal katkılar ve kalıntı pestisit ve veteriner ilaçları için günlük alım limitlerinin belirlenmesi gerekir. Doğal toksinler dahil tolere edilebilir kimyasal kontaminant düzeyinin belirlenmesi, tüketiciyi potansiyel risklere karşı (alerjen gibi) uyarıcı etiket geliştirilmesi de elzem.”

AMBALAJ ŞİRKETLERİNİN DİKKATE ALMASI GEREKEN 3 KRİTİK SORU

Ambalajlar için sürdürülebilirlik düzenlemeleri de giderek daha iddialı hale geliyor. Tüketicilerin çevre ve ambalaj sıkıntısı konusunda giderek daha fazla endişe duymasıyla, ambalajlamada sürdürülebilirlik bir mega trend haline geldi ve sektörde daha katı sürdürülebilirlik düzenlemeleri ortaya çıkmaya başladı. Bununla birlikte, düzenlemeler ülkelere veya ülkelerin içindeki bölgelere göre bile önemli ölçüde farklılık gösterebiliyor. McKinsey’nin ambalajlama sektöründeki sürdürülebilirlik düzenlemelerini daha iyi anlamak için 30 farklı ülkedeki düzenlemelerin haritalandırıldığı "Ambalaj Sektöründe Sürdürülebilirlik" raporuna göre, düzenlemelere uymamak vergi artışlarına ya da cezalara yol açabileceğinden ambalaj değer zincirindeki şirketlerin gelişmelerin farkında olması çok önemli. Ülkeler sürdürülebilirlik yolculuğuna çoğunlukla akışın başlangıcını ve sonunu ele alarak, yani belirli malzemelerin kısıtlanması ve genişletilmiş üretici sorumluluğu yoluyla atık yönetimine odaklanarak başlıyor. Daha gelişmiş ülkeler ise tasarım, geri dönüşüm yetenekleri ve geri dönüştürülmüş içerik kullanımında kalıcı değişiklikleri desteklemek için altyapı kurmuş durumda.                 

Araştırma sonuçları, ülkelerin yüzde 40’ının 2030’a kadar net hedeflerle desteklenen somut adımlar atma konusunda yüksek hedeflere sahip olduğunu, geri kalan ülkelerin ise daha uzun zaman çizelgeleri ve daha gevşek girişimler taahhüt ettiğini gösteriyor. Sürdürülebilir ambalajlama konusundaki düzenlemelerin sürekli değişmesi, ambalaj değer zinciri şirketlerinin değişiklikleri takip etmesini gerektiriyor. Rapora göre başlangıçta ambalaj şirketlerinin dikkate alması gereken üç kritik soru şöyle:

1-Odak pazarlarımızdaki düzenlemeleri takip etmek ve değer zincirindeki diğer oyuncuların ne yaptığını anlamak için organizasyon içinde bir pazar istihbaratı görev gücümüz var mı?

2-Mevcut ve gelecekteki düzenlemeleri hızlı bir şekilde ele almak için dahili olarak çevik süreçlerimiz var mı ve düzenlemelere uyum sağlamak için iş modelimizi değiştirebilecek veya uyarlayabilecek miyiz?

3-Ürün sürdürülebilirliğinin bir parçası olarak ambalaj konusunda hangi ürün ve teknoloji düzeyinde yatırımlar yapmalıyız?

Bunları biliyor musunuz?

Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı, 6-18 Kasım tarihlerinde 195 ülkeden 40 bin kişinin ve 100’den fazla devlet lideri ve politika yapıcının katılımıyla Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde gerçekleşti. Zirvenin ikinci haftasında Türkiye’nin yeni iklim hedefi açıklandı. 2030 yılı için daha önce yüzde 21 olarak açıklanan artıştan azaltım emisyon hedefi, yüzde 41’e yükseltildi. Türkiye’nin emisyon pik yılı ise 2038 olarak belirledi. Uzmanlar, “yüzde 41 artıştan azaltım” hedefinin, 2030’a kadar yüzde 30’dan fazla emisyon artışına neden olacağını vurguladılar.

5 adımda enerji verimli bir ofis

1-Aydınlatma araçlarınızı mutlaka enerji verimliliğine uygun olanlardan seçin. Enerji tasarruflu ampuller klasik ampullere göre yüzde 75 az enerji tüketir ve 10 kat uzun ömürlüdür. Ayrıca, ofisinizi elinizden geldiğince gün ışığıyla aydınlatın. Mesai saatleri dışında ise aydınlatma sistemlerini otomatik olarak devre dışı bırakan sistemleri kullanmayı deneyin.            

2- Ofiste enerji tüketiminin en büyük kaynaklarından biri ısıtma ve soğutma sistemleri. Ofis sıcaklığını kışın 18- 20, yazın 24 derecede tutarak doğalgaz ve elektrik faturanızı azaltıp, karbon ayak izinizi düşürebilirsiniz. Klimaları doğrudan güneş almayan yerlere kurun ve bakımlarını mutlaka düzenli olarak yaptırın.           

3-Mümkünse yazıcı kullanmayın, çıkış almayın. Eğer mecbursanız, atık kağıt kullanın, kağıtların arkasına çıkış alın. Bu da olmuyorsa, çıkış aldığınız kağıtların arkasını not almak için kullanın.     

4-Ofise giderken toplu taşıma araçları veya personel servislerini kullanın. Kendi aracınızla gitmek durumundaysanız ofis arkadaşlarınızla araç paylaşımı uygulayın.      

5-Yeşil yolculuğa ofiste de devam edin, asansörleri elinizden geldiğince az kullanın. Asansörün iki kat iniş ve bir kat çıkışlarda kullanılmaması konusunda arkadaşlarınızı da ikna edin.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar