Uludağ’da bir mola: Doğanın ve tarihin kesişimi
Swissôtel Uludağ, Genel Müdür Ufuk Demir’in önderliğinde sağlık turizmi, sürdürülebilirlik ve müşteri memnuniyetini öne çıkaran vizyoner yönetim anlayışı ile hizmet veriyor.
Sabahın erken saatleri… Bembeyaz örtüyle kaplı ormanların derinliklerine doğru yola çıkıyorum. Havanın buz gibi tazeliği tenimi uyuştururken, ayaklarımın altından gelen özlediğim kar sesi beni büyülüyor. Çam ağaçlarının dalları, bembeyaz bir gelinlikle örtülmüş gibi. Yol boyunca hafif bir sis çökmüş vadilere, uzaktan gelen kuş sesleri ve zaman zaman ağaçlardan düşen kar taneleri bana eşlik ediyor. Bir süre sonra donmuş bir gölcüğün kıyısında mola veriyorum. Hafif bir rüzgâr esiyor ve dallardan düşen karlar, sanki küçük bir tipi yaratıyor. Geri dönüş yolunda ayak izlerimi takip ediyorum. Bir saatlik yürüyüşümün yorgunluğumu, içimi dolduran huzurla unutuyorum.
Swissôtel Uludağ’daydım. Otel, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası tarafından projelendirilen Uludağ Yaşam Boyu Eğitim Merkezi’nin bulunduğu Kirazlı Yayla’da. 2017 yılından itibaren Accor Grubu bünyesindeki Swissôtel The Bosphorus İstanbul’da Genel Müdür Yardımcılığı ve Accor Türkiye’de ‘F&B Master Alchemist’ görevlerini yürüten Ufuk Demir, Swissôtel Uludağ’ın Genel Müdürü. Demir, otel inşaatının başladığı 2021 yılından bu yana görevine devam ediyor.
Tarihi bir miras: Kirazlı Yayla Sanatoryumu
Otelin bir zamanlar avlu olan, üzerine dokusunu bozmadan eklenmiş 23 metre yükseklikteki cam tavanlı lobisinde bitki çaylarımızı yudumlayarak Ufuk Demir ile sohbet ediyoruz. Swissôtel Uludağ Bursa’nın bölgeye sağladığı katkıları anlatan Demir, "Otelimiz Kirazlı Yayla Bölgesi’nde iyileştirici bir konaklama deneyimi sunmanın yanı sıra tarihi bir öneme sahip" diyerek sözlerine başlıyor. Swissôtel Uludağ Bursa’nın içinde bulunduğu Kirazlı Yayla Sanatoryumu’nun, Anıtkabir mimarı H. Emin Onat ve Türkiye’nin ilk kadın mimarlarından Prof. Dr. Leman C. Tomsu tarafından tasarlandığını ve bu özel tarihe restorasyon ve inşaat döneminde saygı gösterdiklerini belirtiyor.
Ufuk Demir, tesisin kökenlerinden bahsederken şunları söylüyor:
"Burası 20. yüzyılın başlarında, Avrupa’yı kasıp kavuran tüberküloz hastalığına karşı önlem almak amacıyla sanatoryum olarak inşa edilmiş. Atatürk’ün talimatıyla yapılan araştırmalar sonucunda İstanbul Heybeliada Sanatoryumu ve burası tüberküloz hastaları için en uygun bölgeler olarak seçilmiş. 1946’da açılan içinde bulunduğumuz bina, hastaların en iyi şekilde güneşten faydalanmasını sağlayacak şekilde tasarlanmış. O dönemde hastalar güneşlenme terasında D vitamini de depolayarak daha hızlı iyileşiyorlarmış. Biz de bu iyileştirici tarihi mirası devam ettiriyoruz."

Wellness ve sağlık turizmi
Demir, şöyle devam ediyor:
"1500 metre rakımdayız, oksijen seviyesi düşük olmasına rağmen, endemik bitkiler ve ormanların varlığı, akciğerler için muazzam bir ortam sağlıyor. Günümüzde burayı wellness ve sağlık turizmine odaklanarak yeniden yaşatıyoruz."
Otel, 143 dönüm arazi üzerine kurulu ve 173 odasıyla dört mevsim boyunca hizmet veriyor. İş dünyasına yönelik hizmetleriyle, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası iş birliğiyle Bursa Business School’a ev sahipliği yapıyor ve profesyonellere yönelik eğitim programları ile etkinlikler düzenliyor.

Yerel ve sağlıklı ürünlerin önemi
Swissôtel Uludağ Bursa’da gastronomi de ön plana çıkıyor. The Quarter, Lobby Lounge ve Chalet 1889 gibi mekânlarındaki gastronomi anlayışının temelinde, Executive Chef Güngör Taş’ın doğaya ve yerel ürünlere olan bağlılığı yatıyor. Şef, kariyeri boyunca edindiği uluslararası tecrübeyi, yerel tatlarla buluşturuyor. Güngör şef, otelin mutfak felsefesini şöyle özetliyor:
"Biz burada mümkün olan en sağlıklı, en doğal ve en bölgesel ürünleri kullanarak bir menü oluşturduk. Yerel çiftçilerle işbirliği yapıyor, mevsimsel ürünleri değerlendiriyoruz. Örneğin, tohum ekmeğimiz ve glütensiz tahinli ekmeğimiz tamamen katkısız olarak hazırlanıyor. Yoğurdumuzu kendimiz yapıyoruz ve bunun isli yoğurt gibi farklı versiyonlarını da sunuyoruz." Manda yoğurdu, köy yumurtaları ve bölgede yetişen kırmızı meyveler ve endemik otlar, menünün temel taşları arasında yer alıyor. Otelin mutfağında rafine şeker yerine agave ve bal gibi doğal ürünlerden yararlanılıyor.
Ufuk Demir, "önceliğimiz Uludağ, sonra Bursa ve Türkiye. Otel yapılırken kullandığımız ekipmanların yüzde 99’u yerel ürünler arasından. Mutfakta da bölgesel ürünleri tercih ediyor, yurtdışından malzeme almaktan kaçınıyoruz. Kullandığımız baharatları, 125 çeşit baharat içeren özel bir kütüphanede saklıyoruz. Buradaki baharatların birçoğu yerel üreticilerden temin ediliyor ve yemeklerimizde kullanılıyor, çalışanlarımızın büyük bir bölümü de yine bu bölgede yaşayanlar arasından" diyor.

Sürdürülebilirlik ve çevreye duyarlı uygulamalar
Otel, sürdürülebilirlik anlayışıyla da dikkat çekiyor. Geri dönüşüm yerine ileri dönüşüm felsefesini benimsemişler. Örneğin, yine bir Bursa markası olan Uludağ’ın farklı şişelerini toplayıp erittirerek tabak haline getirtiyorlar. Plastik kullanımını sıfıra indiren otel, kompost sistemi sayesinde atıkları bahçesinde gübre olarak kullanıyor. Otelin her noktasında doğaya saygılı bir yaklaşım sergileniyor; odalarda plastik çöp poşetleri yerine doğrudan atık kutuları bulunuyor, pipetler bambu veya kâğıt olarak tercih ediliyor. Sıfır atık için çalışmalar aralıksız sürdürülüyor.
Sürpriz konserler
Swissôtel Uludağ Bursa'da her cumartesi ve bazen de cuma akşamları öğrencilerden oluşan bir A Capella grubu sürpriz konserler veriyor. Bu sayede öğrenciler pratik yapma imkânı bulurken, otel misafirlerine de keyifli bir deneyim yaşatılıyor.
Yiyecek ve içecek alanında uzmanlaşarak Türkiye'de gastronomi alanına yön veren çalışmalara imza atan Ufuk Demir’in liderliği ve vizyoner bakış açısı, otel ekibini ve operasyonlarını müşteri memnuniyeti odaklı bir yapıya dönüştürmüş. Demir, “her misafirin otelden mutlu ayrılmasını sağlamak için her detaya önem veriyor ve ekibimizi de bu anlayış doğrultusunda yönlendiriyoruz” diyor.