Ancak bilincimizi değiştirerek yeni bir gerçekliğe ulaşırız

Volkan AKI
Volkan AKI Türkiye ve dünyada dönüşüm

2023 ve sonrası için beklediğimiz pek çok teknoloji pek çok da yeni gelişme var. Üstelik pandemiden sonra bunların çok hızlandığını da görüyoruz. O yüzden bu yıl için, teknolojilerde bir dönüm noktası diyebiliriz. 2022’nin son yazısında, bu dönüm noktasını ve beklentileri özetlemeye çalışmıştım. Gelecekle ilgili yine yazmak istiyorum ama insan geçmiştekileri kapatmadan geleceğe bakmakta zorlanıyor. Hani diyoruz ya tarih tekerrürden/tekrardan ibarettir. Tekrarladıkça da geleceğe, ya da bence daha doğrusu yeni bir gerçeğe yürümekte zorlanıyoruz. Son yaşadığımız deprem ve hep konuştuğumuz bina yapımından, buradaki çökmüş sistemden, kurtarma-yardım organizasyonlarına kadar 1999 depreminde konuştuğumuz ve yaptıklarımızdan hiçbirini farklı yapamadığımız ortaya çıkıyor. Yine aynı şeyleri konuşuyoruz…

Deprem de enflasyon da hep aynı!

Aslında insan hayatında da toplumsal hayatta da yanlış ya da doğru önceki öğrenilmişlikler veya alışkınlıklar, daha doğrusu otomatikleşmiş davranışlarla hareket ederek, aynı şeyleri tekrarlayarak farklı sonuçlara ulaşmamız mümkün değil. Toplum olarak da insan yapısı olarak da Türkiye-Türkiye toplumunun en önemli zaaflarından biri sanıyorum bu… Otomatik bilinçsiz tekrarlar. Ben buna geçtiğimiz hafta rasyonel düşünceye ulaşamamak demiştim. İnsanlardaki alışkanlık, toplum ve devlet düzenine de yansıyor. Yeniden başlayamıyor, yeniden yaratamıyor, yeni bir gerçekliğe geçemiyoruz. Bunu depremde gördüğümüz gibi, enflasyon için de aynı şeyi konuşuyoruz. Enflasyon için de depremler gibi, Türkiye’nin kaderi yaklaşımını kullanmıyor muyuz? Trafik kazaları için de aynı şeyi söylemiyor muyuz? Veya bir türlü önüne geçemediğimiz orman yangıları için…

Aynı düşünceyle farklı sonuç olmaz

Otomatikleşmiş davranış kalıplarını tekrarlayarak farklı sonuçlar elde edemeyiz… Oysa insan düşünce sistemini değiştirirse hayatı da değişir. Toplumun da düşünce sistemi değişince, hedefleri farklılaşınca aslında başardığı şeyler farklılaşır ve yeni bir gerçekliğe kapılar açılır. Yaptıklarımızın değişmesi için düşüncelerimizi değiştireceğiz. “Önce ben” demeyeceğiz örneğin, hep beraber var olabildiğimizi göreceğiz. Ülkenin yarısı iyi öbür yarısı kötü olunca rahat uyku bile uyuyamadığımızı görüyoruz. O zaman kurguyu değiştirmek zorundayız. Yapılacaklar herkesin ve tüm toplumun çıkarına olmak zorunda.

Ortak-tek bilinçle hareket etmek

Tüm yapılanlar ve doğurduğu sonuçlar herkesi etkiliyor. Teknoloji sosyal medya, iletişimin bu kadar güçlenmesi bize bunu kanıtladı. Tek tek insanların, siz onlara müteahhitler deyin, siz onlara siyasiler deyin kimi alırsanız, bunlar toplumları, toplumların yaptıkları tüm dünyayı etkiliyor. Ve sonuçları hep birlikte yaşıyoruz. O yüzden sürdürülebilirliği tüm dünyada konuşuyoruz ve tüm ülkelere ayrı ayrı karbon salım kotaları koyuyoruz. Çünkü tek dünyada yaşıyoruz. Tek bilince hizmet ediyoruz. Bu teklik bilincinin tüm insanlık, tüm yaşayanlar için var olduğunu düşünmemiz gerekiyor. Kısaca bitkileri ve hayvanları da bunun içinde düşünmemiz gerekiyor. Sizce de öyle değil mi?

Bilinç devrimi yapmalıyız

O yüzden, yeni bir gerçeklik yaratmak için bilinç devrimi yaratmak zorundayız. Bu, insandan başlayarak topluma ulaşmak zorunda. Bilinç bütünlüğü içinde bizim yaptıklarımız da tüm dünyaya ulaşacak. Yoksa biz depremlerden, enflasyondan, trafik kazalarından, müsilajdan, orman yangınlarından kurtulamayacağız. Bizim bu tavrımız da aslında dünyanın sürdürülebilirlikle ilgili yaklaşımlarına hizmet etmeyecek. İnsanlar ölmeye devam edecek, biz ekonomik zorluklarla ve depremlerle yaşamaya devam edeceğiz. İnsan bilinci aslında hep öğrenilmişinkilerle hareket eder… Bize doğduğumuz bile başkaları tarafından, annemiz babamız tarafından aktarılmıştır. Sadece öğrenilmişliklerle otomatik hareket etmek aynı zamanda bilinçsiz, adeta rüyada bir hayat oluşturur. Oysa insan, süreçlere otomatik yanıt vermemeye başlayınca otomatik pilottaki yaşamından çıkarak kaderini ele alabilir. Böylece de yeni sonuçlara ulaşabilir, ‘makus’ talihimizi yenebiliriz. Kendi kaderimizi yaratabiliriz.

Şirketlerin ‘bilinci’ değiştirilmeli!

İnsanları, toplumları sadece eğitmek değil bilinçlendirmek yeniden bakış açısı kazandırmak gerekiyor. Aynı şekilde şirketlerin de bu bilince sahip olması kritik önem taşıyor.

İşin bu boyutundan baktığımızda, bilincin şirketler ve kurumlar boyutunda da değişmesi gerekiyor. Bugün şirketlerin de ‘kurumsal bilinçlerini’ yeni teknolojiler ve tüm gelişmeler ışığında oluşturmaları ve bu kapsamda kendi hikayelerini yeniden yazmaları başarıları için kritik öneme sahip. Tüm dünyanın yerel ve evrensel gelişmelerine başka türlü uyum sağlamak mümkün değil. Teknolojiye, sürdürülebilirliğe uyum, hesap verebilirlik, etik çalışma açısından düşündüğümüzde rekabette ve bu anlamda gelecekte ayakta kalabilecek şirketlerin de başka bir yolu yok.

İnsan ve yapay zeka farkı

Burada defalarca günümüzde teknolojinin ilerlemesi, insan ve yapay zekadan bahsettik. İşte aslında en büyük fark da burada ortaya çıkıyor. İnsanın bilinci, hangi yöne gideceğine karşı kararlılığı ve seçim gücü, insanda hiçbir teknolojinin yerini alamayacağı özelliği. Eğer biz yapay zeka ve bundan sonra insanlığın geleceğinden de konuşacaksak, yapay zekayı yaratan onları yöneten, kullanan insanların ve şirketlerin bilinçlerini de konuşmamız gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar